Pınar ÖNALAN

Bir Kuş masalı...

Pınar ÖNALAN

  • 848

İnceden ince/bir kuş eksik  gök.yüzünde

Kelimeler,bambaşka alemlerin tılsımlı anahtarları.Onlara tutunup nereye gitmiyoruz ki...Bu sabah onlarca kelime varken "sürur"geldi de yer etti gönlümde.Hem de öyle işveyle,cilveyle,nazla filan değil ;oldukça duru,sade,kendinden emin bir tavırla oturdu yüreğimin baş köşesine. Dedim hoşgeldin..

Kalp odacık odacıktır, en şık odamda ağırlamak istedim,misafir odama aldım,ben kahve yapmaya koyuldum ve klavyemin başına geçip size misafirimi anlatmaya geldim.İstedim ki o da bu arada dinlensin ve içime  çöreklensin.Kahvemi yaparken bir yandan da düşünüyordum, ben bu sevinci hakettim mi diye ama herşey nasibi kadardı.

O istedi gönlüme ummanlar kadar sevincin dolmasını,bazı şeyleri hak etmek için birşey yapmaya gerek yok,iyi niyet herşeyin başı...

Murad Onun muradı...

"Allah dilemedikçe  siz dileyemezsiniz"(81/29) remzine tutundum,tebessüm ettim,sırrın sırrına erdim..

Canımın kanatları diye seslenip,şiirler filan yazıp, şarkılar söylemek istiyorum SÜRURuma..

Sonra ona geçen yıl yaşadığım bir kuş masalını anlatmayı planlıyorum,istiyorum ki beraber paylaşımımız olsun an'a dair,muhabbetimiz maya tutsun ve bir ömür devam etsin beraberliğimiz,

evet -bir ömür...

Bir ömür kavramına takılmayı seviyorum,bir ömür dediğimiz şeyi zihnimiz çook uzunmuş gibi algılıyor,şöyle yaşlılığımız filan gözümün önüne geliyor,beyaz namaz örtüsü takmışım,torunlarıma şiirler okuyorum gibi algılarken aklıma otuzbeş yaş şairi düşüyor.Oysa bir ömür denen o meçhuliyet herkeste farklı tecelli ediyor.Otuzbeş yaşı Dante'ye aldanıpta  yolunun yarısı olarak hesap eden şair otuzyedi yaşında vefat etmiş..şimdi hesap mı yanlış yahut düşünme şeklimiz mi..?

İle'm Eyyühel Aziz...

yaş otuzbeş herkeste yolun yarısı etmiyor.

Neyse,şimdi bu faslı bir tarafa bırakıyorum.. sakız aromalı kahvemiz eşliğinde koltuklarımıza oturup, denizin dalgasıyla, sabahın nurunda,güneşin yanakları al al olmuşken anlatmaya başlayayım kuş masalını..

Bu masal bir sene önce yaşansada bana dün gibi geldiği için dün diye bahsedeceğim masalımdan..

Biliyor musun diye başlayacaktım fakat Sürur Hanımın bilmediğini bildiğim için ;

Dün bir kuş gördüm diye başladım..dün bir kuş gördüm  böylesine  beni mest eden başka bir kuş hatırlamıyorum,görsen bayılırdın.Daha önce böyle bir kuş görmemiş olmalıydım.. Leyla oldum  bakakaldım saatlerce.

Zarif bir gövdesi var,gagası desen inci mercan,kanatları dantellenmiş gibi incelerin incesi bir hale bürünmüş,bir bakan bir daha bakar,bir daha,bir daha..

o kadar gönlüme işledi ki ötüşleri..

Dün bir kuş gördüm ve ben bu kuşa aşık oldum,bu öyle sıradan bir hiss değildi.Gönlümden gönlüne kement atıldı sanki.Ben tüm heyecanımla yarış atında gider gibi koştura koştura anlatıyorken,

Sürür hanım kahvesini yudumlayıp  biraz  dikleşti:"Peki o da sana aşık mı?"diye soracak olmalıydı ;  fakat  gönlüm kırılmasın diye sormadı tabi..Misafir herşeyi söyleyemez fakat mihmandar   öyle ince fikirli olmalı ki misafirinin her davranışını ve arzu halini bilsin.

O sormasa da ben söyledim..dedim sanmıyorum bana aşık olduğunu belki de farketmemiştir bile.Olsun dedim olsun aşk bu değil mi,o beni beğenmese de ben onu sevdim bir kere.

Birden sürür hanıma :

Bugün siz gönlüme misafir olup burada oturuyorsanız onun hürmetine diyecektim ki,hemen kendimi toparladım hiç misafire öyle denilir miydi?

Aklıma Nazım Hikmet'in dizeleri geldi bu sefer biliyor musun Sürur Hanım diye başladım.

"Sen elmayı seviyorsun diye;elmanın da seni sevmesi şart mı" demiş üstad.. hem güzel söylemiş hem de biraz dokunaklı olmuş.

Şimdi bu muhabbete Sabri Hoca dahil olsaydı tabi ki şart yavrum tabiki derdi..Ne o öyle..tek taraflı sevgi hastalıktır,yaradan bile dememiş mi bana bir adım gelene ben on adım giderim..

Tamam, haklısın Sabri Hocam derdim ama bu aşk işte aşk..aşkın "e hali" hastalıkmış zaten..hemde ateşli hastalık..

Abdurrahim abi de demiş ya; aşka hudut çizilmiyor Mihriban..

N'apsın şimdi Mihriban ve Mihribanlar..

