Aşk Yazarı Mustafa ÇİFCİ

Zaman hızlıca akıyordu ellerimizden

Aşk Yazarı Mustafa ÇİFCİ

  • 242

Öylesi gecelerde hep yağmur yağardı. Bütün sokaklar kirli olurdu. Köşe başları yağmurun sürükleyip getirdiği ve bir kenara biriktirdiği çöp yığınlarıyla dolardı. İnsanlar karamsarlık yüklüydü, asık suratlıydılar. Bir gölge gibi süzülüp evlerinin kapılarından gizlice gider gibi sinsi sinsi yürürlerdi otobüs duraklarına. Böylesi zor ve karanlık günlerin dağılması günlerce sürerdi. Ama güneş, bulutların arkasından görünecek, insanlar bir şiir okuyacaklar, kendilerine geleceklerdi. Ve kolayda olmuyordu birden bire güneşin karşısına çıkmak. Güzelliklerin karşısına çıkıp onların farkına varmak. En çokta ben, kavgalarda yitiriyordum yaşamın anlamını. Utanç duyuyordum kötü sözlerden. Sevişmelere, sevişen insanlara özel bir saygı duyuyordum sırf bu yüzden. Ben bu kentin kavgalarından arta kalan ne varsa seviyordum Selda. Ama o kötü sözler yok mu, öldürüyordu beni. Küfürlerin bile hükümsüz kaldığı, insanların birbirlerine kıyasıya kavgaya giriştikleri, ortalığı kana buladıkları anlardan nefret ediyordum. Hiç bir kıymeti yoktu o anda biyoloji dersinde okuduğumuz, insan sağlığındaki bilgiler. Oysa her şey konuşarak anlaşmak ne güzeldi. Anlaşmak, insan olmanın en belirgin özelliği değil miydi yoksa? Bizler mi yanılıyorduk yoksa kavga eden insanlar mı? Kavgalar insan beyninin tükendiği, yüreklerin iflas ettiği anlarını en iyi şekilde anlatıyordu. El ele tutuşmalar bitmiş, yüreklerin sevgileri tükenmiş düşüncesiz ve kocaman içi boş, kavgadan başka, kaba güçten başka bir işe yaramayan bedenlerini ortaya koydukları anlardı kavgalar. Ne zaman kavgaları, ne zaman ayrıldığımız anı düşünsem, yalnızlığımın o karanlık, o ışığı az yanan yarı karanlık odalarını anımsıyor, üzülüyorum. Ağlayamasam da gözlerimin dolduğunu hissediyordum buruk bir acıyla. Kötü bir his yalnızlık. Bir noktada insan kendini soyutlamış, tüm güzelliklerin bittiğini duyumsamış gibi hissediyor. Hele hele sevdiğin insanları, güneşin karşısında göz göre göre kaybettiğini düşündükçe, yaşam anlamından ödün vermeye başlıyordu. Yaşamın, ağır, hantal yükü daha da ağırlaşıyor.

Yazarın Diğer Yazıları