Aşk Yazarı Mustafa Çifci ile röportaj

Ödüllü Yazar Betül Fırat'ın Aşk Yazarı Mustafa Çifci ile yaptığı röportaj.

  • 1138
Aşk Yazarı Mustafa Çifci ile röportaj

Şair-Yazar Betül Fırat, Aşk Yazarı Mustafa Çifci ile röportaj yaptı.

Betül Fırat'ın röpartajı:

"Yazdığı kitaplar ve sözlerle aşk edebiyatına önemli katkılar sunan, aşkın en seçkin, en çok okunan yazarlarından biri olan, basında 'Aşk Yazarı' diye söz edilen yazar Mustafa Çifci ile birlikteyiz.

Öncelikle hoş geldiniz diyor ve söyleşimizin başlangıcında bir iki cümleyle sizi tanımak istiyoruz.

Betül Fırat: Sizi çok kısa tanısak..

Mustafa Çifci: Kastamonu doğumluyum. İşletme, Sosyal Hizmetler ve Sosyoloji lisans mezunu olup aynı zamanda Psikoloji Uzmanlık, Koçluk Mesleki Eğitmenliği ve NLP Uygulama eğitimleri ile Gedik Üniversitesi Yaşam Koçluğu eğitimini tamamladım. Sosyoloji alanında, Türkiye’de kırsal ve kentsel aile konularında araştırmalar yaptım. Bir süre sınıf öğretmenliği görevinde bulunduktan sonra, bankacılık hayatına başladım, özel bir bankada bölüm müdürü olarak çalışmaya devam ediyorum.
Edebiyata ilk şiirim, '1985-Gençlik Yılı' adına düzenlenen yarışmada, 'Azize' adlı uzun şiiriyle şeref ödülü alarak giriş yapmıştım. 'Aşkın Adı Sevişmek Değil' adlı deneme kitabı (1999) çok satanlar listelerinde yer aldı, 'Aşkta Haram Olmaz' eserim büyük ilgi gördü, 4 baskı yaptı.

* Türkiye Yazarlar Ansiklopedisi, Biyografya - Ünlüler Ansiklopedisi, Türkiye Edebiyatçılar ve Kültür Adamları Ansiklopedisi, İstanbul Şiirleri ve Yazıları Antolojisi - İst. Büyükşehir Belediyesi - Fethin 550. Yılında 550 Şair- Yazar-adlı dev eserlerde yer aldım. On beş yıl radyo programları hazırlayıp sundum. Ulusal ve yerel gazetelerde yazmaya devam ediyorum.

Betül Fırat: Aşk yazarı markanız tescilli, değil mi?

Mustafa Çifci: Evet, T.C. Türk Patent Enstitüsü tarafından tescil edilmiştir. Ben kaçak isim kullanmam. Sözümle ne dediysem, yaptıklarım ve yazdıklarım da aynıdır.

Betül Fırat: Aşk yazarı ne demek? Neyi yazar aşk yazarı?

Mustafa Çifci: Aşkı, sevgiyi yazar. Çünkü aşkın ve sevginin yokluğunu kavgalar doldurur. Aşk ve sevgi toplumsal huzurun ilk adımıdır. Toplumun sosyal düzeni bu yoldan geçer. Sevgi, aynı dili konuşabilmektir. Devletleri, milletleri bir arada tutan en büyük değer, konuşulan dildir. Dil ise sevgi demektir. Aynı dili konuşabilenler anlaşır, anlaşabilir.

Betül Fırat: İnsan neye doyamaz, diye bir soru sorsam, cevabınız ne olur?

Mustafa Çifci: İnsan her şeye doyar. Yalnız bir sevgiye, sevilmeye doyamaz. Gezmelere, tozmalara da doyar. Ne yerse yesin doyar. Giyime de doyar. En lüks, en pahalı giysilere de doyar. Hatta an gelir, bir deniz kenarında sıradan bir şortla en rahat hissettiği yer olabilir. Bir bebeği öpmeye, bir çiçeği koklamaya, yardıma muhtaç olan bir eli tutmaya doyamaz…

Betül Fırat: Çok aşk yaşadınız mı?

