“İnsana bilmediğini öğreten Rabbin kerem sahibidir.” ayetinden anlaşılacağı üzere öğretme işi, insanlığın yaratılması ile başlayıp var olduğu müddetçe de devam edecek ilahi bir süreçtir. Rab sıfatı ile insanoğluna bilmediğini öğreten Allah, yine insanlara öğretmen olarak görevlendirdiği elçilerle de mesajlarını ulaştırmıştır. Platon “Öğretmenlik tanrı mesleğidir.” sözü ile de yüzyıllar önce bu sorumluluğun önemini ortaya koymak suretiyle öğretmenliğin rabbani ve nebevi bir yükümlülük olduğunu dile getirmiştir.
Öğretmenlik insanın aklına ve ruhuna erişip onu tam etme çabası ve sanatıdır. John Steinbeck: “Vardığım kanaat odur ki büyük bir öğretmen büyük bir sanatkârdır ve diğer büyük sanatkârlar gibi onlardan da az sayıda vardır. Hatta çalışma sahası insan aklı ve ruhu olduğu için öğretmenlik sanatların en büyüğü bile olabilir.” sözü ile de öğretmenliğin ne kıymette bir sanat icrası olduğunu vurgulamıştır. Çünkü öğretmen sadece öğreten değil aynı zamanda ilham verendir. Atatürk’ün “Eğitim ve öğretimin amacı makine yapmak değil, insan yetiştirmektir.” sözü bu bağlamda bu mesuliyetin ne derece değerli olduğunu göstermektedir.
Öğretmen ise bilmediğini bilecek kadar bilge bir insan, her an yetmezlik duygusu içinde kendini geliştirme arzusunda olan yüce bir gönüldür. “Dün akıllıydım, dünyayı değiştirmek istedim; bugün ise bilgeyim, kendimi değiştirdim.” diyen Mevlana şiarıyla sürekli kendisini yenileyen bir nesil yetiştiricisidir. Öğretmen, nefsini terbiye eden bir öğretici aynı zamanda da vicdanı karşısında öğrenci tavrı takınabilendir. Her anını öğretme şevkiyle süsleyen, öğretirken de öğrenebilen bir emekçidir öğretmen.
Öğretmen; masum gülüşlerin gölgesinde huzur bulan sınırsız bir sevginin mimarıdır aslında. Bir mum misali saçtığı ışıkla gözlerdeki parıltıları keşfedebilen, sevgi dolu gönüllerin önderidir öğretmen. Bazen annemiz bazen babamız bazen de hiçbir yere sığmayan yüreğimizin sığındığı limandır öğretmen. Düşüncelerde filizlenen her bilgiye düşmek için sabredemeyen bir yağmur damlası olur bazen de; düştüğü her alanı umutla yeşerten. Öğretmen çok şey olur öğrencide… O, kurulan hayallere giden bir yol olur, görülen rüyalara bir hakikat.
Her sabah kalktığında kendisi gibi yenilediği bitmeyen idealleri vardır öğretmenin. Her nefesinde öğrencisine ilaç olabilecek sözcükleri ve her bakışında gösterdiği hedefleri vardır öğretmenin. Yok oluş nedir bilmez öğretmen, bilir ki; gönle giren gözden ırak olsa ne olur. Bu gaye ile yaşar öğretmen ve ölümsüzleşir gönüllere gösterdiği istikamette.
Onun ölümü, âlemin ölümü gibidir gerçekten. Ne kendi ışığı ile aydınlattığı ufuklar ne de duygulara nefes aldıran sözleri vardı artık. Ama kendi penceresini açarak nefes aldırdığı her bir duygu, damla olup da yeşerttiği her bir filiz onun âlemdeki silueti olarak yer alacaktır bu dünyada.
Hayatını öğretmenliğe adayanların yaşantımızda ve gönül dünyamızda ne denli büyük yeri olduğunu yokluklarında daha iyi anlayabiliyoruz. Şu bir gerçek ki, onlar bu sayede yaşadığını sanan insanlardan daha çok yaşıyorlar. Tıpkı öğretmenliğe adanmış bir yaşam süren ve öğrencilerinin gönül dünyalarını süsleyerek onlara ülküler belirleyen Selahattin Yücel öğretmenimiz gibi.
Bu yazı bundan kısa bir süre önce vefat eden Daday İmam Hatip Lisesi eski müdürlerinden ve benim de hayatımda iz bırakan öğretmenlerden olan Selahattin Yücel öğretmenime ithafen kaleme alınmıştı. Ruhun şad olsun öğretmenim…