'Cumhuriyetimizin 95. yılı saygı yürüyüşü' yapıldı

CHP Kastamonu Milletvekili Hasan Baltacı 'Cumhuriyet değerlerine ve kazanımlarına saldıranlar, bu ülkeyi tek adamın egemenliğinde, saraydan yönetebileceklerini sananlar yanıldılar. Türkiye'yi uçuruma sürüklediler' dedi.

  • 727
'Cumhuriyetimizin 95. yılı saygı yürüyüşü' yapıldı
TAKİP ET Google News ile Takip Et

Milletvekili Hasan Baltacı’nın katılımıyla Kışla Parkı’ndan başlayan “Cumhuriyetimizin 95. yılı saygı yürüyüşü” Cumhuriyet Meydanı’nda son buldu.

Yürüyüşe, CHP Milletvekili Hasan Baltacı, İl Başkanı Hikmet Erbilgin, partililer ve vatandaşlar katıldı.

Milletvekili Baltacı; “29 Ekim, Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün önderliğinde verilen Kurtuluş mücadelesinin zaferle sonuçlanmasının adıdır. Bağımsızlığımızın ve halkın egemenliğinin, resmiyete kavuştuğu ve dünyaya tanıtıldığı günün adıdır.

Tüm farklılıklarıyla koca bir Anadolu, ortak bir vatan ideali etrafında bir araya gelerek Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün öncülüğünde işgal ordularına direndik.

Cumhuriyetin ilanıyla; kazandığımız askeri zaferi aynı zamanda siyasi bir zafere de dönüştürmüş olduk. Saltana son verip, halkın iradesini hakim kılarak laik ve özgürlükçü demokrasiyi inşa ettik. Sınırlarımızı yeniden çizdik.

Cumhuriyet ilanıyla çağdaş ve uygar nesiller yetiştirmek için laik ve bilimsel eğitimin okutulduğu okullar açtık. Köy enstitüleri kurulduk. Bilim insanları, aydınlar, sanatçılar doktorlar, mühendisler, öğretmenler yetiştirdik. Tarımda kalkınma hamleleri başlattık. Tarımda kendi kendine yeten 7 ülkeden biri olduğumuz günlerin tohumlarını o zaman attık. Cumhuriyet devrimleri ile ülkenin dört bir yanına fabrikalar kurduk. Bu fabrikaları demir ağlarla birbirine bağladık. Uçak fabrikasından, çimento fabrikasına, kağıttan, fişek fabrikasına kadar 15 yılda 50 fabrika kurduk. Gariban Anadolu halkının sırtına sarılan borç ödenip, kalkındık.

Fakat bugün, tam 95 yıl sonra kazandıklarımızı harcamış, üzerine borçlanmış durumdayız. Derin siyasi ve ekonomik bir krizin içindeyiz. Halkın iradesi ve onun temsili olan meclis saf dışı bırakılmış durumda. Yüzünü Anadolu’dan çevirmiş, saraya sıkışmış, halkla bağlarını kopartmış, bir iktidarla karşı karşıyayız. Eğitimden sağlığa, sanayiden, tarıma, ekonomiden siyasete her şey iflas etmiş! Adalet, özgürlük, eşitlik ve demokrasi kavramları sadece kitaplarda! Cumhuriyetin bütün kazanımları bir bir tasfiye edildi!

Cumhuriyet değerlerine ve kazanımlarına saldıranlar, bu ülkeyi tek adamın egemenliğinde, saraydan yönetebileceklerini sananlar yanıldılar. Türkiye’yi uçuruma sürüklediler. Onlara sorsanız suçlular; aracı, stokçu, dış güçler. Onlara göre kriz psikolojik, dolar olayı algı operasyonu. Bu halde olmamızın temeline inen yok. Yolsuzlukların, hırsızlıkların, rantın ve talanın hesabını veren yok!

Onlar tek kişinin, iğneden ipliğe, ekonomiden diplomasiye çözüm üreteceğine inanıyorlar. Aslında onlarda her şeyi görüyor, biliyorlar. Kendinden başkasını düşünmedikleri için görmezden, bilmezden geliyorlar.

Artık her şey Erdoğan’ın iki dudağında. Bugün söylediğini yarın değiştiriyor. Bugün görevlendirdiğini yarın inkar edebiliyor. McKinsey şirketiyle ekonomik krize karşı bir anlaşma yapılıyor, ardından damadını ve anlaşmayı yapan ekibini yalancı çıkarıyor. Anlaşmayı reddediyor.

