Ayhan ÇİFTÇİ

Belediyecilik, şehircilik ve planlama

Ayhan ÇİFTÇİ

  • 600

Şehircilikte planlama çok önemlidir.

Ancak, planlama konusu hep hafife alınıyor desem, sanırım pek çoğunuz katılır.

Hatta spekülasyoncu ve vurguncuların yüzüne şehirler gelişemiyor desem yine pek çoğunuz katılır.

Belediyelerin karar organı “Belediye Meclisleri”nin çoğunda plancı dahi yok desem!!!

Şehir planlamasını önemseyenlerde vardı ve hala vardır sanırım.

Hatta köklü çalışmalar yapılmadı da değil; ancak istenilen başarı sağlanamadı.

Zira Cumhuriyet dönemi örnekleri ortadır.

İstanbul ve Ankara’da bu konuda gerekli irade sağlandı. Hatta planlamacıların en iyileri çağrıldı.

Ancak; İstanbul’da Prost'un başına gelen Ankara’da Yansen’in başına geldi.

F. Rıfkı Atay’ın Çankaya adlı eserinde aktardığı üzere süreç şöyle gelişmiştir:

Başkent olduktan sonra Ankara’nın imarı için gelen Profesör Yansen’in, ilk sorusu “Bir şehir planını tatbik edecek kadar kuvvetli bir idareniz var mıdır?” olmuştur.

Ardından evet cevabını alınca başkent için bir plan hazırlamıştır.

“Buna karşı ise Ankara valisi ve belediye Reisi Nevzat ‘da “Malatya’da dağ başında yollar yapmışım. Yansen bana şehir içinde sokak yapmayı mı öğretecek?” diye karşı çıkıyordu.

Profesör Yansen ise planının tam uygulanmaması nedeniyle hayıflanıyordu: “Tuhaf zat bu valiniz, evinde iki ampulü yanmasa bir elektrikçi çağırır. Tesisata el sürmez. Çünkü elektrikte ölüm vardır. Ölüm olmadığı için benim planıma durmadan karışıyor. Hâlbuki şehircilik, elektrik tesisatçılığından çok daha ince bir sanattır.”

Durum budur maalesef…

Fakat atalarımız mantıklı ve planlı kentleşmeye hep dikkat etmişlerdir.

Yaşam koşullarını zorlaştırmamışlar, kolaylaştırmışlardır.

Camilerin, meydanlar, çarşıların konumlandırılmasına bakarsak bunu daha net anlarız.

Bugün kaldırdığımız, şehirlerdeki çıkmaz sokakların bile bir anlamı vardır. Şehrin tehlikelerinden uzak tutulan çocuklar, bir anlamda da sokakta büyüyerek, sosyalleşir, şehir hayatına alışır.

Osmanlı dönemi şehirlerinde düzenli yapılaşmaya önem verilirdi.

Fatih sultan Mehmet Han’ın, İstanbul’u fethettiğinde, şehrin düzeni için, hemen Hızır Bey’i görevlendirmesi de bu şuurun tezahürüdür.

İstanbul’un korunması adına yapılan çalışmalar, alınan önlemler vardır.

Tarih bunların vesikaları ile doludur.

Örneğin, 1559 tarihli bir divan kararı sur diplerine ev yapılmamasını istiyordu.

Kararda yapılacak ev ve dükkânların hangi ölçüler içerisinde yapılması gerektiği de açıklanıyordu.

Kentte yapılacak binaların mutlak surette bir plan dâhilinde yapılması daima gözetilmiştir.

1744 tarihli bir kararda Balat’ta inşa olunacak binanın belirlenen ölçüler içerisinde yapılmasına ruhsat verildiği, bu ölçülere uymadığı takdirde yıkılacağı belirtilmektedir.

1573 tarihinde Mimar Sinan’a gönderilen bir hükümde Ayasofya Camii etrafına usulsüz yapılan evlerin ve binaların yıkılması isteniyordu.

Aynı hükümde caminin sağ ve sol taraflarının 35’er arşın (mimar arşınıyla 26 metre 25 santimetre) boş bırakılması istenmiştir.

Doç. Dr. Said Öztürk, “Osmanlı’da Çevre Kültürü” makalesinde Osmanlı’da işin ehli olmayan mimarlara iş verilmediğini ifade ediyor.

1567 tarihli hükümde Kırkçeşme suyu ve diğer suların geçtiği güzergâhlara bağ, bahçe yapılması, ev inşa edilmesi kesinlikle yasaklanıyordu.

Zamanında alınan tüm bu kararlar bir medeniyet vizyonun ürünüdür.

Aynı zamanda sağlam bir iradenin tezahürüdür.

Yazarın Diğer Yazıları