Murat ALTUNTAŞ

Mağazacılığın Geleceği İçin 'DENEYİM'

Murat ALTUNTAŞ

  • 12038

Mağazacılık ya da bir başka değiş ile dükkân kültürü bizim yerleşik hayata geçmemizden bu yana hayatımızdadır. Gerek semt pazarlarımız gerek esnaflarımız ile sürdürdüğümüz önemli bir ticaret kolumuz olmuştur. Eskiden şehirler genellikle deniz ya da akarsu kenarlarına kurulurdu. Daha sonraları ticaretin yoğunlaştığı bölgelerde de şehirler kurulmuştur. Bu bölgelerde zamanla hanlar, hamamlar, kervansaraylar açılmış şehir daha da oturmaya başlamıştır. Çok sonralarda da bugün bildiğimiz manada dükkânlar açılarak esnaflık başlamıştır. Esnaflık demişken Osmanlı Devletinde lonca adı ile esnaflarımızın müthiş bir teşkilat örneği gösterdiğini değinmeden edemeyeceğim. Bu iş kolu yıllardır tüketicilerine bir şekilde hizmet etmiş; ürün ya da hizmet sunmuştur.

Mağazacılık, ülkemizde rekabetin olmadığı ve tüketicilerin de talepkâr olmadığı ya da olamadığı zamanlarda tüketiciye daha az şeyler sunuyordu. Hatta “sabah 09.00 akşam 18.00 saatleri arasında” ticari faaliyetini sürdüren; pek de kampanya yapmayan, Pazar günleri (Osmanlı’da Cuma günleri) genelde kapalı olan bir müessese olduğunu söyleyebilirim. Bunu destekleyebilmek adına 1990’ların sonuna doğru “çok büyük bir zincir marketin” bile Pazar günü kapalı olduğunu belirtmek isterim. Elbette zamanın şartları; rekabetin azlığı, bazı bölgelerde ise rekabetin hiç olmaması dolayısıyla da tüketici ilgisinin azalmamasından ötürü işlerin bu şekilde süregelmesi belki de normaldi. Bu bahsettiklerimin yanı sıra tüketici ile iletişimde de ciddi eksiklikler vardı. Kampanya yapılıp yapılmamasından söz ettim ama bırakın kampanyayı, dükkânına müşteri çekmeyi, gelen müşteriyi bile kaçıran bazı işletmecilerimiz yok muydu?

Eski tip alışkanlıklar, zincir mağazaların sayısının hızlı artışı ve bununla birlikte tabii olarak rekabetin artması, tüm dünyada kadın istihdamının artması, tüketicinin satın alma gücünün artması, e-ticaretin yaygınlaşması ve son olarak Z kuşağının da alışveriş süreçlerine dâhil olması ile artık yerini mecburen yeni alışkanlıklara ve de yeniliğe bırakmıştır. İşletmeler artık mağazalarını baştan aşağı değiştiren büyük dekorasyon çalışmaları yapmaktadır. Bu sebepten ötürü günümüzde birçok mağaza ya da kafede çok muazzam dekorasyon örnekleri görüyoruz. İşletmelerin bunun için çok büyük bir bütçe ayırdıklarından emin olabilirsiniz. AVM’de yer alan mağazaların bazıları dekorasyon konusunda AVM’yi de ikna ederek dekorasyon desteği bile alıyor. Sonuçta kazan kazan ilkesi olduğundan ötürü iki tarafta bu işten kazançlı çıkıyor.

Değerli bir büyüğümden aldığım bilgiye göre, kadim Anadolu kültürümüzde dükkânda o gün işler biraz durgun ise dükkânda yapılan değişiklikler; yani uğraş, çaba (Ürünün tozunu almaktan tutunda yerini değiştirmeye kadar) bereket, akabinde de müşteri getirirmiş. İşte bu yüzden küçük ya da büyük esnafın kendince yaptığı büyük ya da küçük değişimler mağazaya hareket sonrasında da bereket getirebilir. (Bunu e-ticaret siteleri de belirli aralıklarla tasarımını değiştirerek yapmıyor mu?) Tabi bu çabadan da önemlisi tüketiciyi çeşitli kampanya ve iyi hizmet ile her daim çekmeye çalışmaktır. Artık işletmeler (özelliklede küçük ya da orta ölçekli olanlar) tüm çabaların yanı sıra sosyal medyaya da kayıtsız kalmadılar. Sosyal medyadan muazzam bir ağı keşfeden (özellikle tekstil esnafı) sosyal medyadan yaptığı satışlarla başta gençleri sonra kadınları ve en nihayetinde de tüm tüketici yakalamayı başarmıştır. Bu noktada tüketicinin değişen alışkanlıkları yakalanmış fakat perakende mağazacılık adına bir riski ortaya çıkardıkları da yadsınamaz.

