Masa başı çalışanlar fıtığa dikkat

Op. Dr. Necati Kaplan, uzun süre masa başında çalışmak zorunda kalanların bel ve boyun fıtığı olma riski altında olduğunu söyledi.

  • 1443
Masa başı çalışanlar fıtığa dikkat
TAKİP ET Google News ile Takip Et

Çorlu Şifa Hastanesi Beyin ve Sinir Cerrahisi Uzmanı Op. Dr. Necati Kaplan, uzun süre masa başında çalışmak zorunda kalanların bel ve boyun fıtığı olma riski altında olduğunu söyledi.

Çağın en sık görülen rahatsızlıklarının başında bel ve boyun fıtıkları geldiğini dile getiren Kaplan, disk dejenerasyonunu kolaylaştırıcı işleri yapanlarda, yani ağır işlerde çalışanlar, ev hanımları, uzun süre oturmak zorunda kalan masa başı çalışanları, şoförler, sürekli ayakta duran öğretmen, eczacı, garson gibi meslek sahipleri, yoğun stres altındaki yöneticilerin bel ve boyun fıtığına yakalanma olasılığının en fazla olan kesimler olduğunu dile getirdi.

Bel ve boyun fıtıkları hakkında bilgi veren Kaplan, omurga kemikleri arasında bulunan disk adı verilen kıkırdakımsı dokunun dejenerasyonu sonrasında bozularak omurilik ve omurilikten çıkan sinir köklerine basık yapması sonrasında bel ve boyun fıtıklarının oluştuğunu ifade etti.

Uzun süreli mikrotravmalar, ani makrotravmalar, boyun ve belde ani yapılan yanlış hareketlerin fıtıklaşmaya neden olduğunu ifade eden Kaplan, boyun ve bel kaslarındaki zayıflık, yaşlanma, duruş bozuklukları, beslenme bozuklukları, aşırı kilo gibi nedenlerin de disklerdeki dejenerasyonu hızlandırarak fıtıklaşmayı kolaylaştırdığını belirtti. Kaplan, "Bozularak fıtığa neden olan bu diskler, normalde omurgalar arasında darbe emici amörtisör görevi görerek, yürüme, oturma, yük kaldırma sırasında oluşan sarsıntıları emerek, omurların üzerine düşen yükü eşit olarak azaltır, ağırlığın dengeli biçimde alt seviyelere iletilmesini sağlarlar. Diskin normal anatomisinde 2 kısımdan oluştuğu görülür. Yumuşak jölemsi kıvamdaki su içeriği fazla olan iç kısım yani nucleus pulposus, bu iç kısmı saran sağlam liflerle örülmüş olan nispeten daha esnek olan dış kısım yani anulus fibrozuz. Disklerin beslenmesi ilk yaşlarda damarsal yapılar ve çevre kemik dokudan difüzyon yoluyla olmasına rağmen ilerleyen yaşla beraber diskleri besleyen damarsal yapı kaybolur ve gerekli oksijen, glikoz gibi maddeleri çevre kemik dokusundan difüzyonla alır. Direkt kan akımıyla beslenemeyen disklerde dejenerasyon yani doku yaşlanması daha kolay olur ve daha erken başlar. Bu dejenerasyon 30’lu yaşlardan sonra artma eğilimi gösterir. Dejenere olan disk zamanla elastikiyetini yitirir, su içeriği azalır, artık kuvvet aktarma ve kuvveti çevre dokulara dengeli bir biçimde yayma görevini yerine getiremez. Aşırı veya ani bir yük binmesi veya kişinin yanlış bir hareket yapması diskin içinde elastikiyetini yitirmiş, su içeriği azalmış dejenere yumuşak kısmın etrafındaki kapsülü yırtarak dışarı çıkmasına yani fıtıklaşmasına neden olur" dedi.

Boyun fıtıklarının bilinen en önemli belirtisinin ensede ağrı, kas spazmı, boyun hareketlerinde kısıtlık olduğunu kaydeden Kaplan, rahatsızlığın diğer belirtilerini ise şöyle sıraladı:

“Enseden kol veya kollara, göğse ve sırta yayılabilen ağrı, kollar veya ellerde uyuşma hissi, baş dönmesi, kulak çınlaması, gözlerde sinek uçuşması, bulantı, konsantrasyon bozukluğu gibi semptomlar, kol ve/veya ellerde kas gücü azalması, ağrı; özellikle gece uykuda aşırı derecede artar, omuz ve kollarda ağrı, uyuşma ve iğne batar gibi olması, bacak ve kollarda uyuşma veya güçsüzlük, mesane kontrolü sorunları, bacaklarda dengesizlik veya sertlik.”

