Gönül Yanığı/m...
...
bir daha söyle o şarkıyı diye seslendi kadın
çünki senin sesin benim mutluluğum.
bugüne kadar hep giz'di içimde çiçeklenen.
Bu son cümlelerinin ardından yağmurun resitalinde yürüyerek uzaklaştı bulunduğu şehrin yoksul bakışları arasında.
Hem yürüdü hem düşündü,içi birden ferahlamıştı.İyi ki söylemişti .Bugün değil de ne zaman ..?Bu gün değil de mezarda mı söyleyecekti!.Dünya bu belli mi olur belki de bir daha söyleme fırsatı verilmeyecekti..Belki de bir daha o şarkıyı dinleyemeyecek,o sokaklardan geçemeyecekti.
Memnun ve mutlu devam etti yoluna,hiçbir şeyin farkına varamayacak kadardı mutluluğu,huzurluydu ..
Üzerinde uçuşan bir can hissetti..evet hüznün teselli pınarı olan o cikciği duymamak mümkün müydü..
Gece gece hemde...gece gece..
Üzerinde yana yana dönüp duruyor tören geçişi yapıyordu sanki.Kadın şaşırdı ;çünkü biliyordu ki kuşlar bile gece uçmaz yuvalarının sıcaklığında ısıtırlardı yüreklerini, bir kuş ötekine dokundururdu kalbini.Hava soğuk olsa ne çıkardı.Yüreklerinin sıcaklığı yeterdi ısıtmaya birbirlerini.Üstünü örterdi karlı bir gecenin ayazında samimi sevgileri...
Anlam veremediysede hikmetsiz kuş bile uçmaz diye düşüne düşüne yürümeye devam etti.Bugün enteresan bir gündü..mutluluğun şekilden şekile giren haline tanıklık etmişti.Şüphesiz halden hale geçeceksiniz ayetini anımsamadan geçemedi,
Fesubhanallah....
Daha sabah gönlünde hüznün şarkıları çalıyor,ağaçlar dallarından düşen yaprakların yasını tutuyordu köşedeki apartmanın bahçesinde...İçi yanıyordu,ağlamıştı gönül yanığı için hem de saatlerce.. günlerdir beraber yaşadığı uğur böceği bugün Rahmanın rahmetine ulaşmıştı.Ona gönülden bağlanmıştı.Issızlaşan,sesinin bir başka sese çarpması nadirleşen günlerde uğur böceği onun vatanıydı..Yariydi,yareniydi,suyuydu,aşıydı, bakışıydı her şeyiydi,odaya girer girmez hemen ona selam veriyordu,ona bir şeyler anlatıyor,şiir söylüyor,sırrına şahit tutuyordu,büyüttüğü bebeğiydi .
Uğur böceğide ya bir adım ilerleyerek yahut yanmayan bacağını hareket ettirerek cevap veriyordu ,seni dinliyor ve anlıyorum diyordu adete.Birinin sesizliğini dinlemekde muhabbetin bir başka adı değil miydi..
Eyy gönül yanığım...özlediğim...can kırığım...
Evet ,günlerdir gözü üstünde ,yoğun bakımdaymışcasına baktığı gönül yanığı uğur böceği de göçmüştü bu alemden..O bile göçtüyse dedi, o bile göçtüyse...Sıranın bize gelmesi hiç de olasılıksız değil..Bu durumu kimle paylaşabilirdi ki,hüznünü kime anlatsa deli derlerdi,sadece ve sadece beni şuan Peygamberim anlar diye düşündü,O değil miydi kuşu ölen Zeyd'e taziyeye giden.Eminim bana da gelirdi uğur böceğim için taziye vermeye canım Efendim(sallalahu aleyhi ve sellem).Duydum ki senin UĞUR BÖCEĞİN vefat etmiş,derdi bana benim Güzel Peygamberim Efendim Aleyhisselatü vesselam..
Belki de gelmişti, kimbilir içimin sükunetten elbiselere bürünüşü ondan mıydı acaba..Belki de ...
Bu Kuran'ın içinde okuyanlara sevinçti..
Allah Rasulü aramızdaydı bir ayette böyle söylemişti Rabbimiz..
Hafızasıyla yüreğinin kesişiminde bir cümle vardı ki bu cümle onun her daim mutluluğunu perçinliyor ve sevindiriyordu.
''Kim bir gönüle gönlüyle dokunursa"dedi meczup
vallahi izi kalır ''(G.Özcan)
Bu şu anlama geliyordu onun için.Mesafelerin ne önemi var,gerçek gönül bağı yollar uzaklaştıkça çoğalandı.
Ardında bıraktığı kilometrelerce yollar kadar artıyordu sevgisi.Düşünün o uzaklaştıkça peşi sıra gönlünü sevdiğine bağlayan bir urgan uzayıp giden...
Bir an da oluverdiydi ne olduysa....Bir anda olmuyor muydu zaten her şey hayattta.Bastı zamandı yaşadığı.. O yağmurlu sokaklardan ışınlanmışta bir çölün ortasında bulmuştu kendini,bir grup hint müziği çalıyordu.Müzik sanki tebessüm ediyordu,hüznün yamaçlarını tırmanmış mutluluğun ortasına düşmüştü.
Oysa ne kadar zıttı .Yağan yağmur nerede ,yağmura hasret çöl nerede..Daha az önce ....daha az önce vayy be dedi kadın nereden nereye...ilk kez vaaay be diyecek kadar kabalaşmış bir şaşkınlıktı yaşadığı....vaayyy be...
