Uzman uyardı! "Güneşleneyim derken kanser olmayın"

Dermatoloji Uzmanı Oğuz Küçükçakır, güneşli günleri doyasıya yaşarken krem kullanılmadığı takdirde UV-A ve UV-B ışınlarının kansere sebep olabileceğini söyledi.

  • 1989
Uzman uyardı! &quotGüneşleneyim derken kanser olmayın"
TAKİP ET Google News ile Takip Et

Dermatoloji Uzmanı Oğuz Küçükçakır, güneşli günleri doyasıya yaşamanın D vitamini açısından faydası olduğu kadar, krem kullanılmadığı takdirde UV-A ve UV-B ışınlarının ise kansere sebep olabileceğini söyledi.

Cildimize zarar veren güneş ışınlarının en önemlilerinin UV-A ve UV-B olduğunu ifade eden Özel Medicana Bursa Hastanesi Dermatoloji Uzmanı Oğuz Küçükçakır, her iki ışının da deri kanserine sebep olduğunun ispatlandığına dikkat çekti. Küçükçakır, “UV-A ışını ozon tabakası tarafından emilmediği için direkt derimizin derinliklerine işleyerek hem bağışıklık sistemimizin baskılanmasına ve bu sebeple uçuk, zona gibi hastalıkların yanı sıra, kısa ve uzun vadede deri yaşlanmasına ve en nihayetinde deri kanserine sebep olmaktadır. Ayrıca UV-A ışınları normal pencere camından da geçebilmektedir. Bunun bilincinde hareket etmek gerekmektedir. UV-B ışınları ise kısmen ozon tabakası tarafından emilir ve deri yüzeyine ulaşarak bronzlaşma ve güneş yanıklarına olur. Ayrıca gözde katarakt ve deri kanserine sebep olduğu ispatlanmıştır. İşte tüm bu sebeplerden dolayı UV-A ve UV-B ışınlarının her ikisinden de cildimizi maksimum düzeyde korumak gerekiyor. Bunun için güneş ışınlarının en dik olduğu 10.00 ile 14.00 arasında güneşten kaçınmaktır. Özellikler 11.00 ile 13.00 arası güneş ışınlarının en zararlı olduğu saat dilimidir. Kuru, bol ve açık renkte kıyafetler giyilmesi gerekir. Özellikle sıkı tayt tarzı ve ıslak kıyafetler güneş ışınlarının geçirgenliğini arttırmaktadır. Yüzde 99 oranında UV-A ve UV-B filtreli güneş gözlükleri kullanılmalıdır. Dış ortamda UV ışınlarından tam korunmak ancak hem doğrudan hem de gölgelik alanlarda bile cildimize etki edebilen yansıyan ışınlardan korunmakla mümkündür. Fiziksel önlemleri bu şekilde almak ilk yapılması gereken önlemler olmakla birlikte tamamlayıcısı ise güneş koruyucu krem kullanılmalıdır” dedi.

Güneş koruyucu kremin ideali ve uygulamadaki püf noktalarından bahseden Küçükçakır, “Güneş koruyucu kremler, güneşe karşı önemli bariyerlerimizdir. Güneş koruma faktörü (SPF) 2-12 olan ürünler minimal, SPF 12-30 olan ürünler orta derecede, SPF 30'un üstündeki ürünler ise yüksek koruma sağlamaktadır. Güneş koruyucular doğal deri rengine uygun seçilmeli, açık tene sahip kişiler daha yüksek faktörlü güneş kremleri tercih etmelidir. Ancak koyu tene sahip olunsa da yani her deri tipinde de muhakkak güneş koruyucu kremler kullanılmalıdır. Güneşten koruyucu seçerken hem UV-A hem UV-B'ye karşı koruma sağlayan geniş spektrumlu ürünler seçilmelidir. Ortalama güneş alan bölgelerde kış aylarında SPF 15 kullanımı yeterli olsa da, yaz aylarında bu değer yetersiz kalır. SPF 15'in altında güneş koruyucu kullanılmamalı, yaz aylarında en az 30 faktörlü güneş kremleri kullanılmalıdır. Güneş kremleri güneşe çıkmadan 30 dakika önce vücuda sürülmeli ve iyice kuruması beklenmelidir. Böylece terleme ile kayıplar oldukça azalır. Suya girip çıktıktan sonra, aşırı terleme ve havlu ile kurulandıktan sonra güneş kremi yeniden uygulanmalıdır. Eğer suya girilecek ve aşırı terlenecekse suya dayanıklı bir güneş koruyucu ürün seçilmesi gerekir” diye konuştu.

Güneş kremi D vitamini sentezini etkileyip etkilemediği konusuna da değinen Küçükçakır, “Güneşten koruyucu kullanımının D vitamini sentezine engel olacağı korkusu, vatandaşların korunmadan kaçınmalarına sebep olmuştur. Oysaki, sadece yüz ve el sırtlarının güneşe günde 10 ile 20 dakikalık maruziyeti, düzenli güneş koruyucu kullanılsa dahi en yüksek vitamin D üretimini sağlar. Bronzlaşma, D vitamini üretimini azaltır. Artan yaşla birlikte deriden D vitamini sentezi ileri derecede azalır. Bütün bu sebeplerden dolayı, D vitamini eksik olduğu takdirde, sentezi için kansere yol açabildiği kesin olarak bilinen güneş ışınları yerine, dışarıdan D vitamini desteği alarak bu eksiğin giderilmesi daha mantıklı görünmektedir” şeklinde konuştu.

Çocukluk çağında, bir ya da daha fazla su kabarcıklı güneş yanığının, kişinin deri kanseri geliştirme ihtimalini iki kattan fazla arttırdığını belirten Küçükçakır, “Kişiler tüm hayatları boyunca alacakları toplam UV’nin yüzde 50’sine hayatlarının ilk 20 yılında maruz kalmaktadır. Bu sebeple özellikle çocukların güneşten korunması, ileri yaşlarda gelişebilecek deri kanserlerinin önlenmesi açısından çok önemlidir. 6 aydan küçük bebeklerin uzun süreli direkt güneş maruziyetinden korunması, 6 aydan sonra ise yüksek koruma faktörlü ürünlerle korunmaları gerekmektedir” dedi.