Yılmaz 'Akıllı Telefonu Olanın Bilgisayarı Haczedilebilir'

Kastamonu Barosu Avukatlarından Tuncay Yılmaz, Yargıtay 12. Hukuk Dairesi'nin kararını değerlendirdi.

  • 877
Yılmaz 'Akıllı Telefonu Olanın Bilgisayarı Haczedilebilir'
TAKİP ET Google News ile Takip Et

KASTAMONU BAROSU AVUKATLARINDAN TUNCAY YILMAZ: 
“AKILLI TELEFONU OLANIN BİLGİSAYARI HACZEDİLEBİLİR” 
“YARGITAY’IN KARARI, GEÇMİŞTEKİ İLLEGAL YAPILARI TEKRAR ORTAYA ÇIKARTACAKTIR”

VEDAT YUNUS İKİZOĞLU (İHA) - Kastamonu Barosu Avukatlarından Tuncay Yılmaz, Yargıtay 12. Hukuk Dairesi’nin kararını değerlendirerek, akıllı telefonu olan kişilerin bilgisayarının haczedilebileceğini belirterek, “Yargıtay’ın kararı, geçmişte var olan illegal yapıları tekrar ortaya çıkartacaktır” dedi. 
Tuncay Yılmaz Avukatlı Bürosu sahibi aynı zamanda Avukat Tuncay Yılmaz, Yargıtay 12. Hukuk Dairesi’nin Ankara ve Kastamonu’daki haciz işlemleri sırasında evde bulunan bilgisayar, televizyon ve dikiş makinesinin haczedilmesi sonrası bu araçların lüzumlu ev eşyası oldukları gerekçesiyle bilgisayar ve dikiş makinesinin haczedilmemesini yanlış buldu. Yılmaz, yeni İcra İflas Kanunu’nun uygulamaları doğrultusunda Yargıtay’ın uygulamaya yön vermek amacıyla lüzumlu ev eşyası oldukları gerekçesiyle bilgisayar ve dikiş makinesinin haczedilmesine izin vermemesi yönünde karar aldığını belirterek, “Dikiş makinesi bir zorunlu unsur olarak dikkate alınabilir. Çünkü bir evde sökme ve yırtılma olayları olduğuna göre, bu konudaki kişilerin çok bireysel, yaşamsal olaylarını devam ettirebilmesi için mecburi bir uygulamadır. Yargıtay, bu konudaki kararı doğrudur ama bilgisayarla ilgili uygulaması beraberinde çok tartışma götürür” dedi.
“AKILLI TELEFON VARSA BİLGİSAYAR, ZORUNLU BİR UNSUR DEĞİLDİR”
Bilgisayarın insan hayatı içerisinde zorunlu bir unsur olmadığını ifade eden Yılmaz, “Devletin Milliği Eğitim Bakanlığının uygulamaları gereği doğrultusunda zaten öğrencilere tablet dağıtımı yapılıyor ki mülkiyeti okullara ait e-kitap uygulamaları olarak dağıtılıyor. Bilgisayarla ilgili Yargıtay’ın yorumu yanlıştır. Türkiye’deki geçtiğimiz yılki satış rakamlarına baktığımız zaman 31 milyar liralık akıllı telefon diye tabir ettiğimiz bilgisayar özellikli akıllı telefonun satışlarına bakıldığı zaman burada davalının, akıllı telefon sahibi olup olmadığı aslında incelenmesi gerekirken, Yargıtay burada direk olarak olaya tek bir açıdan bakarak neredeyse bir evde hiçbir şekilde kanunun uygulanmasına imkansız hale getirmiştir. Çünkü bilgisayar yaşamsal devamlılıkla ilgili akıllı telefon varsa zorunlu bir unsun değildir. Eğitim için zorunlu olduğunu düşündüğümüzde de bu konudaki devlet uygulamaları bunu desteklemiyor. Sonuç itibariyle devlet, e-kitap uygulamaları ile ve devlet tablet dağıtımıyla birlikte zaten bu konudaki eğitimle ilgili sıkıntıların önüne geçilmesini amaçlıyor. Bu konudaki Yargıtay’ın kararı bu açıdan bakıldığı zamanda yanlış olduğu ortaya çıkıyor. Ama kanun burada yeni olmasına istinaden ve uygulamanın getireceği hayatımıza bir sürü yenilikle daha hızlı karar verilmesi gerektiği düşüncemiz zaten mevcuttur. Bu konuda da zaten Yargıtay’ın Strateji Belgesi var. Buda oldukça doğru ve mantıklıdır. Ama uygulama ile ilgili bugüne kadar yeterince istenilen hızda adımlar atılamamıştır ve kişinin eğitim ve özel durumu dikkate alınması gerekirken mevcut Yargıtay kararında bu yönde, bir açıklık göremedik. Yani kişinin eğitim durumu, bununla ilgili hayatına ne tür katkılar yaptığına dair herhangi bir mahkeme kararı veya Yargıtay görüşü sorgulanmamıştır. Bu nedenle de bu karar sübjektif bir karar olduğunu, kanunun amacına uygun değildir. Yani burada uygulamanın getirdiği kişilerin borçlarına sadık olmasına değil, bilakis bu borçlanmayla ilgili bu kanunu tersine yorumlama gibi sonuçta doğurabilir. Buda toplumsal açıdan bireylerin birbirleriyle olan ilişkilerinde daha büyük zafiyet doğuracaktır” dişe konuştu.