Cumhuriyete ve kazanımlarına sahip çıkmak geleceğe sahip çıkmaktır! 
Bakın bütün Cumhuriyet birikimlerini rant için özelleştirdiler, talan ettiler. SEKA’yı özelleştirdiler şimdi kağıda muhtacız. Şeker fabrikalarını sattılar, Arabistan’dan şeker ithal ediyoruz. Uçak fabrikamız vardı, şimdi Amerika’dan uçak siparişi veriyoruz. Samandan buğdaya, fasulyeye kadar ithal ediyoruz. Borç batağına saplanmış durumdayız. Kendimiz üretemiyoruz. Kapı kapı dolaşıp, el açıp, borç para arıyoruz. Bizi yönetmesi için yabancı şirketlerle anlaşıyoruz.
Ama onların keyfi yerinde! Sarayların da, gökteki uçan saraylarında, lüks makam araçlarında hallerinden memnunlar. Saray’da Ejder Meyveli Smoothi, Zencefilli Somonlu Suşi yiyorlar. Faturasını da halka kesiyorlar. Halkın çocuğu soğuktan donarak ölüyor, şehit oluyor önemsemiyorlar. Bir baba çocuğuna pantolon alamadığı için, bir öğretmen atanamadığı için intihar ediyor umursamıyorlar. Kastamonu’dan okul harçlığını kazanmak için 3. Havalimanına çalışmaya giden ve haksız yere tutuklanan öğrenci kardeşimiz Mustafa’yı umursamıyorlar.

Tarımda kendi kendine yeten 7 ülkeden biriydik. Şimdi kalkınmamızın temel taşlarından olan tarımda ve hayvancılıkta halimiz içler acısı. Köyler boşaldı. ‘Ananı da al git’ dedikleri çiftçi 50 yaşında, 80 yaşında ki anasını da alıp soluğu şehirde aldı. Asgari ücretle çalışmak zorunda kaldı.

Cumhuriyet sayesinde yüzlerce aydın, fikir adamı, bilim insanı yetiştirmiştik. Şimdi halkın çocuklarından yazarlar, aydınlar, sanatçılar, bilim insanları çıksın istemedikleri için eğitimi tasfiye ediyorlar. Bunu daha fazla Fakir Baykurt, Rıfat Ilgaz okunmasın diye, Uğur Mumcu konuşmasın diye, Aziz Sancar olmasın diye yapıyorlar. Eğitimde kaç bakan, kaç eğitim sistemi değiştirdiler sayamıyoruz. Geleceğimizi yok ettiler. Bırakalım çocukları veliler perişan ettiler. Bedava diye övündükleri okul kitapları kullanılmıyor. Yardımcı kaynaklara oluk oluk para ödeniyor. Aileler kırtasiye masraflarına yetişemiyor. Aileler çocuklarını arka sokağındaki okula gönderemiyor, evlerini taşımak zorunda kalıyor.

Kimseye sormadan ve bilime aykırı 4+4+4 sitemini getirdiler. Hedefleri tercih edilmeyen İmam hatiplerin önünü açarak kindar ve dindar nesiller yetiştirmekti. Eğitimi bir cemaatten alıp başka cemaate teslim ediyorlar. Tekke ve medreselerin merdiven altı olarak işletilmesine göz yumuyorlar. Okulları nitelikli-niteliksiz diye bölüyorlar. Öğretmenlerin atamalarını yapmak yerine ücretli köleye dönüştürüyorlar.

Şimdi krizin faturasını gene çocuklara kesip bütçesinden çalıyorlar. Tabi onca zorlamaya rağmen öğrenci bulamadıkları din öğretimi hariç. 2017 yılında 3.4 milyar liralık bütçeyi aşarak 6.2 milyar harcayan Din Eğitim Müdürlüğü’ne, 2018 için 6.6 milyar ödenek ayrıldı. 2019 yılı için teklif edilen bütçe, rekor kırarak 8.7 milyar liraya çıktı. Önümüzdeki yıllar içinde tahmin edilen bütçe ise 10 milyar lirayı aştı. Yani 3 yılda tam 3 kat artı.

Yasamayı, yürütmeyi, yargıyı tek adama bağladılar. Bir kişi istediğini tutuklatabiliyor. Mahkemeye de açıkça direktif verebiliyor. Bunu en son Brunson krizinde çok net gördük. Bu haftada Danıştay’ın öğrenci andı kararına tepki gösteriyor, yargıyı tehdit ediyor. Sayıştay’a görev yaptırmıyor, Anayasaya resmen karşı geliyorlar.

