Biz de Varız

Dil ve konuşma güçlüğü olan çocukların özellikleri ve özel eğitimi

Biz de Varız

  • 491

Dil ve konuşma güçlükleri; genetik, anatomik, fizyolojik nörolojik, biyokimyasal, psikolojik, gelişim süreci aksaklıkları ve çevresel etmenlere bağlı olarak beyindeki dil ve konuşma merkezlerinin, sinir ileti sisteminin ve konuşma üretiminden sorumlu yapı ve organların işleyişindeki etkilenmelerden kaynaklı olarak meydana gelmektedir. İletişim bozuklukları tanısal başlığı altında değerlendirilen dil ve konuşma güçlükleri, dilin sesbilgisi, biçimbilgisi, sözdizimi, içerik(anlam) ve kullanım bileşenlerine ilişkin becerilerin edinilmesinde ve kullanılmasında sınırlılıklara yol açan nörogelişimselbir bozukluk olarak tanımlanmaktadır.

Dil ve konuşma güçlükleri, ses, sesletim, konuşmanın akıcılığı, gelişimsel dil, edinilmiş dil ile motor konuşmave yutma bozuklukları olmak üzerealtı grupta sınıflandırılmaktadır. Bununla beraberdil konuşma güçlükleri ikincil dil bozukluğu olarak, zihinsel yetersizlik, görme yetersizliği, işitme yetersizliği, öğrenme güçlüğü, dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu, downsendromu, yarık damak, serebralpalsi, gibi tanılarla birlikte de görülebilmektedir.

Dil ve konuşma güçlüğü yaşayan çocuklar, gelişimin erken dönemlerinden itibaren söz öncesi iletişim becerileri, sözlü iletişim becerileri, duygu ve davranım düzenleme becerileri ve akademik öğrenme becerileri bağlamındaçeşitli oranlarda sınırlılıklar ve gecikmeler yaşayabilmektedir. Genel olarak bu çocuklar, işitsel bilgiyi işlemleme, söz dizim kurallarına uygun cümle kurmada zorluk, konuşma akıcılığında sıra dışılık, dili amacına ve sosyal bağlama uygun olarak kullanmakta güçlük, okuma yazma başta olmak ders başarısında düşüklük, akran ilişkilerinde sınırlılık gibi bazı özelliklere sahip olabilmektedir.

Dil ve konuşma güçlüğü yaşadığı düşünülen çocukların ihtiyaç duydukları tedavi, terapi ve özel eğitim hizmetlerinden en erken düzeyde yaralanabilmesi için çocuk ve ergen psikiyatristi ve kulak burun boğaz uzmanı gibi ilgili alan uzmanlarının bulunduğu bir sağlık kuruluşuna başvurulması ve tıbbi olarak tanılanması gerekmektedir. Tanılama ve raporlandırma ile birlikte çocuklara, klinik ortamlarda dil ve konuşma terapisi hizmeti sunulabilir. Anne babaların talebi halinde Rehberlik ve Araştırma Merkezlerinde çocuklar eğitsel açıdan incelenir ve değerlendirilir. Bu inceleme ve değerlendirme neticesinde çocuklaraokullarda erken çocukluk özel eğitim hizmeti ya da tam zamanlı kaynaştırma resmi eğitim tedbiri kararı verilir. Özel özel eğitim ve rehabilitasyon merkezlerinde uygulanan MEB Dil ve Konuşma Güçlüğü Destek Eğitim Programı önerilebilir.

Dil ve konuşma terapistlerince, klinik ortamlarda ya da destek eğitim programının uygulandığı kurumlarda sunulması gereken terapihizmetiRezonans Ses Terapi Tekniği, Hanen Ebeveyn Etkili Terapi Tekniği, Doğal Dil Öğretimi Tekniği vb. gibi farklı teknikler kullanılarak verilmektedir. Güçlüğün türüne göre doğrudan ya da dolaylı olarak uygulanan bu tekniklerin tatbiki sürecinde terapistlerin, anne babaların ve öğretmenlerin işbirliği içinde çalışmaları, çocuklarda dil ve konuşma becerilerinin gelişmesi açısından önemli görülmektedir.

Terapist destekli aile merkezli yaklaşımların benimsenmesi ile süreçteki rolü giderek artan anne babaların koşulsuz sevgi ve kabul odaklı tutumu benimsemeleri güçlük yaşayan çocukların öz saygısını artırmak açısından tavsiye edilmektedir. Anne babaların, uzmanların önerdiği terapi egzersizlerini tekrar etme, hikaye kitabı bakma,  gün içi rutinler ve aktiviteler hakkında konuşma, oyunlar oynamagibi etkinliklerle dil ve konuşma becerilerine dair zengin bir uyaran sunması tavsiye edilmektedir. Etkinlikler uygulanırkençocukların aç, uykusuz ve sinirli olmadığı zamanların seçilmesi önerilmektedir. Anne babaların, çocukların konuşmalarındaki yanlışlara değil, konuşma içeriğine yani, “Çocuğun nasıl konuştuğuna değil, ne anlatmak istediğine”  odaklanması, hatalarını düzeltmeden kabul etmesi, uygun cümlelere dönüştürerek çocuğa tekrar geri sunması, çocukların konuşmalarını kesmemesi, onların yerine konuşmaması, çocukların konuşma için gösterdikleri çabayı ödüllendirmesi, çocukların başarılı deneyimleryaşaması açısından önemli görülmektedir. Anne babaların, güçlü ve yetenekli oldukları yönleri keşfetmeleriile çocukları sanat, spor ve uğraşı alanlarına yönlendirmelerinin psiko-sosyal sağlamlık açısından anlamlı bulunmaktadır.

Öğretmenlerin, öğrenciler için bireyselleştirmiş eğitim planı hazırlarken sadece akademik disiplin alanlarındaki becerilere değil, dil ve konuşma becerileri kazanımlarına da yer vermelidir. Bununla birlikte sınıf içi fiziki mekan düzenlemeleri, yöntem, teknik, malzeme, materyal, öğretime dair içerik sunumu ve ölçme değerlendirme içerikleri ile ilgili basitleştirme, zenginleştirme ve farklılaştırma stratejilerini geliştirmeleri önerilmektedir. Öğrencilerin dil ve konuşma güçlüğünün olumsuz etkisiniyoğun yaşadıkları derslerde destek eğitim odalarından yararlandırılması gerekmektedir. Burada gerçekleştirilen akademik bilgi öğretiminin, uzmanların önerdiği dil konuşma egzersiz ve etkinlikleri ile zenginleştirilmesi gerekmektedir. Güçlükten etkilenen öğrencilerin psiko-sosyal ihtiyaçlarının tespit edilmesi, bu ihtiyaçlardan akranların ve okul toplumunun bilgilendirilmesi, ses hatalarının sevimli bulunması, alay edilmek gibi bireyi psikolojik olarak zorlayıcı durumların önüne geçilmesi, sosyal becerilerinin güçlendirilmesiiçin yetenekli oldukları alanlarda okul faaliyetlerine katılımlarının sağlanması sunulan özel eğitim uygulamalarını tüm paydaşlar nezdinde güçlü ve anlamlı kılacaktır.

Hasan Hüseyin Saçı
Rehberlik ve Araştırma 
Merkezi Özel Eğitim Öğretmeni

Yazarın Diğer Yazıları