Mehmet SAYAN

Kötülükleri unutmak, iyilikleri unutmamak gerekir

Mehmet SAYAN

  • 635

Bir zamanlar iki arkadaş çölde yolculuk yapıyorlarmış. Bir ara aralarında bir tartışma çıkmış ve arkadaşlardan birisi diğerine bir tokat atmış. Tokat yiyenin canı canmış, kalbi kırılmış. Ama bir şey dememiş, sadece eğilip kuma: “Bugün en iyi arkadaşım yüzüme bir tokat attı” diye yazmış.

Yürümeye devam etmişler. Gece olduğunda yaktıkları ateşin etrafında yemeklerini paylaşmışlar ve sonra uyumuşlar. Ertesi sabah yollarına devam etmişler. Suları bitmek üzereymişler ki sonunda bir vahaya ulaşmışlar. Doya doya su içip mataralarını doldurmuşlar. Sonra da suda yıkanmaya karar vermişler. Tokat yiyen arkadaş suyun balçık olan kısmına takılıp kalmış. Kendi başına kurtulmak için çırpındıkça daha çok batıyormuş. Arkadaşı imdadına yetişip onu kurtarmış. Suda boğulmaktan kurtulan arkadaş biraz ötedeki bir kayanın üzerine: “Bugün en iyi arkadaşım hayatımı kurtardı” diye yazmış.

Bir önceki gün en iyi arkadaşını tokatlayan, bugün ise onun hayatını kurtaran  sormuş: “Sana tokat atıp canını yaktıktan sonra kumun üstüne bir yazı yazmıştın. Şimdi de bir kayanın üstüne yazıyorsun. Neden?”

Arkadaşı ona şu cevabı vermiş: “Birisi bizi incittiğinde, bunu kumun üstüne yazmalıyız ki affedicilik rüzgârı onu kolayca silebilsin. Fakat birisi bize iyilik yaptığında onu bir kayanın üstüne yazmalıyız ki ne öfke, ne intikam rüzgârları onu oradan hiç silemesin.”(1)

Bizler de kendimize yapılan kötülükleri çabucak unutabilmek için onları kolay silinebilecek bir yere yazsak, kinci olmasak, o kötülüğü çabucak unutsak, affedici olsak olmaz mı? Yine bize yapılan iyilikleri hiç unutmasak, vefalı olsak, insanların yardımına koşsak, iyilik yapmayı düstur edinsek toplumdaki huzur ve barışın sağlanmasına katkıda bulunmaz mıyız? Mevlâna: “İnsanları iyi tanıyın. Her insanı kötü bilip kötülemeyin. Her insanı da iyi bilip övmeyin.” diyor. Bu söz bize hayatımızda uygulamamız gereken en önemli düstur olmalı.

Mübarek ramazan ayının başladığı şu günlerde insanların her zamankinden daha hoşgörülü olmaları gerekir. Orucum diye başka insanlara kötü davranmak, insanları kırmak,vatandaşın işini aksatmak veya işini yapmamak oruçlu insanın hiç yapmaması gereken davranışlardır. Aksine ramazan ayı, insanların gönlünü diğer insanlara açtığı, yardım ettiği, sabırlı olduğu, şükretmesini bildiği, nefsini terbiye ettiği bir ay olmalıdır. Artık ramazanlarda aynı kişilerin birbirlerini karşılıklı ağırlamalarından vazgeçmeli, sofralarımızda gerçek ihtiyaç sahiplerini doyurmalıyız. Lüks yerlerde gösteriş için verilen pahalı, israfa sebep olan iftarlardan kaçınmalı, devletin kesesinden kamuda verilen iftarlara son verilmelidir.

Halide Nusret Zorlutuna’nın ‘Benim Gönlüm’ şiirinde gönlün bazen yumuşak, bazen kaskatı olduğunu vurguluyor. Gönüllerinizin her zaman yumuşak, her zaman iyilik ve sevgi yüklü olması dileğiyle mübarek ramazanınızı tebrik ediyor ve sizleri Zorlutuna’nın mısralarıyla baş başa bırakıyorum:

Kimisi diyor ki:” Gönlüm kelebek.”
Kimisi: “ Benimki kartaldır.” diyor.
Bakalım bu şair ne söyleyecek,
Kariim! Gönlümü bir de bana sor.(2)

    Gönlüm, benim gönlüm… 
    O bir rüzgârdır,
    Sonsuz denizlerin ufkunda eser;
    Bazı gün sesinde bir elem vardır,
    Yolunda bırakmaz neşeden eser.

Bazen de çılgın neşeyle koşar,
Alaycı gözlerle süzer hayatı.
Gönlümün her saat başka bir hali var:
Bazen çok yumuşak, bazen kaskatı!
------------------------------------------------------------------------------------------------
(1) Hayatı Değiştirecek Bilgelik Öyküleri/Dr. Yaşar ATEŞOĞLU Neden Kitap Yayıncılık Hizmetleri San. Tic. Ltd. Şti.
 0212 572 07 10  / www.nedenkitap.com
(2) Kariim: Okuyucum.
 

Yazarın Diğer Yazıları