Kaplan, belde ağrının, kas spazmının, bel hareketlerinde kısıtlılığın, belden bacaklara yayılan ağrının, bacaklardan ayak parmaklarına kadar uzanan uyuşmanın, karıncalanma hissinin, bacak, ayak ve ayak parmaklarında güçsüzlüğün, yürümekle artan bacak ağrısı ve uyuşmanın ise bel fıtığı belirtisi olduğunu ifade etti.

"HER BEL AĞRISI FITIK ANLAMINA GELMEZ"

Her bel ağrısının bel fıtığı anlamına gelmediğini dile getiren Kaplan, zorlamalara veya ani hareketlere bağlı olarak bel kaslarında meydana gelen spazmın en sık görülen bel ağrısı nedenlerinden birisi olduğuna dikkat çekti.

Bel fıtığının diğer basit ağrılardan ayırt edilebildiğini söyleyen Kaplan, "Beldeki ağrı basit ağrı kesicilerle geçmiyor veya ağrı kesici bırakılınca tekrarlıyorsa, ağrı kalçaya ve bacaklara vuruyorsa, bacakta ve bel bölgesinde uyuşukluk varsa, her iki bacak veya kalça arasında his farkı varsa, bacaklarda çabuk yorulma ve veya güçsüzlük varsa bel fıtığı olasılığı artmaktadır" şeklinde konuştu.

Bel ve boyun fıtıklarının 35-50 yaş arasında her iki cinste de eşit olarak görüldüğüne dikkat çeken Kaplan, riskin omurga yapısı nedeniyle uzun boylularda ve uzun boylu yapısına sahip kişilerde daha çok arttığını aktardı.

Günlük hayatta karşılaşılan boyun ve bel ağrılarında yeni başlamışsa yapılacak ilk tedavinin kişinin istirahat etmesi olduğunu ifade eden Kaplan, istirahata rağmen devam eden ağrılarda sağlık kuruluşlarına başvurulması gerektiğini vurguladı. Kaplan, şöyle devam etti: "Bel ve boyun ağrılarında kol ve bacaklarda ağrı ve uyuşma eşlik ediyorsa, kol ve bacaklarda güçsüzlük gelişmişse uzman hekim yardımı almak için beyin cerrahi veya fizik tedavi doktoruna başvurmak gerekir. Teşhiste ilk olarak hastanın tam bir nörolojik muayeneden geçirilmesi gerekir. Yapılan fiziki muayenede uzman hekim boyun veya bel fıtığından şüphelenirse boyun ve bel MRG çekimi isteyebilir. Daha önceleri myelografi veya tomografi teşhiste kullanılan yöntemler iken MRG’nin yaygınlaşması sonrası altın standart MRG çekimi olmuştur. MRG çekimi sonrasında hekim tarafından gerekli görülürse elektromiyelografi denilen test ile de fıtık tarafından sıkıştırılmış sinir dokusunun ne kadar hasar gördüğü anlaşılabilir."

AMELİYAT GEREKLİ Mİ?

Dr. Kaplan, başlangıç seviyesi olan, kollarda ve bacaklarda güçsüzlük, aşırı uyuşma yapmayan zaman zaman ağrıya neden olan bel ve boyun fıtıklarının cerrahi tedaviye gerek kalmadan fizik tedavi ile iyileşebildiğini söyledi. Kaplan, radyolojik olarak çekilen boyun ve bel MRG’larında bel fıtığı ve boyun fıtığı saptanmış olan hastalarda; kollarda güç kaybı, aşırı uyuşma, artan gece ağrıları, bel fıtığı hastalarında bacaklarda güç kaybı, bacaklarda aşırı uyuşma, artan gece ağrıları, karıncalaşma, yürümekle artan uyuşma ve ağrı, idrar kaçırma veya tutamama durumu varsa; her iki grupta da verilen ilaç tedavisine rağmen, uygulanan fizik tedaviye rağmen ağrıları devam ediyor, günlük yaşamlarını sürdürmekte zorlanıyorsalar ameliyatın tercih edilmesi gerektiğini belirtti.