Selahattin DEMİREL

Bir İşçinin Ölümü ve KASKİ Müdürü'ne Sorular!

Selahattin DEMİREL

  • 1754

Televizyonlar, radyolar, gazeteler ve internet siteleri günümüzün önemli bir kısmını kapsayan mecralar. Bu mecraları ayakta tutansa takipçi ilgisinden çok reklam gelirleridir.

“Ev al, araba al, akıllı telefon al, ÖTV kampanyası var, beyaz eşyada büyük indirim var kaçırma” derken tükettirme bombardımanı dur durak bilmez. Tüketen insan tüketirken kendi ömrünü de tüketiyor ama bunun farkında değil. Hem de tüketirken tüketiliyor bu reklamlarda adı geçen kurumlar tarafından.

Peki, bize pompalanan bu ürünlerin üretiminde çalışan insanlar? Gösterişli, konforlu bir otomobil; onu üreten işçi acaba onu hangi vardiyada emek verip montajladı, gece mi gündüz mü?

“Lüks bir sitede ev sahibi olmak istemez misiniz?” diye bizi etkilemeye çalışan konut reklamları. O konutları inşa eden işçilerin hikâyeleri?

Özellikle İstanbul, Ankara, İzmir’deki inşaat işlerinin çoğunda Kürt vatandaşlarımız çalışıyor. Memleketimiz Kastamonu’da ve diğer Anadolu şehirlerinde de ihale alan firmalar bu işçilerden yararlanıyor. Çoğunun memleketinde tarlası, ekse ekeceği, hayvancılık yapacağı imkânı yok. Büyük şehirlerde iş istese doğulu diye kötü gözle bakan yanlış batılı hassasiyetiyle iş bulabilme ihtimali yok. Çaresiz, tek seçenek inşaatçılık kalıyor.

İnşaat işçileriyle ilgili acı bir örnek olarak, Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi’nde öğrenci olan ve yarıyıl tatilinde İstanbul’da çalıştığı inşaattan düşerek Şubat ayında hayatını kaybeden Remzi Ersu’yu hatırlayın.

Eğer bir inşaat yapılırken orada çalışmadıysanız ya da hiç bu çalışmalara dikkat etmediyseniz İbrahim Tatlıses’in filmlerinden hatırlayacağımız o sahneleri düşünün, inşaat işçilerinin hikâyesi hakkında fikir verebilir. Ya da Orhan Kemal’in “Bereketli Topraklar Üzerinde” romanını okuyun: Köyünden çıkıp çeşitli iş kollarında çalışan 3 insanın hüzünlü hikâyesi.

Dün akşam Kastamonu’da bir iş kazası yaşandı. Kastamonu Su ve Kanalizasyon İşleri'nde (KASKİ) çalışan Mehmet Zayıf, merkeze bağlı Örencik köyünde su deposunda çalıştığı sırada depo içindeki beton zemine düşerek hayatını kaybetti. Allah rahmet eylesin. Ailesine ve yakınlarına da büyük sabır dilerim.

Kasım 2015’te de yine aynı kurumda İsmail Balcıoğlu isimli bir işçi, çalışma sırasında çöken toprak yığınının altında kalarak hayatını kaybetmişti.

Kastamonu Belediyesi’ne bağlı bu kurumda çalışma şartlarıyla ilgili bir sorun mu var? İşçiler gerekli tedbirleri almadan mı çalışıyor, çalıştırılıyor? Bu kurumun idarecileri bu konuda ne kadar titiz? Denetimler ne düzeyde? İşçiler sahada görev yaparken kurum amirleri rahat ofislerinde oturmuyorlardır umarım! Bu sorularım KASKİ Müdürü İsmail Ümit Güler’e.

Şimdi bu KASKİ’deki işçi ölümlerini düşündükçe Kastamonu’da yüreği hassas her insanın ne zaman bir musluk başına varsa, nerede akan bir su, bir kanalizasyon işçisi görse yüreği bir “ah” etmez mi?

Peki, Savaş Oğuz ismini duyanınız var mı? Mart 2014’te Cumhurbaşkanlığı Sarayı inşaatında çalışırken iskeleden düşerek hayatını kaybeden işçimiz.

İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi raporlarına göre 2016 yılında ülkemizde iş kazalarında en az 1970 işçi can verdi. Bu ölümlerin iş kollarına göre dağılımı şöyle: inşaat sektöründe 442, tarımda 389, taşımacılıkta 265, ticaret/büro sektöründe 124, belediye 109, metal 96 ve madende 73 işçimiz. Yine bu kurumun raporuna göre bu yılın ilk 2 ayında en az 287 işçimiz hayatını kaybetti.

Bunları konuşup can sıkmayalım değil mi? Evlilik programları kaldırılırsa ne izler bu millet? Aleyna Tilki kaç yaşında? Sinem’le Kenan nerede tatildeler? Bunları takip edip kendimizi kandıralım değil mi? Hem bu yaz şehrimize konserler olacak mı? Hangi ünlü sanatçılar gelecek? Çakmakları yakıp konser alanlarında şarkılara eşlik etmeyi sabırsızlıkla bekleyenler kimler?

Maksadım, dün Kastamonu’daki iş kazasında ölen işçimizle beraber tüm işçilerin maruz kaldığı, canlarını riske ederek çalıştıkları iş koşullarını ve vurdumduymaz yanımızı yansıtmak.

Zihnimizi ve yüreğimizi işgal eden bu tarz magazin ve eğlence saçmalıklarının yanında biraz da alın terinin namusuyla evine, ailesine sıcacık bir ekmeği dürüstçe getirebilme kaygısında olan bu insanlarımıza dikkat etsek, çocuk yaşta ve sosyal güvenceden yoksun işçi çalıştıran, işçilerinin canını kendi malından değersiz gören patronlara, kurumlara karşı elimizden bir şey gelmediğini düşünsek bile en azından yaptıkları haksızlıkları dile getirsek fena olmaz mı?

Yazarın Diğer Yazıları