Tüketici, teknoloji çağının değişen alışveriş alışkanlıkları ile e-ticaret ya da sosyal medya üzerinden alışveriş oranını bir hayli arttırmıştır. Ancak bu metot ile aldığı ürünlerde, bazı menfi firmaların sahtekârlığı, internette gördüğü ürünün aslında göründüğü gibi olmaması (yani yanıltması), kargo firmalarının geç teslimatı ya da teslimat sırasında ürünün zarar görmesi ve akabinde sancılı iade-değişim süreçleri, ilgili sitenin ürün için tedarik gününün tüketicide oluşturduğu sabırsızlık gibi etkenler tüketiciyi adeta mağazaya geri çağırmaktadır. Mağazacılığın bu fırsatı değerlendirmek, tüketicisine aynı zamanda da hoş ve kaliteli vakit geçirtmek ve mağazada yaşadığı anları tekrarlamak istemesini sağlamak ve de bunu çevresine de anlattırabilmesi sektöre hem hareket hem de bereket katmaz mı? Bunu, mağazacılıkta konsept değişikliği ile sağlamak mümkün olabilir. Bu konsept değişikliği, mağazacılıkta deneyim unsurunu artırarak olabilir. Tüketici, satın alacağı ürün ya da hizmeti yakından tanımak istemesi gayet normal. Ama firmalar bunun ötesine geçebilmeli ve tüketici ürünü satın almasa da tüketicide iz bırakabilmesi önemli. Yani işletmeler, ürün satışını birinci plandan çıkartabilip insana dokunabilmelidir. İnsana dokunabilmek mağazacılıkta deneyimi arttırarak olabilir.

Deneyim mağazacılığı son dönemde yavaş yavaş ülkemizde de kendine yer bulmaya başlıyor. Sektör, tüketiciyi mağazada daha fazla tutmalı ve tutarken de kaliteli vakit geçirtebilmeli ve müşterinin anı biriktirebilmesini sağlayabilmelidir. Satış odaklı yaklaşmayıp insana dokunabildikten sonra gerisi kolay. Tüketici o ürün ya da hizmeti almasa bile sonrası için çok olumlu bir izlenim oluşabilir. Tam da bu noktada küçük bir hatıramı arz edeyim. Küçükken bir züccaciye dükkânına girmiş ve çalışanların göz hapsinde dükkânı gezmiştim. Sanki dükkâna küçük bir çocuk değil de fil girmişti (!) Bırakın deneyimi göz hapsinde olmak zaten kötü bir duygu ki hala unutamamışım. Şimdi bile bazı mağazalara girdiğimizde tezgâhtarların yanımızdan ayrılmaması sürekli iletişim kurma isteği müşteri üzerinde baskı unsurudur. Müşteri mağazada özgür olmak ister, bunu hiçbir zaman unutmayın. Ama özgürlük ile tezgâhtar ilgilisizliği arasında da ince bir çizgi var, bu da çok önemli. Bir de bazı küçük esnafımızın “şapka ve gözlüklere dokunmak yasaktır” ya da “bu ürünlerle fotoğraf çektirmek 5 TL ‘dir” yaklaşımı var. Bunu düşündüğümüz zaman epey bir yol almamız gerekmiyor mu? Bu belki günü kurtarır ama vizyondan uzak bu hatalar geleceğimizi olumsuz etkilemez mi?

