Eski Bakan Şener, Kastamonu'dan 'hayır' için destek istedi

Adalet ve Kalkınma Partisi kurucularından Abdüllatif Şener 'Cumhuriyet tarihinde en büyük yağmaya zemin hazırlayacak bir düzenlemedir' dedi.

  • 2861
Eski Bakan Şener, Kastamonu'dan 'hayır' için destek istedi
TAKİP ET Google News ile Takip Et

AK Parti'nin kurucu isimlerinden ve eski bakanlardan Abdüllatif Şener 16 Nisan’da gerçekleştirilecek olan Anayasa Değişikliği Halk Oylaması çalışmaları kapsamında Kastamonu’ya geldi. Şener anayasa değişikliğinin yağmaya, talana zemin hazırlayacak bir düzenleme olduğunu ve Türkiye’yi felakete sürükleyeceğini vurguladı.

Adalet ve Kalkınma Partisi kurucularından Abdüllatif Şener, Anayasa Değişikliği için yapılacak referandumda sandıktan 'Hayır' çıkması için Kastamonu’dan destek istedi. Şener 16 Nisan’da Türkiye’de demokrasiyi daha da güçlendirmek gerekirken mevcut kurumları çökerterek, her şeyde tek kişiyi yetkilendiren düzenlemenin felaket olduğunu söyledi.

16 Nisan’da gerçekleştirilecek olan referandumda Türkiye’deki mevcut anayasa düzenini değiştiren bir anayasa değişikliğinin oylanacağını ifade eden eski Bakan Abdüllatif Şener, anayasaların vatandaşların hak ve özgürlüklerini koruyan metin olduğunu, yapılmak istenen anayasa değişikliği paketinin Türkiye’nin menfaatlerine uygun bir devlet düzenini ortaya çıkaran metin olmadığına dikkat çekti.

Abdüllatif Şener referandumda kullanılacak oylarda Cumhurbaşkanı seçilmeyeceğini ifade ederek; “16 Nisan pazar günü yapılacak olan referandum seçimlerinde bir cumhurbaşkanı, bir partiyi iktidar yapıp, diğer bir partiyi indirmeyeceğiz. Milletvekili de seçmeyeceğiz belediye başkanı da. Bir anayasa değişikliğine oy vereceğiz. Bu anayasa değişikliği de Türkiye'de ki devlet düzeninin nasıl olması gerektiğini anlatıyor" diyerek "Türkiye'de bundan sonra nasıl bir devlet düzeni olacağına karar vereceğiz. Bu anayasa ile birlikte cumhurbaşkanının yetkileri artıyor. Böylelikle cumhurbaşkanı tek hükümet oluyor. Başbakan, bakanlar kurulu kalmıyor” ifadelerini kullandı.