Mutluluğu çölün ortasında bir ezginin içinde bulması ilginçti,bu bir masal da olabilirdi,binbir gece masallarıyla aynı kategoride yarışacak cinsten bir masal..
Bu atmosfer ;içini başka bambaşka duygulara bürüyen bu müzik, bir anda havaya soktu kadını.Dans ederken geçmişti kendinden,bir gün bir sohbet-i cananda duymuştu..
aşk herkeste aynı durmaz diyordu,kimisini dans ettirir,kimisini susturur;kimisini çook konuşturur,kimisini de SIR eylerdi.
Aşkın hangi şekilde tecelli edeceği belli olmazdı.Ne yani şimdi aşkdan aşka mı düştüm diye beyninde yankılanırken sesler çılgınca dönmeye,dans etmeye devam etti,
Eyy aşk ,eyy aşk ,,,sen nelere kadirsin...Kadir-i mutlak...
EYY aşk sen canımın canının bestesisin...
Benim ne işim var demek gibi bir gaflete düşmedi,hadsizlik etmek gibi bir niyeti olamazdı,mutluydu.Daha ne olsundu.Bir gören olsa cennetle mi müjdelendin diye sorardı, evet bir gören vardı..
sonra sonra sonra ..ya sonra ...!!!
Hayat hep sonrayı düşünmekle geçiyordu.Belki de o an o hint ezgisinin içinde tebessüm eden notaları görmesi AN'la hemhâl olmasından;sıradanlığın ötesine geçmesinden,boyut değiştirmesinden ,yeni alemlere yol almasındandı,tekâmül müydü bu yoksa neydi acaba..!..
Düşündü,bir çöl sükunetine paydaştı mutluluk.Gönlünde ki sevginin hesabını yapamayacak ,rakamların boğuculuğuyla uğraşamayacak kadar aşkın ortasında bulmuştu kendini. önce uzun yemyeşil şalını savurdu,savruldu tüm sevdalılar adına.Ona özel müzik hala devam ediyordu.Yeniden şalıyla döne döne döndü durdu,döndü durdu .
Dilinden kelimeler tül perdenin rüzgarla dansı gibi döküldü çöle..
''döndüm döndüm durdum ben sana döndüm durdum/Dağlar aşamadım sana koşamadım ,isyan ettim sana ulaşamadım'''
Coşmuştu yüreği.Fasılai aşktı sözleri...Hayat bilinmeyeni bulmanın ,bulunca ona sımsıkı sarılmanın kendisi miydi..
Bana kelimelerle değil kelimesizliklerle gel eyy şair...
İmkânsızlık senin içindir ey can,O sultanın her bakışı imkâna açılan kapı.
imkânsız mıydı değildi velakin işte bir şaşkınlık daha...Gökten şiir şiir yağmur yağıyordu.Hikmetindendi ya, bulut sadece onun üzerinde geziniyor yağmur sadece ona yağıyor şiirini ona söylüyordu,hem de müzik sadece onun için çalıyordu,ondan başkası görmüyordu,duymuyordu..Göremezdi,duyamazdı,okurdu da anlayamazdı,yanmamışsa gönlü hissedemezdi..
Aşığı bir tek aşk biliyordu..
Neden ,niçin gibi akli soruları soracak kıvamdan çok uzakta şükrünün içinde helezonik bir şekille hüpledi sır oldu kadın..
Eyvahlar olsun o zaman..
Aşkına kanatlanmıştı..
Hayat sırra kadem basmanın adı mıydı..!
Sır en çok da sevda da mı saklıydı..!
Sır en çok sevdaya mı yakışırdı..!
Sonra ...
Ya sonra...
diyerek yokladı gönlünü..
Ya sonrasını bırak,şimdiyi düşün...
Yağmur henüz kesilmiş olmalıydı,bir an dalıp gitmişti bir kaldırımın köşesinde sevgilinin diyarına,yarinin sokağına..
arıyorum hala arıyorum ,Onun muradının hasıl olacağı zamana dek aramaya devam edeceğim diye söylendi..
......
Neyi arıyordu..
Gecenin gönülleri sükunete bürüyen ışıltısında hayrete sebebiyet veren o kuş bir daha geçiverdi üstünden,sonra bir daha,sonra bir dahaa..sonra...
-Neyi arıyorsun söyleyeyim mi ::?
Söyleyiver o zaman eyy kuşcuk dedi..
-Beni arıyorsun beni..
Kadın gülümsedi yüreğine kuşların sesi sinmişdi..
Öyle mi...anlamlı anlamlı başını sallayarak
Evet, dedi
Evet ,bunu düşüneceğim..
Aradığım sen olabilir misin..
Çünkü daha önce bir kuşa aşık olmuştu,söyleyememiş ,bir kerecik bile görmemiş,sır olmuş uçuvermişti..bu aleme ait olmayandı belki de aradığı,ama sır bu alemde saklıydı,burada bulamazsa öteki alemde hiç bulamazdı..
ne zaman biri kuş dese,bir kuş bahsi geçse
sanki ona sesleniyormuş,ondan bahsediyormuş gibi hissediyordu.
bayan kunala...
.
.
kunala bir erkek kuş olarak bilinse de bazı isimler müşterek kullanılıyor malumunuz...Bana daha çok kadınsı geliyor,kadına daha çok yakıştığını hissediyorum..