Selahattin DEMİREL

Gelmeyen gemi ve otobüs bileti

Selahattin DEMİREL

  • 995

Leyla ile Mecnun dizisindeki İsmail Abi’nin büyük bir umudu vardı ve ne zaman daralıp bunalsa bir sahil kenarına inip uzaklara bakar ve Mecnun’a seslenirdi: “O gemi bir gün gelecek!”

İsmail Abi’nin gemiden muradı, çocukken kaybettiği babasıydı aslında. Çünkü ölüm döşeğindeyken oğluna şöyle söylemişti hasta baba:

“Ben gemide olacağım ya… Her gün el sallayacağım, sonra geleceğim, seni de alacağım, beraber çekip gideceğiz buralardan! Tamam mı?”

Ve işte bu sözden beridir, bir bölümü Çocuk Esirgeme Kurumu’nda geçen çocukluğuyla beraber babasının geleceği gemiyi bekleyecektir İsmail Abi.

Şairin de bahsettiği o “meçhule giden gemi” gelir miydi öyle kolayına? Yine de bir umut, dizi boyunca “o gemi”ye anlamlar yükleyen İsmail Abi, bekler dururdu ve belki bundan teselli de bulurdu.

Rakamların peşinde koşanların, statü delisi manyakların ve kibrinde boğulanların pek sevmeyeceği İsmail Abiler, umut gemisini “bir gün gelecek” diye beklerken gemisini yürüten kimi kaptanların dalga konusu olacaktı ve yüreği güzel insanlar “evet,” diyecekti, “evet, gelecek o gemi, hem de pek yakında!”

Belki biz de İsmail Abi gibi pek de gelecek gibi görünmeyen o gemiye anlam yükleyerek beklemeyi sevdiğimizi gizliyorduk, kim bilir?

* * *

İnsan, acı gerçekleri çiçeklendirip sevimli hâle getirmedikçe hayat gittikçe çekilmez hâle gelir. Hoş, acı gerçekler ne kadar süslense de bir süre sonra kalp ağrısı, yürek sancısı ve gönül sızısı olarak zuhur edecektir.

Şairin “yaşamak ağrısı asıldı boynuma / oysa türkü tadında yaşamak isterdim.” dediği hâle bürünen ömürse ona biçilen takvime göre çileli yahut mesut devam edip bir gün bitecektir!

* * *

İzleyenlerin çokça sevdiği ama artık çekilmeyen bir diziden ve umutla yüklenen gemiden bahsederken kendi bekleyişlerimizi, umut yükleyişlerimizi hesaba katmayalım mı?

Bir gün içinde zihnimizden ve yüreğimizden geçenleri uykuya dalmadan önce tekrar düşündüğünüz olmuyor mu hiç?

Muhakkak olmuştur. Bu düşüncelerden bir sonuç alamayınca da onlarla uğraşmayı bıraktınız, kim bilir!

Öyle ki bu zihin ve gönül kurcalamaları ticari işletmelerin Z raporundan daha keskin kayıtlar çıkardı belki karşınıza! Ne yani, olamaz mı?

Hayatın hayhuyu içinde uyumadan evvel bir şey düşünmeme olgunluğuna da eriştiyseniz diyecek söz kalmıyor doğrusu!

Ak düşmüş saçları ve çizgileri artmış alnı da yok sayabilirseniz pes size!

* * *

Geceleri uyumadan önce kaçabildiğiniz düşünceler gündüzleri ansızın karşınıza çıkıverir. İşte o zaman sanki sözlüye hazırlıksız yakalanmış bir öğrenciye dönüverir insan!

Boş dolmaz, dolu almaz ve gitmek diye bir eylemin hakkı verilmek gerekir. Kolay değildir bu. Önce kendinizi alıştırırsınız ve sonra bilet araştırmaya başlarsınız.

Sonra feci bir şey olur, yaşınız ilerledikçe kolay yola düşemediğinizi anlarsınız! Bir otobüs biletini en az iki defa ertelemeyi, hatta kesilmiş bir bileti cebinize şüpheyle koymayı öğrenirsiniz ve dilinizden gitmeye dair şiirler dökülür:

“bir trene binmek rastgele defolup gitmek istiyorum”

Gemiden otobüse, işte şimdi de trene geçtik. Ne fark eder, gitmek değil miydi konumuz?

* * *

Salgın sürecinde yolculuklar korkulu yapıldı. Gidenler, kolay dönmemeyi göze alarak yola çıktı. “Ya yine yollar kapanırsa?..” sorusu hâlâ gündemde!

Ne olursa olsun, bazen gitmeniz gerekir. Yol arkadaşının çok lüks sayıldığı bir zamanda kimi zaman bir otobüs koltuğunu kimi de mütevazı bir motorlu taşıtı kendinize yoldaş edinirsiniz.

Ticaret, mecburiyet, sevda ve peşinden gidilen hevesler… Yolculuk sebebine çeşit mi yok?

* * *

Onca zihin sorgulamasından sonra kesilmiş bir yolculuk biletinin otobüs penceresine yaslanmış bir insan başına dönüşmesi an meselesi olabilir.

Baş, pencereye yaslanır ve bir süre sonra otobüsün kirli perdesinden yastık olması istenir. O da hemen bir yastığa dönüşür ama yemini vardır, asla rahat ettirmeyecektir yolcuyu!

Gidip gitmeme konusunda hâlâ karar veremediniz mi, yoksa yolda mısınız?

* * *

Hasan Hüseyin Korkmazgil’den:

“özlüyorum
yalan değil
özlüyorum o güneşli yağmurlarda ıslanan çaylarını
çocukluğumun

o güneşli yağmurlarda mor çiçekli ekin tarlalarını
satılmamış suları...

o günleri sağ olur da görürse gözüm
kıran olmaz düzen tutarsa sazım
günlerimi oralara...
vermek isterim!..”

Yazarın Diğer Yazıları