Ebubekir AKTAŞ

Göremediğini aramak

Ebubekir AKTAŞ

  • 574

Var olanın anlamsızlaştığı bir dünya içerisine doğru yola çıkmıştık. Elimizin altında her ne olursa olsun; bir değil iki değil sayısızca elde ederek doyumsuzluğa ulaşmıştık. Gözlerimizle mal varlığımızı gördükçe mutlu oluyorduk ki sürekli bir yenisini dâhil eder olmuştuk. Mallarımız o kadar çoğalmıştı ki baktığımız her yerde sahip olduğumuz nesneleri görüyordu gözlerimiz. Yanı başımızdaki komşumuzu bile göremez olmuştuk. Çünkü bize, sahip olduğumuzu zannettiğimiz nesneler unutturmuştu bazı şeyleri. Elzem olanı da insanlığı, insanlığın güzelliklerle meşgul olabileceğini unutmuştuk. Kısacası; İnsanlığın nereye gittiğini unuttuğumuz zaman kaybetmiştik.

Yeryüzünde sebepsiz yere katledilen insanları görmedi dünya. Katledilen masumlardı, onlar da birbirine candı, canandı. Onların da evi vardı, evlerinde bekleyen canı, cananı, evladı, anne ve babaları bulunuyordu. Kimse göremiyordu ki, etrafını çepeçevre kuşatan sahip oldukları nesneleri gözünü bürümüştü. Sahip olduğumuz yeni eşyalarımız, arabalarımız, evlerimiz vb. aklımıza gelebilecek her şeyimiz vardı, bunları görebiliyorduk lakin masum insanların hallerini hiç mi hiç görememiştik. Dilimizin döndüğü kadar yapabildiğimiz dualarımızda bile bizim sahip olduğumuz ve sahip olabileceğimiz benzeri şeyler vardı. Sahip olduklarımızın şükrü ya da yaptığımız şükür nidaları da nefsimiz için daha çok şeye sahip olmak için miydi? Pazarda el arabası ile gezen delikanlıya “Eşyalarımı kaç paraya götürürsün evim yüz metre, buraya yakın.” diye muhabbete girdik. Gittiğimiz mecliste niteliği ön safhada tuttuk, merhameti ve tevazuu yitirir olduk. Oysa insanlık bu değildi, bunları da gerektirmezdi. İnsanoğlunun yaşadığı hayatta canlılara karşı hakkı vardır. Dili, dini, rengi ne olursa olsun beşeriyet kurallarına uygun davranışlar sergilemek kişinin vazgeçilmezi olmalıdır. Bulunduğumuz her ortamın hakkını verebilmek için öncesinde yeryüzünün hâkimi olmadığımızı, biz olmasak da kâinatın var olacağını bilmek gerekir. Yüce Rabbimiz Kur’an-ı Kerim’de buyurur ki “Yeryüzünde böbürlenerek yürüme. Çünkü sen yeri asla yaramazsın, boyca da dağlara asla erişemezsin." [1] İnsanoğlu ne zaman böbürlense, yeri yaracak hatta dağları devirecek gibi tavırlar sergilerse içten içe kaybetmeye başlamıştır. Tevazuu kaybettiğimiz nokta tamda burası. Böbürlenirsek bir gün kaybedeceğiz! Kaybettiğimizde ise gözlerimizin önünde bulunan iyilik ve güzellikleri yitireceğiz. Sahip olduğumuz her şeyi güzel ve iyi zannetmeye başlayacağız. Satın aldığımız, sahip olduğumuz aslında gördüğümüz her ne varsa iyi ve güzel olarak algılayacağız. Dünyada insanlar katledilse, dini, vatanı ve ailesi yok edilse böbürlendikçe göremeyen gözlerimiz onları da göremeyecektir. Çünkü gözlerimizin gördüğü sahip olduğumuzu zannettiğimiz mal varlığımızı gördükçe, yaşadığımız âlemde her şeyin güllük gülistanlık olduğu düşüncesine kapılmamıza sebep olur.

Aslında hiçbir şey güllük gülistanlık değilmiş âlemde. Ters giden bir şey varmış. Ne biliyor musunuz?

Varlığıyla övündüğümüz; paramız, arabalarımız, yeni yeni eşyalarımız, evlerimiz aklınıza gelebilecek her şey. Son günlerde hepimiz çok iyi anladık ki dünya küçücük bir mekândan ibaretmiş. Bizler de o mekânda bir zerre kadar yer kaplıyor muşuz. Çünkü böbürlenerek yürüyen ayaklarımız adım atamaz oldu. Bir anda iki yüz metre karenin efendisi oldu. Her şeyi gören gözlerimiz aynı yerleri görür oldu. Ellerimiz semaya sahip olduklarımız ya da sahip olmak istediklerimizin dışında açıldı. Tek bir cümle dökülüyor kalbimizden dudaklarımıza “Allahım insanlığa, dünyaya ve islam beldelerine sağlık ve afiyet ver.” Kadir kıymet bilmeli insan hayatı boyunca. Dünyadaki varlığımızı gören gözlerimiz, görmediği bir virüsü arıyor günlerdir. Elinde, elbisesinde, evinde, arabasında, aldığı her bir pakette göremediğini arıyor gözlerimiz. Niçin arıyor? Göremediği bir canlıya yenilmemek için….

Rabbimiz bizi görünen ve görünmeyen her türlü felaketten korusun…

[1] İsrâ Sûresi, 17/37.

Yorumlar 1
Bir Garip Yolcu 06 Aralık 2021 08:31

Başarılarınız devamını dilerim. Selam ve dua ile...

Yazarın Diğer Yazıları