Parlamenter sistemle yönetilen bir ülke için en büyük talihsizlik güçlü muhalefet partilerinin olmayışıdır. İktidarı denetleyen, iktidarın hatalarını / yanlışlarını / eksiklerini yapıcı bir şekilde eleştirerek, ürettiği çözüm yöntemlerini ülke gündemine taşıyan bir muhalefet bir ülke için olmazsa olmazlardandır. Zira, sistemin tüm argümanlarının– iktidar ya da muhalefet- hangi düşünceden olursa olsun, tüm renkleri ve sesleriyle toplumun tüm fertlerini maddî-manevî refah içinde yaşayabilecekleri bir ortama kavuşturma amacında olması beklenir.
Ülkemiz, sorunlarına alternatif çözüm önerileri üretebilen, yapıcı ve yol gösterici bir muhalefete sahip olma konusunda çok şanslı değildir. Özellikle de ana muhalefet konumundaki CHP’ nin ne kadar çözüm odaklı bir siyaset izlediği ve ülkenin sorunlarına ne kadar çözüm üretebildiği aşikârdır.
Gerçi koltuğuna bir kaset skandalıyla oturan, girdiği son 6 seçimi de kaybetmiş, Gaf Dağı' nın zirvesine demir atmış bir lidere sahip CHP’ den fazlasını beklemek çok mantıklı olmasa gerektir.
CHP' nin gaflarıyla ünlü lideri Sayın Kılıçdaroğlu’ nun geçtiğimiz gün bir radyo programnda başkanlık sistemiyle ilgili sarfettiği traji-komik ifadelere baktığımızda ülkemiz adına üzülmemek, karamsarlığa düşmemek elde değil.
Aynen şu ifadeleri kullanıyor Sayın Kılıçdaroğlu.
"Cumhurbaşkanı başka bir partinin başkanı, Başbakan ayrı bir partinin başkanı. Asıl kavga o zaman çıkacak. Niye bunu söylemiyorlar millete!"
Evet, yanlış duymuyorsunuz. Bu sözler, mevcut parlamenter sistemin çift başlılığı sebebiyle kavga ve çözümsüzlük ürettiğinden yakınan ve yönetimin tek elde toplanması gerektiğini savunan Sayın Cumhurbaşkanına ait değil. Sayın Başbakan’ a da ait değil. Sayın Bahçeli’ ye de ait değil.
HDP’ yle, PKK’ yla, Fetöcü satılmışlarla ve ülkenin altını, üstünü oymaya çalışan Batılı firavunlarla ağız birliği etmişçesine hayır diyen, “Hayır treninin lokomotifi” konumundaki ana muhalefet partisinin genel başkanına ait.
Bu traji-komik duruma gülünür mü ağlanır mı bilemiyorum? Bir liderin (!) savunduğu değerlerinin ne olduğundan habersiz olmasına mı yanarsın, karşısında bulunduğu görüşleri desteklediğinden bile habersiz olmasına mı yanarsın, girdiği son 6 seçimden de yenilgiyle ayrılmış olmasına rağmen hâlâ o koltukta nasıl oturabildiğine mi yanarsın, bilemiyorum.
Bildiğim tek şey var: