Selahattin DEMİREL

2001 ekmek, Karayılan ve Sepetçioğlu

Selahattin DEMİREL

  • 1204

Bir şeye dikkat ettim, Şubat’a geçmişiz ve ben buna değinmemişim! Aslında kimselerin 2020’ye çok büyük bir beklentiyle baktığı da yoktu! Öyle değil mi? İşte bakın ilk ayında olanlara! Yetmez gibi ikinci ayda da hız kesmeden devam ediyor kötü gelişmeler…

Peki, ne yapmalı, nasıl bir yol izlemeli de kalbi karartmadan umut ve gayretle yaşama sevincini dipdiri tutabilmeli? Bu sorudan ekmek yeme işi genelde kişisel gelişimcilere düşer!

Siz bir kere sormaya görün! “Derin bir nefes alın, çakralara odaklanın, işe dans ederek gidin!” gibi önerilerle yanı başınızda biteceklerdir!

Dünyadan ve ülkemizden aldığımız haberler iç açıcı olmadığından “Kıyamet yakındır!” yorumları da 40-50 sene öncesini yaşamış büyüklerimiz tarafından yapılmaya başlandı.

Ama bugün cumartesi… Böyle de olur mu yahu? Bir cumartesi bu kadar karartılmamalı değil mi? Dünya ve ülke hâli böyleyken yazı yazmak kolay mı sanıyorsunuz peki?

Balayındaki evlilerin bile yan yana olamadığı kadar akıllı telefonunuzla birlikteyken “Gelin, burada güzel şeyler var!” deyip yazıyı okutabilmek kolay mı sanıyorsunuz? Yine de denemeli, başlayalım…

ERZURUM’DA 2001 EKMEK!

Erzurum'u doğal afetlerden korumak için yaklaşık 500 yıl önce Pir Ali Baba tarafından başlatılan “Binbir Hatim” geleneği aralık ayında yaşatılmış, gelenek içerisinde camilerde Kur’an okunup hatim duası yapılmış ve doğaya 1001 adet ekmek bırakılmıştı.

Doğaya bırakılan ekmekle yaban hayvanlarının köy ve şehirlere inmesinin de önüne geçiliyordu böylece.

Bu sene farklı bir durum oldu. Daha “Binbir Hatim”in üzerinden 2 ay geçmişti ki doğaya ekmek bırakma eylemi tekrar yapıldı. Hem de bu sefer 2001 adet ekmek bırakıldı.

Ekmekleri bırakanlar, son günlerde yaşanan deprem, çığ, uçak kazasıyla birlikte terörün def olması ve Çin'de yaşanan corona virüsün ülkemize gelmemesi için bunu yaptıklarını açıkladılar.

Pir Ali Baba’nın başlattığı bu hayırlı eylemde olağanüstü bir kararla doğaya bırakılan ekmek sayısında 1000 adet artışa gidiliyor ve özellikle dünyadaki, ülkedeki kötü gelişmelerin def edilmesi ümit ediliyordu.

Geleneği başlatan Pir Ali Baba zamanında ve ondan sonra da doğaya bırakılan ekmek sayısında bir artışa gidilmiş miydi acaba? Eğer bu gelenek içinde şimdiye kadar böyle bir karar alınmadıysa yaşadığımız yüzyılın ve şu 2020 senesinin pek de öyle iç açıcı görülmediği tescil edilmiş olacak, haksız mıyım?

KARAYILAN’IN VİDEOSU

İTÜ Müzikoloji Bölümü Öğretim Üyesi Dr. Eray Cömert “Karayılan” olarak bilinen efsane davulcu Mahir Dağlıoğlu’nun 1949 yılına ait bir videosunu gün yüzüne çıkardı.

İtalya Venedik’te düzenlenen uluslar arası bir müzik festivalinde ülkemizi, Erzurum Halkevi Bar Ekibi’yle Kastamonu Halkevi Davul-Zurna Ekibi temsil etmiştir. İşte hemşehrimiz Eray Hoca’nın ortaya çıkardığı video da bu festivalde çekilmiştir. Festivalde Karayılan’ın yanında İsmail Kethüda da bulunmaktadır.

Kıymetli bir çalışmayla videoyu ortaya çıkaran Eray Hoca’nın önemli de bir açıklaması var. Bu açıklamadan, videonun orijinalinde sesin olmadığını ama aynı folklor ekiplerinin 1953’te Fransa ve İspanya’da katıldıkları etkinliklerdeki çalışmalarının bir plakta toplandığını ve Dr. Eray Cömert’in de videoyu bu plak kayıtlarıyla kurguladığını öğreniyorduk.

Eray Hoca’yı bu değerli çalışmasından ötürü tebrik ediyor, şehrimizin, ülkemizin önemli bir sanatçısı hakkında bu bilgileri edinmemizi sağladığı için teşekkür ediyorum.

* * *

Karayılan demişken Sepetçioğlu’ndan bahsetmemek olmaz! Bir diğer efsane Sepetçioğlu Osman Efe de türkülerimizde yaşamaya devam eder. Onunla ilgili de gün yüzüne çıkarılması gereken birtakım konular vardır. İsterseniz önce en basitinden başlayabiliriz. Nasıl mı?

Sepetçioğlu’nun hikâyesinden 1961 yılında “Dağların Aslanı Sepetçioğlu” isimli bir film yapılmış, başrollerinde de Çolpan İlhan ve Yılmaz Duru oynamıştır. Filmin internette herhangi bir videosu bulunmuyor. Bunu da gün yüzüne çıkarabilmeliyiz. Mimar Sinan Güzel Sanatlar’da filmle ilgili bir kayda ulaşabilir miyiz dersiniz?

Elbette film, Osman Efe’nin gerçek hikâyesini tam olarak yansıtmıyor ama bunu konu etmesi bile önemli değil mi?

* * *

Bir cumartesi için fena bir yazı olmadı galiba! Nasılsınız, iyi misiniz? Artık bu sorunun gerçekten samimiyetle sorulup içten cevapların alınabildiği günleri de görürüz inşallah!

Gidenlerin ardından bakakaldığınız bir günde misiniz yahut ansızın bir yolculuğun içinde mi buldunuz kendinizi? Neyse ne!

Şunu unutmayın ki yalnız siz değilsiniz yaşayan! Görmek, bilmek istemediğiniz başkaları da var ve umudu karartmadan, dünyanın da faniliğini unutmadan yaşamak da bir sanattır! Bizlerse gittikçe daha da kötü sanatçılar oluyoruz farkındasınız değil mi?

Lale Müldür’den bir şiirle:

“ölüyor kadife şairler…

pazarların tozunda ve kulenin sisinde gömülü

gün geceye akıyor… gece güne…

ölüm yaşama akıyor yaşam bilince…

bilinç de akar / daha karar vermediler

gitse odalarından / gitse odalarından birileri…

Yalnızlık ve melankoli…

heryerdeydiler…

dönecek yerleri yok şimdi…”

Yazarın Diğer Yazıları