Selahattin DEMİREL

Sevgilisiz Sevgili Günü ve Sevgili Yurdum

Selahattin DEMİREL

  • 359

Bugün birçok insanın elinde çiçekler ve türlü hediye paketleri göreceksiniz, günün anlam ve önemine binaen normal bir görüntüdür bu. Ellerinde çiçekleriyle yürüyen ya da duran erkekler, kendilerine bakanlara şöyle diyecekler içlerinden: “Bakın benim bir sevgilim var, bundan ötürü de elimde çiçeklerim. Ben sevgilisi olan bir adamım, ona göre!”

Ellerinde çiçekler ya da türlü hediye paketleri bulunan kadınlar da şöyle diyecek içlerinden: “Beni seven bir adam var. İşte bana çiçeği-hediyeyi aldı. N’aber? Ya sizin?”

İnşallah kimse böyle düşünmüyordur da ben vehim yapıyorumdur. Esnaflar, internetten ürün satanlar bu satıştan elbette memnun. “Sevgilin mi var? Alacaksın arkadaş! Almazsan sen dünyanın en kötü insanısın!” demeye getirecekler. “Pırlanta, yüzük satışları ve bilumum hediyelerden seçeceksin birini, sorgulamayacaksın. Romantik sayılmak istiyorsan bunu yapacaksın, başka seçeneğin yok!” Bu kadar kolay mı?

Cem Karaca’nın şarkısında geçtiği gibi işportaya düşmüş nice sevda gibi sevdaların gittikçe arttığı, kitapçılarda “Çok Satanlar”ı öykü mü, roman mı, ne olduğu belli olmayan aşksız aşk kitaplarının doldurduğu, herkesin ağzında anlamını kaybetmiş bir aşkın olduğu ve bununla beraber akşam haberlerine, gazetelerin 3. sayfalarına düşen -sözüm ona- aşk cinayetlerinin bitmediği bir ortamda birileri bize fena yalan söylüyor!

Niye biz sermayenin çizdiği sınırlar içinde romantik olacağız? Bir deniz kıyısında yanan ateşler ve beyaz elbiseli kızların arasında, bir fotoğrafçı eşliğinde sevgilisinin ayağına kapanarak evlenme teklifi yapamayanlar kötü-kaba-duygusuz adamlar mı oluyor?

Seven adam belki pazarda pırasa alırken evlilik teklif etmek istiyor. Böyle yapsa duygusuz” ilan edilecek, belki sevdiği kadın da onu ayıplayacak! Bize dayatılan bu aptal hayata ne zaman itiraz edersiniz, işte o zaman bu kazıkları yemezsiniz. Sizi romantik olmamakla ayıplayan kapitalist kültürün kuklası hâline getirilmiş zavallılara da verecek cevaplarınız hazırdır: “Evet ben romantik değilim. Çünkü romantiklik bu değil! Mesela, parasız romantizm oluyor mu bu sizin aptalca yaşadığınız hayatta?”

Sevmek de sevilmek de güzel, ama sakın sevdiklerinizi aldıkları-alabildikleri hediyelere göre değerlendirmeyin. Sıcacık bir yuvada saadet içinde yaşamak en büyük hediyeniz değil mi? Bırakın o TV reklamlarını, sosyal medyada aptalca yapılan “Ay! Aşkitom bana ne hediye etmiş, çok duygulandım!” paylaşım saçmalıklarını!

Ben de satış-pazarlamacı vampirler gibi düşünmeyerek sizden bir şey isteyeyim! Yok yahu, para falan değil. Sevdiğinize, sevdiklerinize bu yazıyı gönderin, sosyal medya hesabınızda paylaşın! En azından cüzdanınıza göz koymuyorum ve size de yalan söylemiyorum. İnsanlara fikirlerimizi paylaşalım ki onları önemsediğimizi -en azından- böyle belli edebilelim değil mi?

Kastamonu Şehir İçindeki Trafik Kazası

Dün Kastamonu’da yapılan miting için Plevne Caddesi’ndeki yol tek şeride düşürüldü. Bu yolu kullanan bir servis otobüsü, karşıya geçmeye çalışan 70 yaşındaki Mehmet Yanıkoğlu isimli vatandaşımıza çarptı ve başını kaldırıma vuran vatandaşımız ağır yaralandı, hastaneye kaldırılsa da hayatını kaybetti.

