Türk milletvekili, Güney Kore'de Avrupa'yı sözünü tutmamakla suçladı

AK Parti Kastamonu Milletvekili Murat Demir, Güney Kore'de katıldığı toplantıda Avrupa'ya sert eleştirilerde bulundu.

  • 895
Türk milletvekili, Güney Kore'de Avrupa'yı sözünü tutmamakla suçladı
TAKİP ET Google News ile Takip Et

AK Parti Kastamonu Milletvekili Murat Demir, Türkiye adına Güney Kore’nin başkenti Seul’de düzenlenen Kuzey Koreli Mülteciler ve İnsan Hakları Uluslararası Parlamenterler Koalisyonu 13. Genel Kurul toplantısına katıldı. Toplantıda Avrupa’yı sert sözlerle eleştiren AK Parti Kastamonu Milletvekili Murat Demir, Türkiye’nin kitle imha silahlarının ve bunların fırlatma vasıtalarının yayılmasının önlenmesine yönelik çabaları aktif şekilde destekleyen bir ülke olduğunu belirtti.

Türkiye’nin güney sınırlarında son 6 yıldır, Suriye odaklı ancak Irak’a da yayılmış olan vahim bir krizin cereyan ettiğini hatırlatan Murat Demir, “Bu krizin bir uzantısı olarak günümüzde, İkinci Dünya Savaşı sonrası en büyük nüfus hareketlerinden biri yaşanmakta olup, Suriye içinde yer değiştirmek veya Suriye’den başka ülkelere kaçmak durumunda kalan yaklaşık 12 milyon kişi vardır. Bu sayıya ek olarak, 4,2 milyon Iraklı, 2,2 milyon Yemenli ve 1 milyon Libyalı da ülkelerinde yaşananlar neticesinde son yıllarda ülkelerini terk etmek zorunda kalmıştır” dedi.

“Türkiye, din, dil, ırk ayrımı yapmaksızın mültecilere kapısını açmaya devam ediyor”
Türkiye’nin, Suriye krizi mağdurları için din, dil, ırk ayırımı yapmadan 2011 yılının Nisan ayından beri “Açık Kapı Politikası” uyguladığını ve 3 milyondan fazla sığınmacıya ev sahipliği yaptığını hatırlatan Demir, “Suriye krizi neticesinde ülkemizde toplam 2 milyon 724 bin 937 Suriyeli bulunmaktadır. Ülkelerini terk etmek durumunda kalmış 5 milyon Suriyelinin yarısı ülkemizde bulunmaktadır. Ülkemizde bulunan Suriyelilerin tamamı geçici korumadan faydalanmaktadır. Geçici korumadan faydalanan Suriyeliler ücretsiz sağlık ve eğitim hizmetlerine ulaşabilmektedir. Son dönemde yaptığımız yasal düzenleme ile geçici korumadan faydalananların aynı zamanda iş piyasasına erişimlerini de sağlanmıştır. 2011 yılından beri Türkiye, Suriyelilerin ihtiyaçlarını kendi imkanlarıyla karşılamaktadır. Yatırımlar ve cari giderler dâhil olmak üzere bugüne kadar 25 milyar dolar harcanmıştır. Bunun 10 milyar dolardan fazlası doğrudan Suriyelilerin ihtiyaçları için kullanılmıştır. Uluslararası camia tarafından ülkemizde konuk edilen Suriyeliler için gönderilen yardım miktarı ise 2016 yılı Şubat ayı itibariyle 455 milyon dolar ile sınırlı kalmıştır” diye konuştu.