Mustafa Çifci: Evet, dolu dolu, ruhumla, her şeyimle hissedebileceğim bir aşk yaşadım elbette. Aşk yaşamayan aşk yazarı zaten olamaz.

Betül Fırat: Kaç eseriniz var?

Mustafa Çifci: Yayınlanan kitap sayım 23 adettir. Bunların yanında yüzlerce köşe yazım bulunmaktadır.

Betül Fırat: Yazılarınızda beslendiğiniz alanlar nelerdir? Kimi anlatıyorsunuz?

Mustafa Çifci: Yazdıklarım sadece benim kendi yaşantılarım diyebilirim. Ben yaşamadığım ve hissetmediğim hiçbir şeyi yazamam.

Betül Fırat: Kıskançlık nedir? Seven kıskanır denir, doğru mudur?

Mustafa Çifci: Yanlıştır. Kıskançlık insanın doğasında vardır ama sevginin bir kanıtı ya da ölçüsü değildir. Çok kıskanmak çok sevmek değildir. Sevgi güven demektir. Aşırı kıskançlık kişinin sosyal ve psikolojik sorunlu olduğunu gösterir. Kıskançlık, birey olamamanın bir işaretidir. Kişinin kendi iç dünyasıyla ilgili bir çelişkidir.

Betül Fırat: Aşk değişti diyorlar, doğru mu?

Mustafa Çifci: Hayır, yanlıştır. Her şey değişir aşk değişmez. Dünyada yaşanan her şey; savaşlar, yokluklar, acılar her şeyi değiştirmiş ama insanın öz sevgisini, öz aşk duygusunu hiçbir şey değiştirememiştir.

Betül Fırat: Onsuz yaşayamam, ayrılırsam ölürüm, diyenlere ne dersiniz?

Mustafa Çifci: Yanlıştır. Zamanla her duygu değişir, bugün iyi olan yarın kötü olabilir. İlişkilerin yolunu belirleyen çıkar ilişkileridir. Zaman ve mekanlar değiştiğinde tercihler de değişecektir. 
Hatta bir zamanlar canım dediklerinizle öyle bir gün gelir ki, bir yaprak gibi gönlünüzden düştüğünü görürsünüz. Duygularınız birbirine karışır. O yakınlarınızdan bir yabancıdan kaçar gibi uzaklaşmak istersiniz…

Betül Fırat: Sonra değişir, belki sonradan aşık olabilirim diyenlere ne dersiniz?

Mustafa Çifci: Yanlış. İnsan tanıdıkça âşık olmaz, tanıdıkça daha çok sevebilir. Aşk, anlık duyguların toplamıdır. Aşk, bireyseldir, tek kişi ister. Aşk ne kadar tek ise, sevgide o kadar geniştir. Ve insanın özü asla değişmez.

Betül Fırat: Sevgi neye göre değişir?

Mustafa Çifci: Sevgi, ilişkilere göre yol bulur. Saygı olmazsa sevgide olmaz. Sevgi, karşı tarafı daha çok mutlu edildiği oranda artar.

Betül Fırat: İnsan sevdiği kadar mı sevilir?

Mustafa Çifci: Yanlış. İnsan sevdiği kadar ne sevilir en de sevilmez. Karşımızdaki insanın gönlünde ne kadar yerimiz var, bunu bilmek mümkün değildir. Bazen biz sevdiklerimize az geliriz, bazen de sevdiklerimiz bize yeterli gelmez.

Betül Fırat: İnsan yalnız mıdır?

Mustafa Çifci: Evet. İnsan yalnızdır. Acısını, hastalığını, üzüntüsünü, karşılıksız aşkın acısını tek başına yaşar. Bazen yapayalnız hissedersin kendini, tek başına ve her şey kalbine dokunur…

Betül Fırat: Sevgi nasıl çoğalır?

