"Papaz kararına ses çıkaramayanlar, Andımızın okunacağını duyunca ayağa kalkmışlar" 

Partisinin TBMM Grup Toplantısında konuşan MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, Öğrenci Andı'nın okullarda okutulmaması tartışmalarına ilişkin değerlendirmelerde bulundu.

  • 587
&quotPapaz kararına ses çıkaramayanlar, Andımızın okunacağını duyunca ayağa kalkmışlar" 
TAKİP ET Google News ile Takip Et

MHP lideri Devlet Bahçeli, "Papaz kararına ses çıkaramayanlar, Andımızın okunacağını duyunca ayağa kalkmışlar, kanundan hukuktan bahsetmeye başlamışlardır. Üstelik milli kimliğin kapsayıcı ve kuşatıcı olmasına, kimseyi dışlamaması gerektiğine sanki aksi bir durum varmış gibi vurgu yapmışlardır. Bu tespiti yapanların milli kimlikten ne anladıkları şaibelidir. Andımız etnik bir ifade değil, milli kültür ve milli kimliğin inkar edilemez duyuşu, duruşu ve dile gelişidir" dedi.

"Türkiye bizim vatanımızdır. Gideceğimiz başka yerimiz yoktur, gitmeye niyetimiz de yoktur" diyen Bahçeli, "Bizi buradan gönderecek de henüz kundağa düşmemiştir çünkü bu uğurda sayısız şehadet yaşanmıştır ve bu topraklar karış karış vatanlaşmıştır. MHP'nin yarım asırlık mücadelesinde millet anlayışı ötekileştirici ve uzaklaştırıcı olmamıştır. Partimiz tamamen kültürel eksende 'Ne Mutlu Türküm diyebilecek' bir heyecan ve şuurda kaynaşmayı temsil etmiştir. Bu nedenle, bizim hiçbir zaman kimsenin kökeni veya mezhebini öne çıkaran, kaşıyan, reddeden, aşağılayan, engelleyen, yasaklayan bir zihniyete sıcak bakmamız söz konusu olmamıştır. Üzerine basa basa söylemek isterim ki, Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşunda millet kavramı birleştirici ve bütünleştirici bir işlev görmüştür. Etnik köken, dil ve din gibi farklılıklara bakılmamıştır. Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları Türk milletinin eşit ve saygın fertleridir. Türkiye Cumhuriyeti devletini Türk milletinin birlikte yaşama ülküsü ve aynı kaderi paylaşma iradesi kurmuştur. Partimiz, ülkemizde yaşayan kardeşlerimizi Türk milleti tanımı içinde kucaklamakta, hepsine aynı gözle bakmaktadır. MHP'ye göre Türkiye’nin milli birliği ve bütünlüğü, dil, soy ve din unsurlarının da üstünde tarihi bir gerçektir. Devletimizin beşeri zenginliği ve dayanağı olan tek millet olgusu bu kaynaşmanın sonucunda vücut bulmuştur. Kültürlerin üst kimlikle buluşması bizim için asıl ve esastır. Bu ise asla bir dayatma ve asimilasyon değildir. Türkiye Cumhuriyeti birleştirici millet temeli ve sosyolojik uzlaşma üzerinde şekillenmiştir" şeklinde konuştu. 