Avrupa Birliği’nin, göreceli olarak az sayıda mültecinin AB ülkelerinde olmasına rağmen, büyük siyasi tartışmalara yol açtığını vurgulayan Demir, “AB’nin en önemli kazanımlarından biri olan Schengen sisteminin geleceği tehlikeye girmiştir. Yunanistan ve İtalya’ya, AB tarafından sağlanan desteğin ölçeği ise AB içi dayanışmanın sorgulanır hale gelmesine neden olmuştur. İtalya ve Yunanistan ile külfet paylaşımı sağlanması için, bu ülkelerden diğer AB ülkelerine 160 bin sığınmacının yeniden dağıtımını öngören plan kapsamında Eylül 2015’ten Temmuz 2016’ya kadar sadece 3 bin 56 kişinin transferinin gerçekleştirilebilmiş olması, AB içi dayanışmanın ne kadar eksik kaldığının en önemli göstergelerinden biridir” şeklinde konuştu.

“2015 yılında Türkiye-AB ilişkilerinde yeni bir dönem başladı”
2015 yılından itibaren Türkiye-AB ilişkilerinde yeni bir döneme girildiğine dikkat çeken Demir, “Bu kapsamda, 29 Kasım 2015, 7 ve 18 Mart 2016 tarihlerinde üç Türkiye-AB Zirvesi gerçekleştirilmiştir. Türkiye-AB zirvelerinde Türkiye’nin göç krizi kapsamında yaklaşımı, insan hayatını ve mültecilerin sorunlarına çözüm arayan bir çerçeve ekseninde olmuştur. Bu kapsamda Türkiye, 2011 yılından bu yana Suriyeliler için tahsis etmiş olduğu kaynakların daha da artması için Türkiye’deki Suriyelilere mali destekte bulunulması ve Suriyeliler için düzenli göç rotaları oluşturulması yoluyla göçmenlerin tehlikeli yolculuklarla hayatlarını riske atmasının önüne geçilebilmesi için AB ülkelerine yerleştirilmesi konularına vurgu yapmıştır. Bu hususlar zirve sonuçlarına “Sığınmacı Mali İmkanı” ve “Gönüllü İnsani Kabul” olarak yansımıştır. Türkiye-AB ilişkilerinin diğer unsurlarının yanı sıra 18 Mart zirvesinde mutabık kalınan en önemli konu, göç yönetimi adına “bire bir (1’e1)” uzlaşısı olmuştur. Uzlaşı çerçevesinde 20 Mart tarihinden sonra Yunan adalarına geçen bütün düzensiz göçmenler ülkemize iade edilecek, iade edilen her Suriyeli için de bir Suriyeli AB ülkelerine yerleştirilecektir. Uzlaşının hayata geçirilmesi ile Yunan adalarına günlük düzensiz göçmen geçişlerinde çok büyük düşüşler gözlenmiştir. Günlük geçişler Ekim 2015’te 7 bin kişi iken, Şubat ayında 2 bin kişiye gerilemiş ve Mart ayında 858 olmuştur. Ortalama geçişler, Nisan ayında 122’ye düşmüştür. Mayıs, Haziran ve Temmuz aylarında artık iki haneli sayılara (56, 52 ve 59) düşmüştür. 15 Temmuz tarihinde kalkışılan hain darbe girişimi sonrası da ortalama geçiş sayılarında önemli bir artış görülmemiştir. 15 Temmuz-21 Ağustos tarihleri arasında günlük ortalama geçiş sayıları 91 olmuştur. Bu yükselişin de ülkemizde yaşanan gelişmelerden ziyade, mevsimsel etkilerden (yaz aylarında düzensiz göçmen geçişleri artış göstermektedir) kaynaklandığı düşünülmektedir” ifadelerini kullandı.

