Selahattin DEMİREL

Ebelerimiz / Çocuklar ve Dünya

Selahattin DEMİREL

  • 524

Takvim yaprağına baktığımda 21-28 Nisan tarihleri arasının Ebeler Haftası ve 22 Nisan’ın da Dünya Günü olduğunu gördüm.

Dünya Günü, ne hoş bir gün ismi değil mi? “Nerede ilan edilmiş bu gün?” derseniz, cevap ABD’yi gösteriyor.

Efendim, John McConnell isimli bir barış aktivisti -bir yerde aktivist ve barış kelimeleri geçiyorsa sömürü planı da uzaklarda olmasa gerek, lakin bu isim hakkında fazla bir bilgiye ulaşamadım internette- bu gün için 1969 yılında gece gündüz sürelerinin eşit olduğu 21 Mart tarihini önermiş ve 1 sene sonra buna bir de Gaylord Nelson isimli Wisconsin Senatörü el atmış ve tarihi 22 Nisan olarak belirlemişler.

İlk kutlamalar da 1970 tarihinde olmuş. Bu kutlamalara 20 milyona yakın kişi katılmış -sayabilenlere helal olsun- ve sonunda ABD’de ilk Temiz Hava ve Su Yasaları hazırlanmış. Bu yasalardan ABD’nin manyak başkanı Trump’ın pek de hoşlanmadığını biliyoruz. Kyoto Sözleşmesi’ne yan çizen ABD’nin tarihinde işte böyle bir Dünya Günü geçmişi var.

Öte yandan bu dünyanın içine edenler de ABD’den çıkmadı mı çoğunlukla? ABD, Rusya ve Çin’in politikaları dünyayı gittikçe cehenneme çevirmedi mi? Batı ülkelerinin idarecileri ve halklarının çoğunluğu, şu anki durumun farkında değil, çünkü bu cehennemin sadece Ortadoğu’ya has olduğunu zannediyorlar, dar kafaları ancak bu kadar çalışıyor. Doğmadan öldürülen çocuklara, dağılmış ailelere, yerinden yurdundan edilmişlere de bu yüzden ilgisizlikle bakıyorlar.

Nükleer Santraller, kimyasal atıklar, enerji üretmek bahanesiyle doğayı katletmek, savaş ortamlarının sürekliliğini isteyen silah sanayinin yeni silahlar geliştirmesi ve insanlık onurunun ayaklar altına alınması uzakta değil bu dünyada.

Beton üzerine kalkınma, inşaat ihaleleri, hafriyat kamyonlarının “daha fazla” uğruna işlediği cinayetler, köprü, havaalanı, kalkınma nutuklarıyla işçilerin zor şartlarda çalıştırılması, ormanların talanı, devlet idarecilerinin yalanı da uzakta değil bu ülkede. 3. Havalimanı inşaatındaki işçi ölümleri üzerine biraz araştırma yapsanız internette, ne demek istediğimi anlayabilirsiniz. Sadece bizde değil ama biz buradayız, görmemek için Attila İlhan’ın şiirindeki “kör bir kayıkçı” rolünü mü üstlendik yoksa? Zalım türküsünde “Hırsızlığı yapan değil, bilen zalım.” diyen Mahzuni Şerif de haksız mıydı?

Ebeler Ebelerimiz

Dünya Günü hakkında bunları yazdıktan sonra diğer önemli konumuza geçebiliriz: Ebelerimiz!

Efendim, toplumumuzda gözlemlediğim kötü bir huyumuz var. Sinirlenen insanlarımız birbirleriyle hırgür ederken önce ebelere saldırıyor, evet, yanlış duymadınız ebelere! Nasıl mı? “Vay senin ebeni…” ya da “Yok ebenin…” diye devam eden küfürleri sizler de duymuşsunuzdur muhakkak.