İktidara vesayeti bitireceğiz diye gelmişlerdi. Şimdi tarımda Rusya’nın vesayetindeyiz. Tohumda İsrail’in vesayetindeyiz. Ekonomi de damadın vesayetindeyiz. Eğitim de diyanetin vesayetindeyiz. Bürokraside her yıl bütçeden milyonlarca lira ödenen Cumhurbaşkanı danışmanlarının vesayetindeyiz. Yargıda sarayın, dış politikada emperyalistlerin vesayetindeyiz.

Her gün ama her gün bizi biz yapan tüm değerlerimiz unutturuluyor. Bütün ortak değerlerimiz bir bir yok ediliyor. Sarayın ve AKP’nin son 16 yıldır Türkiye’de izlediği yol kutuplaştırma. Bizi birbirimize düşman etme. Bu zihniyet ayrışmamıza, aramızdaki dostluk bağlarının kopmasına neden oluyor. Türkiye’nin politik anlamda yalnızlaşmasına neden oluyor. Acı ve gözyaşlarıyla beslenen AKP zihniyeti, birlikle yaşama gayemizi açıkça hedef alıyor. AKP’nin kendisini büyütmek için uyguladığı ötekileştirme ve kendinden olmayanı yok etme politikası, bizi çatışmaya ve kaosa sürüklüyor.

AKP dış politikada da bizi yalnızlaştırmış ve Ortadoğu çukuruna itmiştir. Garibanın çocuğunu savaşa sürükleyen zihniyet, kendi çocuklarını cephenin uzağında tutuyor. Savaşın faturasını garibana kesiyorlar. Cumhurbaşkanlığı Başdanışmanı İlnur Çevik Suriye’de ölen askerlerimizi sayıdan ibaret görüyor. Şehitlerimize ‘ihalelerde büyük pastayı Türk müteahhitler alacak’ diye teşekkür ediyor. Bu coğrafyada akan kanın ve gözyaşının sorumlusu İŞİD den ‘öfkeli çocuklar’ diye bahseden, gözünü sadece para bürümüş BOP’un eş başkanları ve iş birlikçileridir.

Eşitliğe, özgürlüğe, adalete ve demokrasiye dair temel kazanımlar her gün biraz daha yok ediliyor. Bütün dünyaya barış dolu gelecek hayali olan bizler, bu duruma sessiz kalmayacağız. Dünya barışının umudunu, ne pahasına olursa olsun büyüteceğiz. Tüm halkların eşit, özgür, insanca ve kardeşçe yaşayacağı bir dünyayı kendi ellerimizle biz kuracağız.

Çaresiz değiliz, başarabiliriz. Cumhuriyet’in devrimci ruhu Anadolu’da halen içten içe yanıyor. Bu ülke bağımsızlığını saraylar yaparak, toplumu bölerek, arkadaşı arkadaşa düşman ederek kazanmadı. Bu ülke bağımsızlığını, birbirine güvenerek, inanarak kazandı. Laik, bilimsel, çağdaş ve fırsat eşitliği yaratan okullar inşa ederek kazandı. Fabrikalar kurarak kazandık. Şimdi yeni bir zafere ihtiyacımız var. Bunu başarabiliriz. Şimdi yeniden birlikte yaşamanın yollarını bulmalıyız. Saraya ve saray takımına boyun eğerek, borçlarını ödeyerek değil, üreterek, dayanışma içinde ve birbirimize güvenerek yeni bir zaferi ilan edebiliriz. Çözüm, Cumhuriyet ve demokraside! Çözüm Cumhuriyet’in kazanımlarını daha ileriye taşımayı amaçlayan toplumsal düzenin kurulmasındadır. Kaybettiklerimizi geri alacağız. Bu bizim çocuklarımıza borcumuzdur.

Özgürlük ve bağımsızlık karakteri olmuş, Cumhuriyetimize kalben bağlı yurttaşlarımız kalıcı huzura; demokrasi, adalet ve huzur talebiyle ulaşacaktır. Bu duygu ve düşüncelerle 95. yaşını kutladığımız Cumhuriyetimizin kurucusu Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk’ü ve yol arkadaşlarını rahmetle anıyorum. Tüm şehitlerimize Allah’tan rahmet diliyor, gazilerimize şükranlarımı sunuyor, tüm yurttaşlarımızın ve hemşerilerimizin 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı'nı kutluyorum.”