Mehmet SAYAN

Üniversiteli Hasan'ın acı sonu (Hikaye)

Mehmet SAYAN

  • 1173

Okullar yarıyıl tatiline girince İstanbul’daki oğlumuzu ziyarete gitmeye karar vermiştik. Zira ilk çocukları dünyaya gelmişti. Torun görecektik. Ayrıca sağlıkla ilgili bir problemim için oğlum randevu almıştı.

Öğrenciler sınıfta, veliler bahçede karnelerin dağıtılmasını heyecanla bekliyorlardı. O yıl birinci sınıfları okutmuştum. Elimi öpüp karnesini alan çocuklar büyük sevinç içinde ailelerine koşuyorlar, onlarla kucaklaşıyorlardı. Karne dağıtımı bittikten sonra bir süre onları seyrettim. Daha sonra da öğretmenler odasına giderek öğretmen arkadaşlarla vedalaşıp, iyi tatiller diledim. Eve gitmeden önce de toruna, oğlumuza ve gelinimize hediyeler ve daha önce ayırttığım otobüs biletlerini aldım. Yarın sabah yola çıkacaktık.

Eve geldiğimde hanım da yolculuk telâşındaydı. Kış için hazırladığı tarhana, pekmez, erişte gibi yöremize ait yiyecekleri, torun için satın aldığı, kendi diktiği ve ördüğü kıyafetleri benim ambalajlamam için hazırlamış, bavulumuzu da çıkarmıştı.

Akşam yemeği için masaya oturup haberleri dinlemek için televizyonu açtım. Haberler yine pek iç açıcı değildi. Özellikle terör ve şehit haberlerini hüzünle dinledik, seyrettik. Yemeğimizi yedikten sonra hanım çaylarımızı koydu. Tam bu anda sunucunun okuduğu bir haberle donup kaldım: “İstanbul’da bir inşaatta çalışan Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi İktisat Fakültesi Kamu Yönetimi Bölümü ikinci sınıf öğrencisi Hasan Kısa dün çalıştığı inşaatta öğle saatlerinde vinçten düşen demir kalıpların altında kalarak hayatını kaybetti. Hasan Kısa’nın sömestri döneminde harçlığını çıkarmak için İstanbul’a geldiği, öğrenilmiştir.”

Ekranda Hasan’ın fotoğrafı ile beraber kaza görüntülerine de yer verildi.
Bir süre konuşamadım. Hanım yüz ifademden anlamış olmalı ki: “Bey ne oldu? Birden yüzün asıldı. Yoksa bu genç tanıdık biri mi?” diye sordu. “Evet Hanım, tanıdık birisi. Hani Kastamonu Eğitim Fakültesi’ni bitirdikten sonra ilk öğretmen olduğumuzda Van’ın Başkale İlçesi’nin o köyüne atanmıştık ya işte bu genç oradaki 12 çocuklu fakir bir ailenin o zekî, çalışkan oğulları Hasan. İlkokulu bitirince onu alıp Van’a parasız yatılı sınavlarına götürmüştüm. Sınavda başarılı oldu. Ortaokulu ve Liseyi parasız yatılı olarak Van’da okudu.  O lisede okurken bizim atamamız Kastamonu’ya yapıldı. Ama Hasan, benimle irtibatını hiç kesmedi. Üniversiteyi kazanıp kaydını yaptırdıktan sonra gönderdiği mektupta: “Hocam sizin sayenizde ortaokul ve liseyi okudum. Yoksa ailem beni okutamazdı. Üniversitede okurken de devlet yurdunda kalacağım. Burs da çıktı. İnşallah okulumu bitirince kaymakam olacağım. Gelip elinizi öpeceğim” diye yazmıştı.

Hanım: “Hatırladım Bey. Bayramlarda elimizi öpmeye gelirdi. Allah ailesine sabır versin”  dedi.

O kadar zor şartlarda olmalı ki yirmi günlük sömestri tatilinde harçlığını çıkarmak için çalışmaya İstanbul’a giden bu sevgili öğrencimin acı sonu da aynı kendisi gibi iş kazalarında kaybettiğimiz binlerce insanımız gibi olmuştu. O gece sabaha kadar uyuyamadım.

Ertesi gün İstanbul’a gitmek üzere otobüse bindiğimizde de hep Hasan’ı düşündüm.

Televizyonlar o akşam ki haberlerde Hasan’ın köyündeki defin törenini gösterdiler. Bir tarafta torun sevinci, diğer tarafta öğrencimin vakitsiz ölüm hüznü… İşte hayatın gerçeği bu olmalıydı…

Gece Hasan’ın ailesini telefonla arayarak başsağlığı diledim. Çok üzgünlerdi… Babası o üzüntünün içinde: “Allah sizden razı olsun hocam. Hasan’ın okumasına siz vesile olmuştunuz. Sizi çok severdi. Sizi hiç dilinden düşürmezdi” diyerek minnet duygusunu ifade etti.

“Mekânın cennet olsun Hasan. Sen, Anadolu’da elinden tutulmayı, sulanmayı, yeşermeyi, meyve vermeyi bekleyen binlerce fidandan biriydin. Ama maalesef seni yaşatmayı başaramadık. İnşallah diğer fidanların kaderi seninkine benzemez. İnşallah onlar hayatın zorluklarını yenerler, başarılı olurlar ve hedeflerine ulaşırlar…”

Yorumlar 1
Ydyd 28 Nisan 2017 00:18

Öğretmenlik bu sevgili hocam devlet adamligi ise servete servet katma

Yazarın Diğer Yazıları