Günlerden yine Rahmetin cuşu huruş ettiği,sevdanın ağaç dallarından gülümsediği,martıların gökyüzünü ferahlatan buseleriyle hayattan nem kapanlara,kızmak için binbir bahane arayanlara,içindeki sevginin adını duyupta tadına varamayanlara bile huzur verdiği mevsimin içindeyiz.
Sanki kötülüğe ,karanlığa dair ne varsa kapanmış bütün kapılar.Sanki bir adam gelmiş şehri renklendirmiş bir kadın gelmiş sihirli elleriyle herşeye dokunmuş kadifemsi günlerin heyecanını yaşamamız için kalbimizdeki kötülükleri gökyüzüne savuruyor.Birileriyse bu güzelliğin üstüne leke düşürmek için özellikle bu huzur mevsimini bekliyor sanki ve besbelli epeyde kıskanıyorlar ama bilmiyorlar ki sevdaya gölge düşmez.
Her şeyin güzellik adına yolda olduğu bu zamanda Filistin'den cennete koşan sevda çiçeklerini diyorum Allah yanına bir bir çağırıyor.Çünkü sevdanın bahçesinde çiçekler hiçbir zaman kurumaz.
Acizliğimize ve hüzünlenen kalplerimize bildirilen bir şey var ki Allah neylerse güzel eyliyor.Bir yanımızla hüzünlenirken diğer yanımızlada kainatın heyecanını aşkını seyreyliyoruz.
İşte tamda bunun adına yaşamak diyoruz.Yaşamak diyorum böyle bir şeydi.Mesela yetmişinde bile olsan zeytin ağacını dikmek gibi şairin deyimiyle.. Ne büsbütün hayattan kopuyoruz ne de büsbütün hayatta olabiliyoruz.
Kışın ortasında açan çiçekler var bilirsin yazın ortasında yağan karda bize öğretiyor ki hiç bir şey göründüğü gibi değil.Bütün sevinçler için çok erken bütün hüzünler içinde öyle.Hiç ummadığımız anda baharımız hazana ;hazanımız bahara dönebiliyor.İyi ki diyorum bu alemin güzelleri var,bu dünya hala dönmeyi unutmuyorsa onların hatrına.
iyi ki onlar çorak topraklarımızı ıslatıyor ve ferahlık oluyorlar tıpkı yağmurun toprağı sevindirdiği gibi sözlerin büyükleride kalplerimize inşirah muştusu oluyor.
Onlarla Kudüs'ü başka alemlerden seyre dalıyorum.
Kendi karanlık penceremi kapatıp şeyhlerin nurlu pencerelerinden bakınca bir nevi huzurun tadını ruhumda hissediyor sonra gülümsüyorum.O güzel insanların tesellisi olmasa elbette boğuluruz kendi kuyularımızın kirli sularında.Dünyanın bunca zulmeti altında.
Hani duymuştukya sevgiliden gelen her şey sevgili. Filistin aşık ile maşukun vuslatına şahitlik ettiği yer.Peki bu mekanda hiç zulm olur mu!Görünen yani zahiri kan gövdeyi götürsede batında öyle inanıyorum ki o ömrünü şehadetle taçlandıran güzel insanlar güllerin en nadideleri o toprağa düşeyazılmış şiirler..Cennet asa şiirler...
Güzeller güzelinin kokusunda hayat bulan şiirler ,cennetin biricik renkleri onlar.Cennete Kudüs adına dua diye yükselenler
o çocuklar,o kadınlar,o analar,o babalar...
Hani hep birbirimize sevginin ne olduğunu anlatır dururuz .Binbir şiire konu olur da bir türlü tam manasıyla anlayamayız sevginin ne olduğunu . Filistin'de mücadele eden imanlı yürekler bize sevginin ne olmadığını öyle güzel anlatıyorlar ki.Hiç bir zaman o kutlu topraklardan vazgeçmeyerek,kaçmayarak ,korkmayarak
sevginin korkaklık, cimrilik,egonun buzdan dağlarına sığınmak olmadığını bilakis sevginin cömertlik, cesaret, benliği terk etmek ve sen diyebilmek olduğunu bize öğrettiyorlar.Aşkın bensizlik ülkesi olduğunu kanıtlıyorlar.
işte bu vesileyle anlıyorum ki sevgi sevgilinin Cemal'ine nasıl tabessüm ettiriyorsa Celal'ini de aynı sebat, aşk ve tebessüm ile kucaklamaktır.Burdayım seninleyim her renginle,türlü cilvelerinle seni seviyorum,gitmiyorum sendeyim demektir.
Ta ki ey sevgili seninle aynı helezonun içinde dönüp sende yok olup hiçliği bulana dek.
Bunca rahmetin içinde hala yüzü gülmeyen,hala kalbinde sıcaklığı hissetmeyen hala bu dünyaya aşkı bulmak için geldiğimizi anlayamayan var ise düşünüversinler ve şunları sesli sesli sorsunlar nefislerine:
Tıkanmış damarlarımızı bu mevsimde açmak için mücadele etmeyipde ne zaman mücadele edeceğiz.
Allah'ın güzelliğini,cömertliğini,lütfunu şimdi görmeyeceğizde ne zaman göreceğiz?,
Yüreklerimizin pasını şimdi çözmeyeceğizde ne zaman çözeceğiz?
Allah-u Azimüşşan her yerde bizimle de ya biz bu sevda mevsiminde kimle ve neredeyiz!
Eyy sevgilinin sevgilisi olmaya layık şaşkın ruh!
Eyy gururunun kibrinin kıskacında boğulmuş yaşamayı unutmuş kalp!
Bu hâl bu yol bilmezlik nereye kadar gidecek böyle...