Selahattin DEMİREL

Katili bayrağa saranlar ve Ömercik

Selahattin DEMİREL

  • 434

Abdi İpekçi’nin 1 Şubat 1979 yılında bir suikastla öldürülmesinin üzerinden tam 41 yıl geçti.

İpekçi’nin kızı Nükhet İpekçi İzet, cumartesi günü Milliyet’te yayımlanan yazısında, ailesine karşı sürekli ileri sürülen komplo teorilerinden yakınıyor, “Sabahattin Ali’den Nâzım Hikmet’e, Uğur Mumcu’dan Hrant Dink’e kurgu ve yalanlarla hedefe konmuş binlerce baba”dan bahsederek şöyle devam ediyordu:

“Abdi İpekçi’nin hakikatinin çarpıtılmamasını önemsiyorum. Asıl dileğim, yazılanlarla hakikatler arasındaki uçurumun belirlenmesi, kurgu, yalan ve iftiranın ortaya konması…

Amacım ispat etmek, ikna etmek değil. Kötülük ve nefretle dolu kalpleri iyileştirmeye uğraşmanın saflık olduğunu da çoktan öğrendim…”

Cinayeti işleyen Mehmet Ali Ağca’ysa bu konuyla ilgili ne tutukluyken ne de şimdi serbestken hiçbir bilgi eklemedi!

Ağca’nın tutarsız konuşmalarının yanında yıllar sonra Mesih olduğunu iddia etmesi de “Akıl sağlığı yerinde mi?” sorularına neden olmuştu.

İpekçi cinayetinden yakalandıktan çok kısa bir süre sonra cezaevinden kaçırılmış ve 13 Mayıs 1981’de Papa suikastını gerçekleştirmişti.

Ülkemizde 1970’lerin sonunda kan gövdeyi götürüyordu. İşin içinde Amerika’nın CIA’i vardı ama Papa suikastının ardında da Rusların KGB’si mi vardı? Her şey birbirine karışıyordu.

İpekçi’den 14 yıl sonra kendi de bir suikasta kurban gidecek Uğur Mumcu 3 Şubat 1979’da şunları yazmıştı:

“Senin iktidarında insanlar kurbanlık koyunlar gibi birer birer öldürülüyor. Ve istihbarat örgütlerin tek satır rapor bile veremiyorsa bu olaylardan sorumlu olan sensin! Ya çekil, git ya da görevini yap!”

Mumcu, olayı araştırdıktan sonra “Papa Mafya Ağca” isimli bir kitap da yazacaktı.

* * *

Geçende Avrupa Parlamentosu’nda Türk bayrağı görünümlü bir kâğıdı yırtan Yunanlı vekilin faşizan hareketinin değişik bir versiyonunu da ülkemizde yapanlar olmuştu. Nasıl mı?

Ağca salıverildiğinde onu Türk bayraklarıyla kahraman edasıyla karşılayanlardan ve Hranti Dink’in katili Ogün Samast’ın eline bayrak tutuşturup fotoğraf çektiren emniyet görevlilerinden bahsediyorum. Yunan vekil hareketiyle içimizdeki faşistleri de hatırlatacağını biliyor muydu acaba?

Türk bayrağı, al rengini nice fidanın kanından alırken onu her türlü pis işine alet edip kamuflaj olarak kullanan ve kimi katilleri o şanlı bayrağa saran reziller de olacaktı!

ÖMERCİK DE GİTTİ!

Masmavi gözleri ve o anlamlı çocuk bakışıyla tanıdık onu. Mide kanseri olduğunu vefat haberiyle öğrendik.

Tam ismi Ömer Dönmez’di ve 4 yaşındayken eniştesi Hamdi Değirmencioğlu vesilesiyle Ses Dergisi’nin düzenlediği “Çocuk Yıldızlar” yarışmasına katılarak ikinci olmuş, kuzeni Zeynep Değirmencioğlu namıdiğer Ayşecik’le beraber pek çok filmde rol almıştı.

Türkiye’nin ilk çocuk yıldızlarından biriydi. 1970’lerde filmden filme koşarken ülke için de pek çok senaryo yazılıyor ve uygulanıyordu ama bu filmin yönetmeni belli değildi! Sokaklarda kan vardı ve 70’lerin ortasıyla beraber seks filmleri furyası başlamıştı. Sonrasında Ömercik'i dinleyelim:

“Ortaokul ikinci sınıftayken sinema için okulu bıraktım. 20 yaşındayken de çocuk filmlerinde oynayamadığım gibi jön de olamazdım çünkü seks filmleri dönemi başlamıştı. Babam emekli olmuştu, üç kız kardeşim vardı. Filmlerden kazandığımız parayla dört taksi almıştık. Teker teker sattık.

Bir gün taksinin dikiz aynasını tamir ederken elimdeki tornavida sol gözüme battı ve o gözümü kaybettim. Sonra çok işte çalıştım, tam toparlanacağım derken motosiklet kazası geçirdim, ayaklarım kırıldı. Son olarak 1998’de İkinci Bahar dizisinde oynadım. Hayatım, Tarık Akan ve Fatma Girik’le oynadığımız filmin ismine benzer; Solan Bir Yaprak Gibi.” (15 Şubat 2014, Star, Pazar Eki)

Yeşilçam’ın “Ömercik”i, Ömer Dönmez’e Allah’tan rahmet, yakınlarına sabır dilerim.

* * *

Yazımı siteye geçerken İdlib’te bulunan askerimizle ilgili haberler gelmeye devam ediyordu. Şehitlerimize Allah’tan rahmet ve ailelerine sabır dilemekten başka bir şey yapamamanın utancıyla kıvranma görevi yine bir yazı işçisine düşüyordu.

Attila İlhan’dan bir şiirle:


“sisler bulvarı'nda öleceğim
sol kasığımdan vuracaklar
bulvar durağında düşeceğim
gözlüklerim kırılacaklar
sen rüyasını göreceksin
çığlık çığlığa uyanacaksın
sabah kapını çalacaklar
elinden tutup getirecekler
beni görünce taş kesileceksin
ağlamayacaksın! ağlamayacaksın!

sisler bulvarı'ndan geçmediğim gün
sisler bulvarı öksüz ben öksüzüm

sisler bulvarı ayaklanıyor
artık kalbimi susturamıyorum”

Yazarın Diğer Yazıları