Şevket ÖZSOY

Bu yazıya hayran kalacaksınız!

Şevket ÖZSOY

  • 776

MÜSBET OLMAK

Kullandığınız her sözcükle bir anlaşma imzalarsınız.
Hem kendinizle hem karşınızdaki ile hem de tüm evrenle!

Bir insan gelecekte ne yaşayacağını merak ediyorsa
Bugün ne konuştuğuna baksın.

Muhtemeldir ki bugün en çok konuştuğunuz şey yarının deneyimi olacak.

Peygamber Efendimizin (SAV) bir hadisi vardır.
Der ki:
Bela insanın diline bağlıdır..!

Bir rivayete göre Peygamber Efendimiz (SAV) hasta olan birisini ziyarete gittiğinde hangi duaları ettiğini sormuş, o da; "Allah'tan sabır" dilediğini söylemiştir.
Bunun üzerine Peygamber Efendimiz (SAV);

"Musibetimde bana sabır ver" yerine 
"Rabbenâ âtina fiddünyâ haseneten..."
(Ya Rabbi, bana dünyada da Ahirette de iyilik ver)
Duasını neden okumuyorsun?"
demiş.

Ayrıca Peygamber (s.a.v) yanından geçerken,
"Ey Rabbim! Sen'den sabır istiyorum" diye dua eden bir kişiye,
"Sen Allah'tan bela istemiş oldun.
Bunun yerine O'ndan sağlık ve afiyet dile." buyurmuş.
Olmasını istemediğiniz şeyleri dualarınızda dileklerinizde de anmayın!
İstemediğiniz şeyleri sıralamayın.

Sadece OLMASINI İSTEDİĞİNİZ şeyleri söyleyin.

"Ben hasta olmak istemiyorum" yerine,
"Elhamdülillah ben sağlıklıyım."
"Yaşlanmak istemiyorum" yerine
"Ben her daim genç kalıyorum.."
Yaşlanmak istemiyorum diyen insanların oradaki odağı yaşlanmaktır mesela...
Ve sonucunda yaşlanmak kaçınılmazdır.

Öyle ki beyin negatifi algılamaz.

Söylenen her sözü gerçek kabul eder.

Mesela siz, "Unutma" dediğinizde onu "unut" olarak alır.

Onun yerine "Aklında tut" demek daha doğrudur.

Birisine, “Panik yapma” dediğinizde daha fazla panik olacaktır.

Bunun yerine "sakin ol" demek daha uygundur.

Bu yüzden ne yapmak istemediğimizi değil ne istiyorsak onu söylemeliyiz!

Birisi size eğer sizi gördüğünde "hasta gibi görünüyorsun" dediğinde, eğer siz buna inanır ve onaylarsanız bu anlaşmayı imzalamış olursunuz ve çok fazla sürmeden hasta olacağınıza dair sizi temin ederim!

Hastalık demişken bazı insanlar var hastalıklarına sıkı sıkı sahip çıkan...
"Benim şekerim var!"
"Benim tansiyonum var!"
BENİM..!!!

"Benim" diyerek siz bu kadar sahip çıkarsanız o hastalık da sizi hayatta bırakmaz!

Çünkü "Ben" diye başlayan her cümleyi bilinçaltı sahiplenir ve emir kabul eder.

Bazen de kişi burada kurbanı oynamayı seçer. Hatta bazen bundan hoşlanır bile..
Çünkü o hastadır ve çevresinden daha önce görmediği ilgiyi görüyordur.
Farkındalığı olan kişi ise o noktada bedeninin kendine verdiği mesaja bakar.
Ve şu soruyu sorar "Bilmem gereken şey ne?
Hayatımda neyi değiştirmem gerekiyor?"
"Neden ben?" değil..
"Nerede hata yaptım
Ve bu hastalıkla bedenim beni uyarıyor?" demeliyiz.

Büyüklerin çok söylediği bir söz vardır.

"Bir şeyi kırk kere söylersen olur."

Hiç düşündünüz mü neden acaba?

Çünkü dil neyi çok söylerse, bilinçaltı onu gerçek kabul eder, beyin onu gerçekleştirmek için harekete geçer.

OLUMLU KONUŞMAK ve DÜŞÜNMEK işte bu yüzden çok önemlidir.

Dr. şöyle der: "Olumlu kelimelere odaklanarak ve bunları yansıtarak genel sağlığınızı iyileştirebilir ve beynimizin işlevselliğini artırabiliriz.

Enerjinizi hangi kelimeler üzerine odaklıyorsunuz?

Eğer hayatınızın istediğiniz kadar güzel olmadığını fark ettiyseniz, olumsuz kelimeleri ne sıklıkta kullandığınızı not etmek için bir defter tutun.

Gerçekten daha iyi bir hayata ne kadar kolay ulaşılabileceğini gördüğünüzde şaşıracaksınız.

Kelimelerinizi değiştirin, hayatınız değişsin..

Sözlerinizle birlikte davranışlarınızda değiştiğinde siz değişmeye başlarsınız.
Siz değiştikçe yaşamınızda değişir.
Bir bakarsınız ki yaşamınız söyledikleriniz, düşündükleriniz, davranışlarınız olmuş..

Bu yüzden olmasını istediğiniz şey neyse ona odaklanın olmamasını istediğinize değil..!

Şimdi şu iki cümleye bakın. Ve iki cümlenin de ayrı ayrı size ne hissettirdiğini düşünün..

- Bugün hava çok güzel ama yarın yağmur yağacak.
- Yarın yağmur yağacak olsa bile bugün hava çok güzel!
Sadece iki kelime AMA ve OLSA BİLE kelimeleri cümledeki ifadeyi ne kadar değiştiriyor değil mi? İlkinde olumsuz bir duygu durumu ikincide ise her şeye rağmen mutlu olma durumu.

“İslam’ın Güler Yüzü” isimli kitabında Profesör Hanımın çok ilginç bir tespiti var.

“Bir kimse,” diyor, “Çayını içerken, kaşığını bardağın içinde dolaştırırken çıkan ses, uzaydaki bütün zerrelerden duyulur.”
Aman Yâ Rabbi... Bu sözü okurken tüylerim ürperdi, kendimden geçtim.
Her şey ne kadar birbiriyle ilgili.

Bazı kimseler der ki, evimde kapım kilitli, perdelerim örtülüyken ben yapayalnızım. Kimseler yok.
İstediğimi yapabilirim. Kimin ne haberi olacak.
Bugünkü modern bilime ne kadar aykırı bir düşünce.
Mesele hiç de o kimsenin sandığı gibi değil.

Hepimiz, her an, aklın alamayacağı bir gözetim, denetim içindeyiz.

Biz sade düşüncelerimizden değil, duygularımızdan da bütün evrene karşı sorumluyuz.
İçimizdeki kinden, nefretten, intikam duygusundan yükselen eksi elektrik, dünyadaki bütün zerreleri ürpertiyor,
Haberimiz var mı?

*İyi düşünceler de hem kendimize hem çevremize olumlu etkide bulunuyor.

"Müsbet/olumlu düşünelim, müsbet söyleyelim, müsbet hareket edelim."
(Mehmet Feyzi Efendi)

Yazarın Diğer Yazıları