"Türküm demek ayıp mıdır? Doğruyum demek yanlış mıdır?" 
Türklüğün, Türk milletinin üst kimliği olduğunu vurgulayan Bahçeli, Türküm demenin mensubiyet şuuru olduğunu belirterek, "Türklüğü etnik kimliğe indirgemek, Türkçülüğü ayıplayıp hakir görmek Türk milletine sıçratılmış zillet çamuru, sürülmüş zehirli lekedir. Elbette Türk’üz, Türkçüyüz, Türk milletinin ebedi sevdalılarıyız. Andımız Türk milletinin ruh kökünden doğmuş, gelecek kuşakları aynı hissiyat, aynı heves, aynı hedef etrafında buluşturmayı baz ve esas almıştır. Danıştay 8. Dairesi çözülme sürecinin kötü bir hatırasını söküp atmıştır. Takdir ve tasvip ediyoruz. Elbette doğru yapmıştır, elbette milli vicdana tercüman olmuştur. Çözülme sürecinin kamburlarından kurtuluşun parlak bir müjdesi ortaya çıkmıştır. Malum şahıslar diyor ki, Öğrenci Andının okutulması veya okutulmaması yargının değil, yasama veya yürütmenin işidir. Tamam da, yargıya intikal etmiş bir konunun vuzuha erdirilmesi yanlış mıdır? Kusurlu mudur? Diyorlar ki, Danıştay 8.Dairesi Anayasa ve yasalara aykırı karar vermiştir. Bu nasıl bir saptırmadır? Nasıl bir şuur kaybıdır? Hukukun keyfi yorum ve değerlendirmelerine alışmış olanlar, işlerine gelmediği zaman neden rahatsız ve huzursuz oluyorlar? Diyorlar ki, yargı denetimi idari eylem ve işlemin hukuka uygunluğa ile sınırlıdır. İyi ya, Danıştay 8.Dairesi önüne gelen bir müracaat bakmış, hukuka aykırılığı tespit etmiş, temyiz yolu açık olmak şartıyla kararını vermiştir. Bu hazımsızlığının maksadını nasıl yorumlayalım? Neymiş, Danıştay 8.Dairesi hukuka uygunluk denetiminin sınırlarını aşmış. Kendisini yürütmenin yerine koymuş, yürütmenin takdir hakkını yok saymış, dahası takdir hakkını bizzat kullanmış. Bunların hepsi zırvadır, uydurmadır, temelsizdir. Papaz kararına ses çıkaramayanlar, Andımızın okunacağını duyunca ayağa kalkmışlar, kanundan hukuktan bahsetmeye başlamışlardır. Üstelik milli kimliğin kapsayıcı ve kuşatıcı olmasına, kimseyi dışlamaması gerektiğine sanki aksi bir durum varmış gibi vurgu yapmışlardır. Bu tespiti yapanların milli kimlikten ne anladıkları şaibelidir. Andımız etnik bir ifade değil, milli kültür ve milli kimliğin inkar edilemez duyuşu, duruşu ve dile gelişidir. Türküm demek ayıp mıdır? Doğruyum demek yanlış mıdır? Çalışkanım demek çarpıklık mıdır? Milli kimliği çayın içinde erimiş şeker diye yutturmaya kalkışan, bize kırmızı çizgi hatırlatması yapan, içindeki MHP husumetini saklayamayan gafiller, unutmasınlar ki, Milliyetçi Hareket Partisi’nin kıpkırmızı çizgisi Türklüğün varlığı ve bekasıdır. Türkçülüğe karşı çıkıp Kürtçülüğü özendirenler kime ne anlatıyorlar? Biz doğarken varlığımızı Türk varlığına adadık. Ninni diye Ne Mutlu Türküm Diyene’yi dinledik. Merhum Atsız der ki, milliyetçilik milleti olmayanlar için faşizmdir. Biz ne faşist, ne kafatasçı, ne de ırkçıyız, hiç de olmadık. Eğer Türk olmanın bir bedeli varsa, eğer Türk milletini savunmanın faturası olacaksa, can feda olsun, seve seve öder, koşa koşa sonuçlarına katlanırız. Tek kişi kalsak da Türklükten, Müslüman Türk milletinden taviz vermeyiz. İki ayrı inanç aynı zihinde bulunamaz, barınamaz. Her ikisine de inandığını söyleyen kişi bunlar hakkında hiçbir düşünceye sahip olamaz. Türklükle İslam’ı karşı karşıya getirmek kelimenin tam manasıyla vatana ve millete ihanettir. Bilinmelidir ki, hürriyetini değil, ancak şuurunu kaybeden millet mahvolacaktır. Bir asır önce yapılan tartışmaların millet ve memleket muhaliflerince ısıtılıp tekrar gündeme getirilmesi tuzaktır, tertiptir, oyundur. Meşrutiyet yıllarında diyorlardı ki; Türk, Türk değildir. Türk kendi hakiki milliyetini söylerse zarar görür. Türk Osmanlıdır, Osmanlılık da Türkiye’de yaşayan milletlerin müşterek milliyetidir. Türk kendine Türk derse Arap, Rum, Ermeni, Yahudi darılacaktır. Bu nedenle nüfus tezkerelerinden, mektep kitaplarından Türk lafzının silinmesi teklif edilmişti. Ancak tarihi süreç tam aksi istikamette gelişti, Türk milleti kutlu bir istiklal mücadelesiyle Türkiye Cumhuriyeti’ni kurdu. Merhum Başbakanlardan Fethi Okyar anılarında; 2.Abdülhamit’in, 1876 Anayasasına göre kurulan Meclisi, bilgi ve eğitim düzeyi daha yüksek azınlık temsilcilerinin hâkimiyeti altında çalışır gördüğünden feshettiğini söylemiştir. Osmanlı Devletinin egemen unsuru olan Türklerin dezavantajlarını gidermek için Anayasayı askıya alıp okullar açtığını, Müslüman Türk’ün bilgi ve öğretim seviyesi bu okullar sayesinde yükseltildikten sonra Anayasayı tekrar yürürlüğe koymayı düşündüğünü anlatmıştır. 2.Abdülhamit Oğuz soyludur, Türk’tür, Türk milletin iftiharıdır, kendisine yakışanı yapmıştır. Gazi Mustafa Kemal Atatürk Türk’tür, Ne Mutlu Türküm diyene sözünü bayraklaştıran Türk milletinin gür, güçlü ve kahraman sesidir" diye konuştu. 
Bahçeli'nin grup toplantısındaki konuşması, özellikle AK Parti ile ittifaka ilişkin açıklaması ayakta büyük alkış aldı.