Bizim Sürur Hanım iyiden iyiye merak etmeye başlamış olmalı ki :eee..dedi söyleyebildin mi kuşa aşkını..yani itiraf ettin mi? 

İtiraf mı.. Ben suç mu işledim bence açıklamaktır bunun adı,itiraf gizli olan şeylerde olur,ben ona söyleyiverecektim..

Tam cesaretimi topladım ' ben sana aşık oldum 'diyecektim ki uyandım sabah olmuş.Sabahın en tatlı makamı ve göğsüme sinmiş bir sancı fakat tüm bunlara rağmen tarifsiz bir mutluluk  sarmıştı her yanımı..

Klasik aşıklar gibi gözlerimi tavana dikmedim.Balkona çıktım.Ellerimi balkonun demirlerine koyup derin derin nefes alarak gökyüzüne baktım.

Ona yaptığım "inceden ince/bir kuş eksik gökyüzünde"şarkımı mırıldanırken aman Allahım ne göreyim oydu karşımda,o kuş...

İçimi bir ürperti,bir heyecan, bir telaş sardı.Bu fırsatı kaçırmamalı ve ona aşık olduğumu bu defa söylemeliydim.

Nasıl söylenir böyle durumlar hiç bilmiyordum ama bir çırpıda ağzımdan çıkıverdi..dedim ben size aşık oldum.

Kuş bir öyle baktı,bir de kuş bakışıyla baktı..Bana mı dedi, iki saniye de mi bana aşık oldunuz. 

Evet,size dedim ama iki saniyede değil.Bunun önceside var.

Böyle deyince nasıl tatlı tatlı gülümsedi"öncesi mi dedi"inanın bunu söylerken bende gülmemek için kendimi zor tuttum,nerden bilsin benim rüyalar aleminde gezinen periliğimi...

Biraz utandım, kınalı ellerimle dudaklarımı kapatıp,bakışlarımı yere çevirdim.Bunları nasıl söyledim diye hayret ettim kendime.

Bir yandan da aklım tatlı gülümsemesinde kaldı.Görseniz bana hak verirdiniz.Adeta siyah beyaz fillm kuşağından çıkıp gelmiş Ayhan Işık,Kadir İnanır gibiydi,hatta onlar yanında sönük kalırdı bizim kuş bey(e)fendi karizmatikti..

Bense kendimi bir an Belgin Doruk gibi hissettim.Allahtan bir fire vermedi kalbim de" N'evet ben size aşık oldum"gibi bir şeyler söylemedim,aşık bu ne yapacağı belli olmazdı çünkü..

Utanmayın dedi gözlerini kısarak..Beni yüreklendirdi..Cesaretim arttı.İçimden kendimi tebrik ettim ve kendime yüz puan verdim sabah sabah..Dedim  aferin bana iyiki söyledim..

Tam havaya girmişken

Dedi:

Keşke, keşke gerçekten aşık olsaydınız bana!Siz aşka inanıyor musunuz bu asırda..

Ben şoke oldum.Hayır inanmak değil ben size gerçekten aşığım dedim.Yine tatlı tatlı tebessüm düştü gagasına.

Siz bu asrın insanları hepiniz aynısınız dedi.Ben  yüzüme tokat yemişcesine acı hissettim.

Siyah beyaz sinema kuşağında esas oğlanın esas kıza tokat atıp, onun sarhoşluğunu sarsıp hakikatleri görmesini sağlar gibiydi.Ayhan Işık Belgin Doruğa tokat atmıştı,ne acıydı..

Kuş beyfendi biraz merhametli;biraz ukâla bir edayla ellerini simokinli takımının cebine koyup konuşmasına devam etti.

Siz tıpkı pygmalion gibisiniz,siz tıpkı nergis gibisiniz.

Bilir misiniz bunların hikâyesini.Onların ortak özelliği kendi oluşturdukları kahramanlarına yani kendi yansımalarına aşık olmaları ,tıpkı sizin gibi..

Bir anda kuş gibi hissettim kendimi.."Kuş gibi"deyimi hep hafiflemek manâsında kullanılsada bu defa o anlamı taşımıyordu. 

Kuş gibiydim fakat kanatları kırılmış,tüyleri yolunmuş bir kuş ne hissederse,öyle işte..!

Oyuncağı elinden alınmış bir çocuktan da farklı değildim,tüm heyecanım tükenmişti.

İşte,dünyanın gerçekleriyle yüzyüzesin dememişte ne yapmıştı.

Bir den kalbine ya merhamet geldi yada o da mı bana aşıktı diye düşündüm

Üzülme dedi üzülme sakın..sana bir sonraki bölümde  pygmolion ve nergisin hikâyesini anlatacağım.

Üzülmedim dedim kendime"kalpler Allahın elinde"

Az önce kırılan kanatlarım cana geldi,yeniden kanatlandım.Sanki kuş o değil de bendim.

Öyle sevindim ki , sana şiir okuyacağım,sana şiir yazacağım demiş kadar mutlu oldum. 

Leyla'nın herkese çorba koyup,Mecnun'a sıra gelince boş kepçeyi tasına vurmasındaki sevinçti benim ki,ne idi orada ki  mantık.Beni seviyor ki bana herkes gibi davranmadı demiş Mecnun.

O beni her ne kadar küçümsese de ben onun her halini sevdim.Aşk bu dedim aşk bu.. Sazımı alıp Abdurrahim üstadla çay içmeye gideceğim şimdi..

Diyeceğim ki..Aşka hudut çizilmiyor Mihribaann..

Yazarın Diğer Yazıları