Mustafa Çifci: Sevgiyi çoğaltan sadece sevgidir. Sevgi, sevgiyle çoğalır. Sevgi, duygu boşluklarını kapatır. Yıllarca evli kalıp sonradan ayrılan çiftlerin ana nedeni aradaki duygusal boşluktan gelir. Aradığını bulamamış olmanın düşüncesi ayrılığı getirir. O yolda iki kişi değil yalnız olduğunu hissettiği an ayrılmaya karar verir.

Betül Fırat: Binlerce şiir, binlerce türkü var, size göre bunlar neyi anlatır?

Mustafa Çifci: Ne kadar çok şiir, ne kadar çok öykü varsa, toplumun sevinci ve hüzünlü yanı aynı orantıdadır. Ne kadar sevinç varsa o kadar hüzün dersek hatalı benzetme olmaz.

Betül Fırat: Hem aşk yazarısınız, hem de çok sevmeyin, diyorsunuz bu çelişki değil mi?

Mustafa Çifci: Değil. Her şeyin fazlası zarar olduğu için sevginin ve aşkında fazlası zarardır. Ne kadar çok severseniz, ayrıldığınızda o kadar acı çekersiniz. Aşkta alınan haz çekilecek acının sınırlarını çizer. Yeterince sevin, fazlası devam etmez bitişi hızlandırır.

Betül Fırat: Öz aile kavramınız var, öz aile ne demek size göre?

Mustafa Çifci: Öz aile; anne, baba, kardeş ve çocuktur. Eşten ayrılıp kopabilirsiniz ama öz ailenin mezarları bile aynı yerdedir. Evlenip, başka yerde yuvasını kuran kızın kalbinin bir yarısı baba ocağında kalır. Ne kadar çok âşık olursanız olun, çılgınlar gibi, onsuz yaşayamayacak gibi olursanız olun, zaman, mekân, para pul değişince, duygu düşüncelerde değişir. Bir değil binlerce sevgili olacak kadın- erkek bulursunuz! Ama asla bir daha bulamayacağınız iki insan var hayatınızda! Birisi Anne, diğeri Babadır.

Betül Fırat: Karı- koca hakkında neler söylersiniz merak ettim?

Mustafa Çifci: Evliysen ve eşini sevmiyorsan evli sayılmazsın. Çünkü evliliğin güzelliğini yaşamıyorsundur. Eşine sözlerinle kalbine dokunmalısın. Ellerinle değil, gözlerinle dokun eşinin tenine. Ve unutma ki, bir kalbe, bir kalp yeter. Evlilikte aşk değil, samimi sevgi gerekir. Ve kadın, bedeninin olduğu yatakta değil, kalbinin olduğu yerde kadın olur. Bir kadın için önce eş gelmeli, sonra çocuklar. Çünkü hastane odasına düşmeye görün, pijamanızı değiştirecek tek kişi eşiniz olacaktır. Evde karı kocanın çözemediği hiçbir sorunu başkaları çözemez. Her ne yaşarsanız yaşayın, asla evin dışına taşmasına izin vermeyin. Sağlıklı ilişkiler tek taraflı fedakârlıklarla yürümez. İki tarafın ortak çabası şarttır. Mutlu bir yuva her şey demektir. Evde ne kadar huzur olursa dünya o kadar güzelleşir. Bir sarıl sımsıkı eşine, beraber daha güzeliz, iyi ki varsın, diyerek ayrıl sabah evden…

Sürekli birbirinizin sevdiği, hoşlandığı şeyleri büyütün ki sevginiz çoğalsın. Önemli olan; mutlu, huzurlu, eşlerin birbirine yetebilen sevgi dünyalarını yaratabilmeleridir. Çocuk evinde mutsuz olduğunda ne kadar iyi beslenirse beslensin bir yani hep aç kalacaktır!

Betül Fırat: Aile de en mutlu zaman dediğiniz süre ne zaman?

Mustafa Çifci: En mutlu aile zamanı, kimsenin evden ayrılmadan, evlenip başkalarına karışmadan, hesaplar bölünmeden önceki yaşamlardır.

Betül Fırat: Bazı şeylerin tarifi yok diyorsunuz, nedir bunlar?

