'Aşk Eski Bir Fotoğraftı'

Konuk yazarımız Halil Genç, sitemiz köşe yazarlarından Aşk Yazarı Mustafa Çifci'nin 'Aşk Eski Bir Fotoğraftı' isimli kitabını değerlendirdi.

  • 2083
'Aşk Eski Bir Fotoğraftı'

Konuk yazarımız Halil Genç, Aşk Yazarı Mustafa Çifci'nin 'Aşk Eski Bir Fotoğraftı' isimli kitabını değerlendirdi.

Bir edebiyat etkinliğinde sitemiz köşe yazarı Mustafa Çifci’yle tanıştıklarını belirten konuk yazarımız Halil Genç, 'Aşk Eski Bir Fotoğraftı' isimli eseri büyük bir özenle okuduğunu dile getirdi.

Yazar Genç şöyle devam etti:

"Aşk üzerine edilen her kelâmın, insanlar tarafından her zaman dinlenir ve okunur olduğunu yazdıklarımdan ve okuduklarımdan biliyorum. Bu bir sinema filmi olabilir, televizyon dizisi, bir roman ya da öykü, şiir, fotoğraf, resim, anlatı ya da özdeyiş. Şarkılarda, türkülerde, drama ya da tiyatro eserlerinde... Eserin kendisidir kiminde, bir paragraf, hatta bir sözcük. Çoğu zaman sözsüzlük bile bizi alır sayfalar dolusu düşüncelere götürür. Düş dünyamız tamamlar yazılmayanları, söylenmeyenleri, söylenemeyenleri ve eksik kalan parçaları.

İşte bu tür verimleri genel olarak 'kendini tekrar eden' gibi algıladığımız için özenle bakmayız, şöyle bir göz gezdiririz, göz ucuyla izleriz. Buna, çok okumuş ve araştırmış olmanın bir tür alışkanlığı diyelim. Özel, çarpıcı şeyler ararız baktığımız her üründe. Daha önce söylenmeyeni, yazılmayanı bulmayı umut ederiz. Sayfalar dolusu bir yazıda anlatılmak isteneni, bir iki cümlede buluvermek isteriz. Kaldı ki insanların, artık, okumak için yeteri kadar vakit ayırdığını söylemek zor. Kendi duygularımızı kendi sözcüklerimizle dile getirmek yerine, başkalarının daha önce söylemiş olduğu çarpıcı sözcükleri, cümleleri, ya da özdeyişleri bir yerlerden kopyalayıp 'paylaşıveriyoruz!' Hatta söylenenin doğru olup olmadığını anlamaya çalışmadan, kaynağın doğru olup olmadığını inceleme zahmetine katlanmadan yapıyoruz bunu. Diyeceğim şudur, duygularımızı ifade ederken bile kopyacı olup çıktığımızın çoğu zaman farkında bile değiliz.

Nereye geleceğim, Mustafa Çifci’yle geçen yaz bir edebiyat etkinliğinde tanıştık. Bu tür etkinliklerin benim gözümde çok önemli kazanımlarından biri de yeni dostlar edinilme şansıdır. Yeni paylaşımlar ve kalıcı olmasını ümit ettiğim dostluklardır. Panellerin, söyleşilerin ve diğer etkinliklerin arasına sıkışan zaman aralıklarındaki sohbetlerde Mustafa Çifci’nin kendini bilen, kendinden emin, dolu, doyurucu sohbeti beni oldukça mutlu etmişti. Bu şekilde başlayan paylaşımlarımızın dostluğa çevrildiğini hissettim, ayrıca mutlu oldum. Kitaplarından bana da imzaladı ve mütevazı bir yaklaşımla okumamı rica etti. Her şeye birden yetişmek kolay değil. Onu okuyalım, haydi şunu da aradan çıkartalım derken yazı devirmişiz. Toplum olarak yaşamakta olduğumuz zor zamanlar, travmatik ölümler, acılar, ayrılıklar derken, sürüklene geldiğimiz sonbaharın hüznü bitmedi, bitmiyor. İşte 'Aşk Eski Bir Fotoğraftı' kitabını bu duygu yoğunluğu içinde aldım elime. 'Sevgili Hocama' diye yazmış yine aynı alçakgönüllülükle ve 'Aşk Yazarı' diyerek imzalamış. Bir kez daha teşekkür ederim kendisine.

Büyük bir özenle okudum. Zaten birinci sayfadan başlayarak bu özeni göstermek zorunda hissediyorsunuz kendinizi. Bir oturuşta, ara vermeden bitireceğiniz birbirinden bağımsız yazılar. Roman değil. Öykü de değil, ama öykü tadında, yer yer şiirimsi dizelerle zenginleşen metinler. Yazıların hiçbirinde bir kahraman da yok. Durmaksızın, her yerde ve her şeyde sabırla aşkı arayan siz, ben, biz varız. Bazen bir ses oluyor arayıcı, bazen bir nefes. Düşler kuruyor bazen arayıcı, düşler kurduruyor ve bazen de isyan ediyor. Yazıların neredeyse tamamında en dikkat çeken şey ise yazarın, olmayan kahramanlarına sorduğu ve sordurduğu sorular. Sorular okuduğunuz satırlarda, ama yanıtlar sizde. Yani okuyucuda. Kısa süre içinde soruları hem okuyan, hem de yanıt aramaya başlayan oluyorsunuz. Bu akış içinde, kısa sürede farkında olmadan kendinizi okumaya kaptırıyorsunuz ve yazarın, yani size soruları hazırlayanın kim olduğunu unutuyorsunuz.

Yaşamın anlamını sorgulamayanımız yok gibidir. Neyiz biz, kimiz, bu dünyada var oluşumuzun bir anlamı var mıdır, nereden gelmekteyiz ve nereye gitmekteyiz… Bakın işte, ben de soru sormaya başladım! Ama kimseye sorulmuş sorular değil bunlar. Hem yanıtları kolay da değil, ama hep düşünürüz bunları. Mustafa Çifci’nin, yaşamı sorgulayan satırların felsefi bir tartışama niyeti ya da amacı taşımıyor. Ama mutluluk arayışına çıkan bir gezginin, tartışmaya, okuyucuyu da dâhil etmek istemesinden daha doğal ne olabilir? Sadece sorulardan ibaret olduğu düşünülmesin bu niyetin, kendine has yanıtları da var gezginin, bu yanıtları üzerine oturttuğu temeller de. Duygular, özlemler, beklentiler, sitemler, ulaşılamayan sevgilerin kalbimizde yarattığı boşluklar, emek verilmeyen sevgiler ve sıradanlaşan ilişkiler, çocuklarımızın kutsal bir değer olarak sevgilerimizi ayakta tutuşu…

Günlük ilişkilerimizde yaşadığımız duygusal sıkıntıların ve açmazların çözümleri üzerine kendi çözümlerimizi kolaylıkla bulabileceğimize işaret eden satırlar, yüreğine derinliklerine kadar uzanıyor insanın. Bu bir akıl vermek ya da ders vermek değil hayır, okuyucuyu, soruların çokluğu ve çeşitliliğiyle düşünmeye zorlamak. Televizyonlardaki tatsız tuzsuz, durmaksızın kendini tekrar eden dizilerdeki abuk subuk ilişkilerde kendimizi aramaktan vaz geçersek tabi…

Özenle okudum ve okunmuş kitaplarımın arasına koydum 'Aşk Eski Bir Fotoğraftı'yı, ama önüne ve üstüne başka kitaplar koymadım. Olmaz zamanlarda yeniden elime alacağımı biliyorum."