Birleşmiş Markalar Derneği (BMD) Başkanı Sinan Öncel bir röportajında “Bazı zincir marketlerde artık et-balık reyonun yanına insanların hemen orda pişirip yiyebilecekleri minik restoranlar açıyorlar. Böylece artık orası bir market olmaktan çıkıp daha farklı bir anlam kazanıyor. Ya da çıkışına bir kafe koyup orda insanları tutuyor” demiş. Ben de diyorum ki keşke daha da ileriye gidilse yapay bir havuz yapılsa da tüketici kendi balığını tutsa. Oltasını alıp sahile gitsin kardeşim dediğinizi duyar gibiyim. Oltasını alıp sahile gidenler zaten balık tutkunları, aşıkları. Benim dediğim yapılırsa birçok kişinin sonraki adımı sahile gitmek de olur. Hem de deneyim mağazacılığı bir adım öteye gider.

Kuaförlerde bulunan masaj koltuğunun insanda oluşturduğu intiba çok hoştur. Sıra beklerken ya da traş sonrasında kaliteli vakit geçirip günün stresini atabiliriz. Böylece kuaför tüketicinin aklında farklı bir yere sahip olur, daha özel olur.

Deneyim mağazacılığı hakkında çok detay vermeden özgürlük ve teknolojiden faydalanılarak uygulanan örneklerden söz etmek istiyorum

  • ABD merkezli dünya devi bir telefon şirketi tüm dünyada ve ülkemizde sade ama şık mağazaları ile tüm ürünlerini tüketicilerin deneyimine, hizmetine sunuyor. Tüketiciler istedikleri ürünleri istedikleri gibi kullanıyor, hatta kurcalıyor.
  • Ülkemizin önde gelen takım elbise üreticilerinden biri “deneyim mağazacılığına özel bir mağaza-showroom” açacaklarmış. Buraya gelen müşteriler elbiseleri üstünde giymiş gibi görünecekmiş. Söz konusu firma İlk etapta yaklaşık 4 milyon TL’lik bir yatırım yapacakmış. Resmen perakende mağazacılıkta bir deneyim modelli mağaza ekonomisi oluşuyor…
  • Ülkemizin önde gelen bir beyaz eşya firması da önümüzdeki 5 yıllık süreç içinde 1.200 adet deneyimin yer aldığı mağaza sayısı açmayı hedeflemiş durumda.
  • Türkiye’nin en büyük giyim şirketlerinden biri, bu yıl içinde akıllı mağazasını İstanbul’da açmayı planlıyormuş. Bu mağazada alışveriş yapmak isteyenleri robot bilgilendirme noktaları ve sistemi nasıl kullanacakları konusunda yönlendirecekmiş. Kullanıcılar satın almak istedikleri ürünü kabinlerdeki akıllı aynalar sayesinde kolayca inceleyebilecekmiş. Söz konusu firma kısa vadede hiçbir ürünün olmadığı ve sadece deneyim alanlarının bulunduğu, kıyafetleri anında üzerinizde görebileceğiniz, beden önerebilen ekranların da kullanıldığı mağaza konseptleri açacaklar.

Mağazacılığın 2030 ‘lu yılların sonlarına doğru; en azından dev perakende zincirlerinin çoğunluğunun son örnekteki konsepte bürünmeye başlayacağını ön görüyorum. Şuan bir gömleği deneyip almak ne kadar basit ve sıradan ise gelecekte ileri teknoloji ile donatılmış mağazalarda teknoloji marifeti ile yaşadığımız deneyimler hem tüketiciyi mutlu edecek hem de firmayı. Burada önemli olan teknolojiyi çok seven bir milletiz ama küçük ya da orta ölçekli işletmeler bu iş modeline ayak uydurabilecekler mi?

 

Yorumlar 5
noname 12 Şubat 2020 14:37

evet kafeler son dönemde dekorasyona çok para harcıyor, ayrıca konu teknoloji ise bunu yakalarız.

Sayit Çakır 11 Şubat 2020 13:36

Murat bey çok güzel özetlediniz çok doğru noktalara parmak bastınız teşekkür ederim yazılarının devamını bekleriz...

Zehra Yılmaz 11 Şubat 2020 13:27

Cok güzel anlatılmış akıcı bi anlatım başarılı

beyza 10 Şubat 2020 19:31

Deneyim mağazacılığının geleceği üzerine başarılı bir yazı olmuş

Suleyman 10 Şubat 2020 18:56

Tebrik ediyorum super tespitler.. esnafligi iyi anlamak gerek.

Yazarın Diğer Yazıları