Şehrimizin Sayın yetkilileri! Şu mitinglerin şehir çıkışında yapılmasını sağlasanız, zaten küçük olan şehir içini daha da daraltmasanız olmaz mı? “Şehir çıkışları çok rüzgârlı, ondan içerde yapılıyor.” diyorsanız; bence nutuk çeken siyasilerin nutuklarını rüzgâra karşı yarıştırmaları için onlara bir şans tanımış olursunuz fena mı? Camiinden, apartmanına, dükkânlarına ve önemlisi insanına varana kadar bir şehri bu kadar yaşanmaz hâle getirmeye kimsenin hakkı yok değil mi?

Hoş geldin Bebek!

Cide’de yaşayan ve hamile olan Şaziye Emük isimli yurttaşımız gece vakti doğum sancısı tutunca İlçe Devlet Hastanesi’ne kaldırıldı. Fakat ilçe hastanesinde doğum uzmanı bir doktor yoktu. Ambulansla Kastamonu’ya özel bir hastaneye sevk edildi. Sezaryenle yapılan doğumda bir oğlu oldu Şaziye Hanım’ın ama doğumdan sonra fenalaştı ve yoğun bakıma alındı. Yoğun bakımda da hayatını kaybetti. Doğmasıyla birlikte annesini kaybetme imtihanını yaşayan bebeğe hoş geldin diyorum. Bu ablamıza da Allah’ın rahmetini ve yakınlarına sabır diliyorum.

Ölümüyle ilgili net bir açıklama bulamadım ama bu olay sonrasında ilk düşündüğüm şey, “Cide’de doğum uzmanı bulunsaydı acaba bu ölüm olur muydu?” diye sormak oldu. Hastanelerin binalarını yenilemekle işin bitmediğini ve idarecilerimizin övüne övüne bitiremediği bu icraatları arasına, hastanelerin içlerinin yeterli uzman ve doktorla doldurulup gereken teçhizatla da donatılmasını eklemeleri gerektiğini bir kez daha anlamış olduk. Ama keşke böyle anlamasaydık!

Şehit Annesi’ne Saygısızlık!

Geçtiğimiz günlerde Zübeyde Tura isimli bir şehit annesi, Adana Yüreğir’de özel halk otobüsüne bindi ve ücretsiz ulaşım kartını gösterdi. Şoför koltuğunda oturan, saygısızlığı karakter edinmiş kişinin hoş olmayan sözlerine maruz kaldı, diğer yolcuların da tepkisini çeken olay sonunda bu kaba adam şikâyet edildi. Sözleri içinde devlete de bela okuyan bu şahıs, şikâyet sonucu tutuklandı.

Benzer sıkıntıyı Anadolu’nun birçok şehrinde hem şehit yakınları hem de yaşı ileri yurttaşlarımız yaşıyor. Özel halk otobüsü şoförleri: “Devlet bize bu parayı vermiyor!” diyor. Öyle bir durum varsa, bunun muhatabı ücretsiz ulaşım kartlarının kullanıcıları değil, bağlı bulunduğun birlik ve dernektir, bu kanaldan şikâyetini dillendirirsin. Bunu yapamayıp devletin kendilerine tanıdığı ücretsiz ulaşım hakkını bu insanlardan almak hiçbir şoförün haddi de hakkı da değildir!

Bir de şu duruma bakın: Bu ülkede ücretsiz ulaşım için ya şehit yakını olmak ya da 65 yaşın üstünde bulunmak gerekiyor. Bu nasıl bir hesaptır? Ben, toplu taşıma araçlarının ücretsiz olmasını savunuyorum. Bunu sağlayacak vergiyi de verdiğimizi düşünüyorum.

Birileri buna “Bu kafa komünist kafası!” diyecek biliyorum. Haksız mıyım peki bu düşüncemde? Devletten en temel hizmeti -ki bana sorarsanız şehir içi ulaşımı belediyeler pekâlâ, zararsız üstlenebilir- almak için illa bir ücretsiz ulaşım kartımız mı olmalı? Zarar edilmesin ama bu kadar da kâr üzerine kurulu bir sistem olmasın! Çok mu zor bir şey istiyorum?

Yazarın Diğer Yazıları