Mustafa Çifci: Çok doğrudur. Bazı anların tarifi yok; tüm ailenin bir yemek masasında buluşup neşe içinde yemek yemeleri gibi, yaşanmadan anlatılamaz. Askerden dönen bir çocuğun yaşattığı o gurur, elindeki kınasıyla, evlenip ayrılan kızın garip hüznü ile sevinci, uzun zaman aradan sonra evine dönen bir baba ya da annenin çocuklarına sarılışındaki o sevginin, o mutluluğun tarifi… Var mı? Yok! Yaşanmadan anlatılamaz dediklerimize sadece birer örnek…

Betül Fırat: Dostluk hakkında neler demek istersiniz?

Mustafa Çifci: Hani bazen eski bir dostunuzu ararsınız da, karşınızdaki, 'iyi ki aradın, seni özledim, bir ara görüşelim, aramana sevindim', der. Mutlu olursunuz. Aramış olmanıza sevinirsiniz.  Bazıları ise, 'bu kadar zamandır neden aramadın, insan bir arar sorar, hayırsız', gibilerinden hemen hesaplaşmaya, soru sormaya, sizi suçlamaya başlar. Aradığınıza pişman eder. İşte bunlardan biri değerli, diğeri değersiz ilişkilerdir. Biriyle sağlam bir dostluk tekrar başlarken, diğeriyle tüm ilişkinin bitmesine neden olur…

Betül Fırat: İnsanın içindeki boşluklardan söz ediyorsunuz, boşluk derken neyi anlatmak istiyorsunuz?

Mustafa Çifci: İnsanın içindeki bazı boşluklar hiç dolmuyor. Bir babanın, bir annenin eksikliğinde ne yaşarsan yaşa hep yarım, hep hüzün, hep boşluk devam ediyor. Yaşanmamış özlemlerin boşlukları, sevmiş kavuşamamış, elde etmiş ama hissedememiş boşluklardan söz ediyorum.

Betül Fırat: Eş- çocuk yaklaşımınızı farklı yönden anlatıyorsunuz kısa bilgi olarak nedir?

Mustafa Çifci: Eş, dost, arkadaş, sevgili; birden fazla seçim yapabilirsin. Birkaç defa âşık olabilirsin ama bir tane olanların yeri hep özeldir: Anne, Baba, Kardeş ve Çocuk gibi…

Betül Fırat: Güzel tanımınız nedir? Fiziksel güzellik midir?

Mustafa Çifci: Güzele 40 günde doyulur, tatlı dile bir ömür doyulmaz. Hani derler ya, ömrümden ömür alıp ona versin diye, güzellik ve sevgi böyle bir şeydir. İnsanları birbirine bağlayan ruhsal güzelliktir. Eğer iç dünyanız denk değilse karşınızdaki dünya güzeli olsa bir anlamı olmaz…

Betül Fırat: Sevgi ile birbirine bağlı olmakla, aşkla birbirine bağlı olmak arasındaki ayrım çizgisi nedir?

Mustafa Çifci: Bu konuda araştırma yapılmış: sevgiyle bağlı olanların yüzde 57'si eşini ya da sevdiğini aldatabileceğini söylemiş, aşkla bağlı olanlar ise sadece yüzde 8'si belki aldatabileceğini söylemiş. Âşık olan aldatmaz. Aşkta çıkar yoktur. Âşıksa âşıktır. Sevginin yansıması farklı olabilir. Size iyi davrananları sevebilirsiniz ama âşık olamazsınız. Sevgi yaşayarak büyür. Yani sevgi objektif, aşk sübjektiftir. Aşk, bireyseldir, kıskançtır.

Betül Fırat: İnsan değişir mi? Ya da değişen nedir?

Mustafa Çifci: İnsan değişmez, Değişen sadece teknolojidir. Zenginin daha fazla kazanmasıdır. İnsan değişseydi, acılar biterdi, kavgalar biterdi, açlık biterdi, hüzünler biterdi. Daha da önemlisi, öldürmeler biterdi. İnsan değişse, Dünya değişirdi. Oysa hiçbir şey değişmemiş…

Betül Fırat: Kuşaklardan söz edilir. X, Y kuşakları konusunda ne demek istersiniz?

