Selahattin DEMİREL

Radyodaki türkünün düşündürdükleri!

Selahattin DEMİREL

  • 371

Ülkenin ve şehrin sürekli değişen gündemi içinde boğulup çıldırmadan yaşamak ve bu gündeme yenik düşmeyecek cümlelerle seslenerek sorumluluğu yerine getirmek. Evet, tam olarak bu denebilir yaptığım işe.

Dürüst cümlelerin peşinde, kimileri kızarken kimileri de “helal olsun!” diyecek, seven de söven de hep olacak! Nasıl ama çok kıyak iş değil mi?

Şu sıralar çok konuşulan ve dünyada sağlık alanında yaşanan rezaletlerle ilaç şirketlerinin oyunlarını anlattığı “Kara Kutu” kitabından sonra kendisine “Korkmadınız mı?” diye sorulduğunda şöyle cevaplamıştı Soner Yalçın:

“Bu ülkede ölümün nefesini ensenizde hissetmiyorsanız gerçek anlamda gazetecilik yapmıyorsunuz demektir. Hakikatleri yazarak halkıma karşı sorumluluğumu yerine getiriyorum ve bu mutluluk korkudan çok daha değerli.”

* * *

Aslında bunlardan bahsetmek hesabımda yoktu. Alın size hesapsız yaşadığımın en önemli delili! Pazar sabahı radyoda Musa Eroğlu “Dağın yamaçlarına yaslan be…” diyerek Halil İbrahim türküsünü söylüyordu. Bense türküye konu olan Halil’i ve daha sonra ondan tamamen ayrılarak başkalarına ithaf edilen bu türkünün yıllara meydan okumasını düşündüm.

Halil deyince bir şey daha hatırladım: Hatay sınırında şehit düşen bir askeri. Onun da adı Halil’di ve ataması yapılmayan sosyal bilgiler öğretmenlerinden biriydi. Suriye’den açılan bir ateşle şehit olmuştu ve şehit düştüğünde devlete genel sağlık sigortası primi borcu vardı! Askere gitmeden evvel arkadaşlarıyla bir örgüt kurmayı planlayıp adına da “GSSİT” demeyi düşünmüşlerdi. Bu Genel Sağlık Sigortası İntikam Tugayı aslında boşta kalmadan ötürü gençlerin fantastik bir buluşuydu.

Bu olayların gerçekle bir ilgisi var mıydı peki? Hem vardı hem de yok! Bahsettiklerim bir romanda geçiyordu. Ülkenin asık suratlı gerçekleri, ilgi çekici bir üslupla anlatılmaya çalışılmıştı ve yazarın ilk romanıydı.

O yazar, geçende çocukluk arkadaşlarına rastlamıştı. “Yakınlarıma bile ulaşamazsam ne diye yazdım?” düşüncesiyle kitabını imzalayarak onlara da göndermiş, “Belki bir gün okurlar!” ümidine kapılmıştı. Çocukluk arkadaşlarının görüşmesinde aradan tam 9 ay geçmesine karşın okunmayan bir roman ortaya çıkmıştı. Hatta birinin üzeri tozla kaplı olduğundan üflenmişti ve eklemişti okumayan arkadaş: “10. sayfada kalmışım, ama başlanınca kolay okunuyor…” Romansa 229 sayfaydı!

Bir diğer arkadaş “Alışkanlık olmayınca…” sözüne sığınıyordu. Yazar, hiçbirini mesele etmedi, sanki buna kendini hazırlamıştı. Anlam yüklediği bile “Kitabın çok sattı mı?” diye sorunca bunlar bir şey değildi! “Hepinizin canı sağ olsun!” diyebildi.

* * *

“Konu bulamayınca çıldırdın mı be adam?” diyor musun bana, bilmiyorum! Konu pek çok fakat seçmesi zor! Güzel şeyleriyse bulmakta günden güne daha da zorlanıyoruz.

Öyle ya da böyle bakın işte yılın son ayına girdik! 80 milyonluk piyango biletine umut bağlamak kadar kolay olsaydı keşke güzel şeyleri bulabilmek!

2020 takvimini aldınız mı? Onun içinde ömür takviminin yaprakları da çevrilecek. Ama hepsi çevrilip okunabilecek mi peki? Kaçımız yeni yılın ilk gününü görebileceğiz? Yine yeni yılla ilgili iyi dilekler yapılacak ve yine geçen yılların benzeri bir yılla karşılaşılacak! Geçen gün ömürdendir! Takvimden koparılan yapraklar gibi geçen günler de geri gelmeyecek, o günlerle beraber giden sevdiklerimiz de! Ama biz gideceğiz, iyi gitmek ve bizden önce gidenlerle iyi görüşmek umuduyla!

Turgut Uyar’dan bir şiirle:

“Ben sana kürk alamam doğrusu
Güzel bileklerine bilezik alamam
Bir kap yemek, bir elbise.
Öyle bir tad var ki fakirliğimizde
Başka hiçbir şeyde bulamam..

Sokağımız arnavut kaldırımı,
Evimiz ahşap iki oda.
Daha iyisi de olabilirdi ya,
Şükür buna da.

– Ama Hamdi beylerin..
– Hamdi beylere bakma sen,
Tencere maltızda, fasulye tencerede
Çocuklar kapının önünde oynuyor mu?
Ona bak sen..

– Perdemiz kadife olmalıydı..
– Basma da güzel olur, sevince.
Biliyorsun ancak boğazımıza,
Olmuyor ha deyince.

– Kimbilir bir gün belki..
– Adam sen de, aldırma,
Bunlar düşünmeye değmez
Hem hayat dediğin ne ki?..”

Yazarın Diğer Yazıları