Sığınmacı krizinin sonlandırılması için siyasi bir çözümün gerektiğini sözlerine ekleyen AK Parti Kastamonu Milletvekili Murat Demir, şöyle konuştu: “1’e 1 Uzlaşısının devam etmesi ve güçlendirilmesi ile somut sonuçlar alınan bir mekanizma aracılığıyla krizin sonuçları hafifletilebilmektedir. Ancak sığınmacı krizinin sonlandırılması için siyasi bir çözüm gerekmektedir. Ülkelerini terk etmek durumunda kalmış 5 milyon Suriyelinin hepsine diğer ülkelerde yeterli imkanlar tanınsa bile, Suriye’deki savaş devam ettiği müddetçe bu sayıdan daha da fazlasının önümüzdeki senelerde ülkelerini terk etmeleri olasıdır. Bölgedeki iç savaşlar bitmediği müddetçe bu savaşların ürettiği krizlerin de devam edeceği ortadadır. Bugün, dünyanın en çok sığınmacıya ev sahipliği yapan ülkesi olan Türkiye, Başbakanlık Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı (AFAD) koordinasyonunda, savaştan kaçan Suriyeli sığınmacılara yeni bir hayat sunmuştur. Tüm Suriyeli sığınmacılara sağlık hizmetleri ücretsiz olarak verilmekte, kayıp bir neslin oluşmaması için Suriyeli çocuklar okula gönderilmektedir. Barınma merkezlerinde 84 bin çocuk eğitime kazandırılmıştır. Suriyeli sığınmacılar için kurulan 26 barınma merkezinde, bir şehirde bulunan tüm fiziksel, sosyal ve psikolojik ihtiyaçlar karşılanmaktadır. Ayrıca barınma ve sağlık gibi temel ihtiyaçların da ötesinde; demokratik seçimler yapılmakta, meslek kursları verilmekte, erken yaşta evlilik ile ilgili farkındalık kampanyaları yürütülmektedir. Yabancı dil, bilgisayar okuryazarlığı, halı dokuma gibi çeşitli sertifika programlarında 115 bin Suriyeli yetişkin meslek sahibi olmuştur. Suriye’nin yeniden inşasında, meslek eğitimi alan Suriyeli misafirlerimiz önemli bir rol oynayacaktır. Sağlık hizmetleri Sağlık Bakanlığı işbirliği ile ücretsiz olarak sunulmaktadır. Geçici barınma merkezlerinde binlerce kişiye verilen hizmetleri Türk mühendisleri tarafından geliştirilen Afet Geçici Kent Yönetim Sistemi (AFKEN) yazılımı ile koordine edilmektedir. Sıfır noktası insani yardımlar kapsamında gıda, gıda harici malzemeler, barınma, hijyen, ilaç ve tıbbi malzemeler vb. toplamda 1 milyar 558 bin TL değerinde insani yardım, 26 bin 742 araçla Suriye’deki ihtiyaç sahiplerine ulaştırılmıştır”

“Suriyeli sığınmacılar için 12.1 milyar ABD doları aşkın bir kaynak kullanıldı”
Türkiye’nin, Suriyeli sığınmacıların yaralarının sarılması ve yeniden hayata tutunmaları için BM standartlarında 12.1 milyar ABD doları aşkın bir kaynak harcadığına işaret eden Demir, şunları söyledi: “Uluslararası toplumun, Türkiye’nin bu fedakarlığına katkısı ise yalnızca 512 milyon ABD doları olmuştur. Dünya’nın neresinde olursa olsun, zor durumdaki insanlara ve insanlığa umut olan Türkiye, Küresel İnsani Yardım 2016 Raporu’na göre, 2015 yılında ABD’nin ardından en çok uluslararası insani yardım yapan ikinci ülke konumuna gelmiştir. Düzensiz göç, küresel bir sorundur ve küresel yansımaları bulunmaktadır. Bu nedenle çözümü de uluslararası yük paylaşımını gerektirmektedir. Tüm ülkeler düzensiz göçün getirdiği sorunlarla başa çıkmak için ortak gayret sarf etmek mecburiyetindedir. Düzensiz göçe karşı sürdürülebilir çözüme, kaynak ülkelerdeki savaş ve çatışmalar, insan hakları ihlalleri ve yoksulluk gibi “temel nedenlerin” ortadan kaldırılması halinde ulaşılabileceğine inanıyoruz”

