Mehmet USTA

Hani benim gençliğim nerde?

Mehmet USTA

  • 656

Vay benim, yarınlara bakış açım, istikbalimizin teminatı gençlerimiz...

Vay benim, senin, onun... kısacası... çoluk çocuğumuzun, torunlarımızın, ülkemizin, coğrafyamızın kaderine... Bağımsızlığına, özgürlüğüne, ekonomik kazanım, istikrar ve de istikbaline...

Yeni yetme gençliğimizin ülküsüne, idealine, amaç ve gayesine...!
İlkesine, inancına, ahlakına...yaşam biçim ve modellerine...

İdol, ideal, fantezi ve heveslerine...

Doymak bilmeyen, mutmain edilemeyen, sınır, sabır, makul ve mutedil ölçütlerinden muaf heva-u heveslerinin uçsuz- bucaksız, hadsiz-hudutsuz, fütursuz ve destursuz, pervasız- pulsuz göz önünde ve alenen ibrasına, icrasına, serpilip sergilenişine... 

Evde, elde, duvar da Kur'an, diller de yalan, bir türlü kalbe inmeyen imana, vay benim ilmime- irfanıma, vay benim ahlâkıma, vay benim ve âmâlime, vay benim zayi olup giden ömrüme... bakın Yunus'leyin!
"Geldi geçti ömrüm benim,
Şol yel esip geçmiş gibi,
Hele bana şöyle gelir,
Şol göz yummuş açmış gibi..."

Vay bizim heder olan, haber olan genç neslimize!
Vay bizim bin yıllık mazimize, anlı şanlı Türk tarihimize...

Bir tarafta...
Kırk çerisiyle Çin Sarayını basan Kürşat... 
"Gök girsin kızıl çıksın, 
Gök Tanrı sen şahitsin..."  

Diğer tarafta...
Sahte raporla Asker'likten yırtmayı kendine hak gören... cüce ruhlu televole- magazincilere...

Trafikte dirift yaparak enerji, kalkışta pati çekerek sinerji, rampada ekzost patlatmaktan ritim çıkaran... 

Maksat olan, maksut olan, mahsup olan, mahpus olan, hatta vahşi capitalizmin çılgın mezatına edavat olmaktan dahi yüksünmeyen... mahcubiyet ve  mağlubiyet duymaktan yoksun... şıvgın, çılgın, bıçkın ve bıkkın, reality şow fikstür ve figüranı  gençliğime...

Kime yenik?
Nelere mağlup?
Neden ve niçin sahalara gömülmek, yenilmek, ezilmek, yutulmak ve yok edilmek istendiğini mülahaza ve muhakeme edemeyecek kadar heva-ü havasatının mahkumiyetine düçar olmuş gençliğimize...

"Dindar nesiller..." bir arayışın mı tezahürü...
Yoksa denklem ta baştan mı yanlış kuruldu?
Nereden çıktı... Kedi'ciler, Kelp'ciler, Kaplumbağa, Hamster'ciler...
İnsanı sevmek en güzeli değil mi ?
Bir  hastayı ziyaret,
Bir yudum su,
Bir fakiri doyur,
Bir yoksulu giydir,
Bir yetimi okşa... sünnet-i seniye...
Emr-i bil ma'ruf, nehy-i anilmünker Din-i İslamın özü değil mi?

Vah benim kaybolan yıllarıma...
Uçup giden ömrüme...
Zayi olup giden en kıymetli vaktime...

Vah benim gençliğime...!

"Geldi geçti ömrüm benim şol yel esip geçmiş gibi
Hele bana şöyle geldi bir göz açıp yummuş gibi

Bu dünyada bir tek şeye yanar içim, göynür özüm;
Yiğit iken ölenlere gök ekini biçmiş gibi.

İşbu söze Hak tanıktır bu can gövdeye konuktur
Bir gün ola çıka gide kafesten kuş uçmuş gibi

Miskin adem oğulunu benzetmişler ekinciğe
Kimi biter kimi yiter yere tohum saçmış gibi

Bir hastaya vardın ise bir içim su verdin ise
Yarın orda karşı gele Hak şarabın içmiş gibi

Bir miskini gördün ise bir eskice verdin ise
Yarın orda Sana gele Hak şarabın içmiş gibi

Yunus Emre bu dünyada iki kişi kalır derler
Meğer Hızır İIyas ola ab-ı hayat içmiş gibi."

Bahusus...insanız... Sürç-i lisanımız olasıdır... Affınıza talibiz...

İnsanımıza, insanlığa saygılarımızla... 

Yazarın Diğer Yazıları