“TEK KİŞİYİ YETKİLENDİREN DÜZENLEME BİR FELAKETTİR”
Devletlerin anayasalara göre şekillendiğini kaydeden Abdüllatif Şener: “Son 5 bin yılda binlerce devlet kurulup yıkılmıştır. Her devlet kurulup yıkılmasında insanlar büyük tecrübeler kazanmışlardır. İyi, güçlü, halkı huzurlu ve mutlu devlet yetkilerin tek kişide toplandığı devlet, devlet değildir demişlerdir. Devletin kurumları kendisine ait görevleri yerine getirir. Kurumlar arasında denge olur. Devlet böyle olması gerekir. Yasama, yürütme ve yargı organları farklı bir şekilde kurularak birbirinden bağımsız olmalıdır. Ama arasında da denge olmalıdır. Bu olmadığı zaman adaleti ve huzuru sağlayamazsınız. Milli gelirin yüksek olduğu devletlerde tüm yetkiler tek kişiye ait değildir. Hangi devlette yetkiler tek kişide toplanmışsa o devlet güçsüzdür. O devletin halkı sefildir ve perişandır. Dünyada 57 tane Müslüman ülke var ve bu ülkeler arasında Türkiye hariç hepsinde tüm yetkilerin tek kişide toplandığı devlet düzeni var. Bu 57 ülkenin milli geliri sadece Almanya kadar. ABD’nin dörtte biri. Bir ülkede sorun varsa yönetim biçimi ile uğraşmaktan önce bunu halledeceksin. Ülkeyi daha perişan hale getirecek uygulamaların hevesinde olmayacaksın.  Bu yüzden dünyanın en ağır silahlarını burnunun dibine getirerek dayıyor ve istediği gibi ülkelere bomba yağdırıyor. 57 ülke bir araya gelerek bir at arabasını o ülkelerin sınırına gönderemiyorsunuz. Asıl problem burada. Demokrasiyi daha da güçlendirmek gerekirken mevcut kurumları çökerterek her şeyde tek kişiyi yetkilendiren düzenleme bir felakettir. Bir hükümetin geldiğini farz edin, ülkeyi savaştan savaşa soktu. Kan gölü oldu memleket, her sokağa yüzlerce şehit cenazesi gelse, bu Anayasa değişikliğinden sonra hükümeti değiştirecek hiçbir mekanizma yoktur. 5 yıl boyunca Cumhurbaşkanlığı seçimi yapılıncaya kadar katlanacaksınız. Meclis hükümeti denetleyemezken, denetim yetkileri hep elinden alınmış iken, Cumhurbaşkanı tek başına meclise hükmedecektir. Cumhurbaşkanı muhtemelen mecliste en çok oyu alan partinin genel başkanı olacak. Milletvekili seçimleri de Cumhurbaşkanlığı seçimi ile aynı gün yapılacak, ayrıca Cumhurbaşkanı hiçbir gerekçe göstermeden seçimleri yenileme hakkına sahip olacak. Milletvekillerinin yarısı bir araya gelse seçimleri yenileyemeyecek. Meclisin seçimleri yenileyebilmesi için 360 milletvekilinin bir araya gelmesi gerekecek ama Cumhurbaşkanı tek başına seçimleri yenileyecek. Böylece hükümeti denetleyemeyen bir meclis ama meclise hükmeden bir Cumhurbaşkanlığı ortaya çıkıyor” ifadelerini kullandı.

“DÜNYADA KENDİ YETKİ, GÖREV VE SORUMLULUĞUNU KENDİSİNİN BELİRLEDİĞİ HİÇBİR İDARİ BİRİM YOKTUR”
Dünya’da yasaların sadece parlamentolar tarafından çıkarıldığını söyleyen Şener; “Fakat bu getirilen Anayasa ile Cumhurbaşkanı’nın istemediği kanunların meclisin çıkarma hakkı da yoktur, yetkisi de yoktur. Cumhurbaşkanı 600 vekile yasayı, kanunu çıkarttırmazken, kendisi tek başına Cumhurbaşkanlığı kararnameleri adı altında yasa çıkarma hakkına sahiptir. Yargıda en yüksek kurum HSYK’dır. Anayasa Mahkemesi de önemlidir. HSYK’nın üyelerini hakimler ve savcılar kendi aralarından belirler. Eğer bu kurumun üyelerini belirleyen meclis, hükümet olursa, bu kurum yandaş hale gelir. Yargıda yandaş hale gelir. Bu Anayasa değişikliğine göre HSYK üye sayısı 13’e indiriliyor. Üyelerin tamamını ya doğrudan ya da dolaylı Cumhurbaşkanı belirliyor. Dolayısıyla yargı yandaş olacak bir makamın emrinde oluyor. İstediği zaman bu yargıyı rakipleri için bir kırbaç haline çevirebilir. Dünya’daki hiçbir yerinde kendi yetki ve sorumluluğunu kendisinin belirlediği bir yönetim şekli yoktur. Bu bir felaket demektir. 5 bin yıllık yönetim tecrübesinde insanlar parlamentoda karar kılmıştır. Şimdi öyle değil, Cumhurbaşkanı kararnameler çıkarır diyorlar. Başbakan olmayacak, bakanlar kurulu olmayacak. Hatta bakanlar da olmayacak. Cumhurbaşkanının izni olmadan sekreter dahi atayamayacak olan kişi bakan değil ancak bakancık olur. Yeni sistemde kimse meclise sorumlu olmayacak. Herkes Cumhurbaşkanına karşı sorumlu olacak. Yasama yetkisi meclisten alınarak Cumhurbaşkanına geçecek. Bu sistem geçtiği takdirde hükümeti değiştirecek hiçbir mekanizma ortada kalmayacaktır. Dünyada kendi yetki, görev ve sorumluluğu kendisinin belirlediği hiçbir idari birim yoktur. Bir adamı bir koltuğa oturtup görevini, yetkini sen belirle dediğin zaman felakettir.  O adam o ülkenin başına bela olur. Cumhurbaşkanı kararnameleri çıkarır deniyor. Taşra teşkilatlarındaki birimlerin görevlerine Cumhurbaşkanı karar verecek. Böyle bir devlet anlayışı hiçbir yerde yoktur. En önemli konu sahiller. Hatay’dan, Artvin’e varıncaya kadar Ege, Marmara, Akdeniz, Karadeniz ve hatta ülkedeki göllerin, ırmakların sahilleriyle ilgili kurulacak idare vasıtasıyla peşkeş yapılacaktır. Hepsini tek başına bir kişi belirleyecektir. Cumhuriyet tarihi boyunca 100 yıldır yapılan yağmadan daha büyük bir yağmaya zemin hazırlayacak bir düzenlemedir.  Ortaya feci tablolar çıkıyor” diye konuştu.