“BU KARAR, İNSAN İLİŞKİLERİNİ YOZLAŞMAYA YÖNLENDİREBİLİR”
Kişilerin kredili işlem yapmasını gittikçe yasaklayan ve kredi veren kuruluşlarında daha etkin veya daha aktif veya daha ciddi güvenlik sorunları yaşaması gerektiren negatif sorunları ortaya çıkarabileceğine dikkat çeken Yılmaz, şunları söyledi: 
“Bu sorunlarla ilgili de İcra İflas Kanunundaki yorumların kişiye göre veya olaylara özgü daha detaylı incelenmesi, mahkemelerin bu konuda tutuklulukta istenilen aynı gerekçelerle ilgili de hukuk mahkemelerinde bu konuda verdikleri kararları da daha ayrıntılı gerekçeleriyle kişinin özel durumuna istinaden daha fazla gözlem ve denetim yapılmasını gerektirir tarzda olması gerekiyor. Kanununda bu şekilde her ne kadar icra memuruna taktir yetkisi vermişse de Yargıtay’ın bu konudaki görüşlerini oluştururken icra memurunun bu konuda veya bir kamu görevlisinin bu konudaki işinin yaparken ne kadar detaylı ve ayrıntı toplanmasıyla ilgili yönlendirme yapması daha doğru karar olacaktır. İnsanları birbirleriyle olan ilişkilerinde daha fazla yozlaşmaya açık bir hale doğru yönlendirebilir. İnsanların buradaki algıları çok çabuk kırılabilir. Bu nedenle de bu uygulamanın Yargıtay’ın bilgisayar ve teknoloji ile ilgili daha ayrıntılı inceleme yapması yönünde karar vermesini daha doğru olacaktır. Her ne kadar böyle bir karar çıksa da bu kararın negatif yönünde kullanılması veya kötü niyetli insanlar tarafından su istimal edilmesi, emsal gösterilmesi çok daha kolay olacaktır.”
“YARGITAY’IN KARARI, GEÇMİŞTEKİ İLLEGAL YAPILARI TEKRAR ORTAYA ÇIKARTACAKTIR”
Yargıtay’ın kararı sonrası geçmişte bitirilmeye çalışılan illegal yapıların tekrar ortaya çıkmasına tekrar neden olabileceğine işaret eden Yılmaz, şunları kaydetti: 
“Evindeki bilgisayarı haczedilemeyen kişinin o zaman yasalarımızın izin verdiği para ve değerli evrakları ile haczedilememesi gibi bir sonuca götürür ki bunlarda zaten kanunun işlemez hale gelmesi demektir. Buda illegal yapının da ortaya çıkmasına sebep olabilir. Doksanlı yıllarda benzer durumlar ülkemizde cereyan etmişti. Kişi yasal yollardan haklarını elde edemediği zaman bu sefer yasa dışı yolları çok hızlı bir şekilde aktif olarak ortaya çıkması gibi bir sonuca umarım sebebiyet vermez. Çünkü bu tür kararlar toplumda çok hızlı yayılır. Çok hızlı etkileşime sebebiyet vermektedir. Yani kişinin bilgisayarını alamıyorsak veyahut bu konudaki kanunun yaptırım gücünü uygulamıyorsak ne yapılması gerekiyor, kanun koyucunun taraflar arasındaki dengeyi sağlamaktır. Taraflar arasındaki bir tarafın menfaatini üstün tutmak değildir. Bu nedenle de kavramdaki incelikleri daha fazla araştırılması ve daha dengeleyici olması gerekiyor”
“YARGITAY’IN TAM TERSİNE BİR KARARIDA DAHA MEVCUTTUR”
Yargıtay 12. Hukuk Dairesi tarafından verilen lüzumlu ev eşyası oldukları gerekçesiyle bilgisayar ve dikiş makinesinin haczedilmesine izin vermemesi yönündeki kararının tam tersine yeni bir kararının daha mevcut olduğunu açıklayan Yılmaz, “Kararda da bir fırınla ilgili konu, fırındaki makinelerin büyük çoğunluğun fırıncılık için zorunlu olunmadığına karar verilmiştir. Yani bir fırıncının işini yapması için hamur karma makinesi dışındaki malzemelerin zorunlu unsur olmadığına karar vermiştir. Yani burada kural olarak bu kararın ilgili kişiler tarafından Yargıtay İçtihatları Birleştirme Büyük Genel Kuruluna götürülmesi ve farklı daireleri ait kararların ve sonuçta doğru olan iki dairenin farklı kararlarını Genel Kurulun götürülerek ortaya daha makul ve mantıklı karar çıkmasını talep edilmesi gerekiyor” dedi.