2 ay önce bir hafta sonu 2 günlüğüne de olsa memlekete gitmiştim, bu ziyaretimde bir buzağının dünyaya gelişine şahit oldum ve bizzat doğumda bulunup buzağının ayaklarına bağlanmış urganı çekenlerden biriydim. Buzağı, dünyaya sağlıklı geldi çok şükür ve bizleri de sevince boğdu. Şirin bir şeydi mübarek, insanlıktan çıkanlara ve dünyayı cehenneme çevirenlere inat yaşamak güzel şey be dedirtiyordu âdeta, yüreği hassas olanlara. Hayvanın ebeliği bile zorken insan ebeliği hiç kolay olmasa gerek ve de bu ebelerimizin çektikleri nelerdir diye yukarıdaki küfürler üzerine örneklemeler vermeye çalıştım akrabalarıma, inanın, çoğu -başta tebessüm etseler de- hak verdi bana. Sizce de haksız mıyım?

Peki, doğum oranları nasıl ülkemizde? İstatistikler 2016 yılından ve TÜİK verilerinden:

Toplam doğurganlık hızının en yüksek olduğu il 4,33 çocuk ile Şanlıurfa oldu. Bu ili 3,69 çocuk ile Ağrı, 3,46 çocuk ile Siirt ve 3,45 çocuk ile Şırnak izledi. Toplam doğurganlık hızının en düşük olduğu il ise 1,46 çocuk ile Karabük oldu. Bu ili 1,48 çocuk ile Edirne ve Kırklareli, 1,50 çocuk ile Zonguldak izledi. (Küsurata aldırmayınız, rakamları düzleyiniz, s.d.)

Ya ölümler?

2016 yılı içindeki bebek ölüm sayısı ise 13 bin 36 oldu. Bin canlı doğum başına düşen bebek ölüm sayısını ifade eden bebek ölüm hızı, 2015 yılında binde 10,2 iken 2016 yılında binde 10 oldu. Diğer bir ifade ile 2016 yılında bin canlı doğum başına 10 bebek ölümü düştü.

Bebek ölüm hızı, illere göre incelendiğinde, 2016 yılında bebek ölüm hızının en yüksek olduğu il binde 18,2 ile Bingöl oldu. Bu ili binde 18 ile Şanlıurfa, binde 15,3 ile Hakkari ve binde 15 ile Muş izledi. Bebek ölüm hızının en düşük olduğu il ise binde 3,1 ile Tunceli oldu. Bu ili binde 5,5 ile Artvin, binde 5,8 ile Gümüşhane ve binde 5,9 ile Karabük izledi.

Bebeklerin doğum ve ölüm oranlarının doğu illerimizde yoğunlaştığını görüyorsunuz. Doğum sırasında ölen bebekler olduğu gibi anneler de var. Örneğin, Şubat ayında Cide’de doğum uzmanı olmadığı için şehir merkezindeki özel hastaneye sevk edilen Şaziye Emük isimli yurttaşımız bu annelerden biriydi. Peki, olaydan 1 yıl önce “Cide’nin hastaneden önce doktora ihtiyacı var.” diyen Cide’de görev yapan aile hekimine neden kulak verilmemişti? Ülkemin başka vilayetlerinde benzer olaylar sonunda hayatını kaybeden anneler vardı ama açılmış soruşturmalar var mıydı?

Çocuklar

Geldi 23 Nisan. Biz de bir zamanlar çocuktuk. Büyüyünce kederlendik, dünyanın, çocukluğumuzdaki gibi pek de temiz olmadığını öğrendik. Ulusal Egemenlik tarafını da unutmadan Yüce Yaradan’dan, çocuklar için güzel bir ülke ve dünya dilerim. A.Kadir’in “Çiçekleri Umudumuzun” şiirinin bir bölümünü de paylaşmak isterim:

Çok olun, çocuklar, çok olun,

yüzlerce olun, binlerce olun, onbinlerce.

Daha çok olun, daha çok olun,

yapraklar kadar, balıklar kadar çok olun.

 

Bu dünya ne tek tek yaşamakta,

bu dünya ne rakının, ne şarabın içinde,

bu dünya ne parada, ne pulda,

ne kalleşlikte, ne zulümde.

Bu dünya aşkın içinde, alın terinde.

 

Çok olun, çocuklar, çok olun,

el ele verin, çocuklar, el ele,

yaşayın dünyayı doya doya,

açın kapıları, camları güneşe,

ne yeise kapılın, ne korkuya,

çok olun, çocuklar, çok olun,

el ele verin, çocuklar, el ele.

Yazarın Diğer Yazıları