Şener sözlerini şöyle sürdürdü: “Cumhurbaşkanı bir partinin genel başkanı değil mi? bakın ne ortaya çıkacak ben size söyleyeyim, cumhurbaşkanı bir partinin genel başkanı olması sıfatıyla, diğer partilerin genel başkanlarını, parti sözcülerini ve seçmenlerini ağzına geldiği gibi eleştirecektir, haşlayacaktır, hatta tehdit edecektir. Ama diğer partilerin genel başkanları, sözcüleri hatta seçmenleri tweet atarak veya bir kahvehanede sohbet ederken, cumhurbaşkanının partisinin politikalarını eleştirdiği zaman 1 yıldan 4 yıla kadar hapis cezasıyla yargılanacaktır. Böyle bir devlet düzeni olmaz. Bu kadar yetkiyi ve sorumsuzluğu bir kişiye topladıktan sonra,  bütün devlet yetkisini kullanan ot tek kişi diktatör de olabilir, faşist bir yönetim de kurabilir. Devlet yetkileri mafya örgütlerine özgü, mafya yöntemleriyle idare edilen bir devlette ortaya çıkabilir.  Bazıları diyorlar ki, ‘reis istedi şimdi bunu verelim de beğenmezsek geri değiştiririz’. Bunu kabul etme hakkınız var değiştirme hakkınız yok. Bu o kadar farklı, o kadar büyük yetki ve sorumsuzluğu getiriyor ki, ben hissediyorum şimdi bu yetkilerini ve sorumsuzluğunu anlatırken hepinizin gözleri ışıl ışıl parlıyor. Her biriniz diyor ki, ‘bu değişiklik yapılırsa bu memlekette en iyi cumhurbaşkanlığını ben yaparım’ diyor. Böyle bir şeyi ele geçiren var ya, bunu değiştirtmemek için, kanının son damlasına kadar mücadele eder. Referandumdan hemen sonra ‘evet’ çıktığı zaman her şeyin allak bulacağını söylemiyorum. Ama siz Türkiye’deki rejimin adına ne derseniz deyin, ‘canım bu da demokrasi’ gibisinden laflar edenler olabilir ama dünyada hiçbir ülke bu rejimin adına demokrasi demez. Bu rejim dünyanın her tarafında diktatörlük olarak anılacaktır.”

Kazım BOLAT