Göçmenlere ve sığınma başvurusunda bulunanlara, yasal yollardan girebilmeleri için imkan sunulmasını önemsediklerini aktaran Demir, “Göçte hedef ülkelerin, kaynak ülkelerde barış ve istikrarın tesisi ile kaynak ve transit ülkelere insani ve kalkınma yardımlarının arttırılmasına yönelik tedbirlere destek vermesi gerekmektedir. Göç konusunda, kapsamlı, insan hakları temelli bir yaklaşım geliştirilmesi, göçmenlere ve sığınma başvurusunda bulunanlara, hedef ülkelere yasal yollardan girme ve ikamet etme imkanları sunulmasıyla uyum önlemlerinin büyük önem arz ettiğine inanıyoruz. Irkçılık ve yabancı düşmanlığıyla daha ciddi mücadele edilmesi ve ortak insan hakları kültürünün güçlendirilmesi ve din ve kültür konusunda çoğulculuğun benimsenmesi gerekmektedir. Ayrıca, radikal eğilimleri güçlendirme potansiyeli bulunan göçmenlere ve sığınmacılara karşı ev sahibi topluluklarca olumsuz bir söylem benimsenmesinin de önüne geçilmesi önem arz etmektedir. Düzensiz göçün karmaşık ve sınır ötesi doğası çerçevesinde, bir çözüm bulunabilmesi için uluslararası işbirliği ve dayanışma kaçınılmazdır. Bu anlayışla, Türkiye düzensiz göç alanında uluslararası ve bölgesel etkinliklere aktif katılım sağlamaktadır”

“BM’yi ve uluslararası toplumu, bu gibi insani krizlerin çözümünde daha aktif rol almaya davet ediyoruz”
Kuzey Kore ve Suriye’de yaşanan insani krizlerin farklı ülkelerde ve coğrafyalarda cereyan etseler de bir bütün resmin parçası olduğunu anlatan Demir, şunları kaydetti: “Bunları birbirlerinden ayrı değerlendiremeyiz. BM’yi ve uluslararası toplumu, bu gibi insani krizlerin çözümünde daha aktif bir rol oynamaya davet ediyoruz. 15 Temmuz tarihinde demokrasisi vahim bir saldırıya uğramış ve F-16 uçakları tarafından bombalanmış olan Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin bir üyesi olarak, 1950 yılında askerlerimizin Kore Cumhuriyeti’ne verdikleri destek ruhuyla hareket ederek, her zaman kardeşlik ve işbirliği içerisinde her türlü sorunun çözülebileceğine inancım tamdır”

Türkiye’de 15 Temmuz gecesi düzenlenen hain kalkışma ve FETÖ terör örgütü hakkında komisyon üyelerini de bilgilendiren Demir, kalkışmanın ardından terör örgütü mensuplarının yakalandığını ve şuanda yargılanmalarının devam ettiğini belirterek, “Devletin içine sızmış, tüm kurumlarda yuvalanmış terör gruplarının bundan sonrada temizlenmesine devam edeceğiz. Türkiye, büyük bir devlettir. Gerek ekonomik anlamda gerekli tüm birimleriyle dimdik ayakta olduğumuzu tüm dünyanın bilmesini isteriz” dedi.

Türkiye’nin Suriye’ye yönelik Fırat Kalkanı harekatı hakkında da komisyona bilgiler veren Demir, şöyle devam etti: “Suriye’de barınan DAEŞ, PKK/PYD veya YPG terör gruplarına karşı ulusal koalisyon güçleri ile birlikte sınırlarımızı tehdit eden teröristlerden temizlemek için başlattığımız operasyon devam ediyor. 8 günlük süreçte büyük bir başarı elde ettik. Cerablus’u, DAEŞ terör örgütlerinden temizledik. Sınırlarımıza yerleşmek isteyen DAEŞ, PYD/PKK veya YPG gruplarına sınırlarımızda tehlike oluşturmalarına asla fırsat vermeyeceğiz. Terörün sonu gelene kadar operasyonlarımız devam edecek. Sınırlarımızda terör grupları istemiyoruz, buna da müsaade etmeyeceğiz”