Mustafa Çifci: X kuşağıymış, Y kuşağıymış. Hepsi sermayenin gücü, ezici sömürücünün düzenidir. İnsan değişmez, dediğim budur işte. Birinci yüzyılda neler vardı? 'Hastalık, cinayet, açlık, kadın ticareti, tecavüz, yokluk, hırsızlık.' Bu yüzyılda değişen, yok olan, artık yaşanmayan hangi kötülük yok oldu? Hayvanlara, insanlara, çocuklara tecavüz edenler, hangi kuşağın insanları? Değişen sadece ve sadece teknolojidir. Bu değişim yine sokaktaki insanın yaptığı, istediği değişim değil, para babalarının olmasını istediği değişimdir. Gerisi boş hikâyeler…

Betül Fırat: Yine kadınlara ve aşka gelirsek, ekmek yapmasını bilenler değil makyaj yapmasını bilen kadınları mı ilgi görür?

Mustafa Çifci: Yanlış. Yani iki görüşte hatalı. Ekmek yapmasını bilmiyorsa eşin, her zaman dışardan yemek zorunda kalırsınız. Ütü yapmasını beceremiyorsa kuru temizlik sürekli gider oluşturur. Bir süre sonra bunları yapan arkadaşlarınızın eşlerini örnek göstermeye başlarsınız ve evde huzursuzluk başlar. Ne kadar güzel, ne kadar albenisi yüksek, ne kadar çok dişi olursa olsun, öyle bir an gelir ki, güzelliği görülmez olur. Tüm ev işlerinde on parmağında on hüner eşin var diyelim. Her şeyin en iyisini yapar. Temizlikte süper, tutumludur, evi ailesi için çocukları için canını verir, saçını kendisi boyar, para vermez. Bir süre sonra bu da seni sıkar…

Şık giyimli, mis kokulu, dudağı kırmızı rujlu kadınları özlemeye başlarsın. Özel ve romantik bir gece arzuladığında eşin bakımsız, yorgun, yatağında bitap düşmüş kadını değil şık kadınları örnek gösterirsin. Çekici kadınları özler ve merak edersin.

Evde başlar huzursuzluk..

Ne kadar fedakâr, ne kadar özverili, ne kadar çok tutumlu olursa olsun öyle bir an gelir ki, hiç biri görülmez olur…

Yani demek istediğim, hepsinden eşit oranda olmalıdır. Hayat denge gerektirir.

Betül Fırat: Bir insanı tanımak nasıl olur? Gençlere, evlilik düşünenlere öneriniz nedir?

Mustafa Çifci: Bir insanı nasıl tanırız? İnsan gizemli bir canlıdır. Kötü güne denk gelmeden tanımak neredeyse imkânsızdır. Gezmekle tozmakla insan tanınmaz. Olaylara nasıl tepki veriyor, kardeşlerine nasıl davranıyor, babası ve annesine saygısı nasıl, bunlara bakılmalı. Kaçamak öpüşmeleriniz, koklaşmanız, sevişmeleriniz sevgiyi doğuramaz. Üstelik bunun adı, Aşk hiç değildir.

Betül Fırat: Dostluklar nasıl gelişir?

Mustafa Çifci: Kalıcı dostluklar ve ölümsüz aşklar bir insanın iç dünyasını tanımakla mümkün olur. Bir insanı tanımadan seviyorum demek boş bir söylentiden ibarettir.

Betül Fırat: Evlilik hakkında neler düşünüyorsunuz?

Mustafa Çifci: Evlilik dediğimiz birlikteliğin sağlıklı devamı için sevgi, saygı bedensel, tensel ve tinsel doyumun tatmin derecesine göre şekillenir.

Ve güven duygusu hepsinden önce gelir…

Güven zedelenirse ne güzellik para eder ne kadının dişilik özellikleri ne de erkeğin adamlığı..

Karşı tarafın gözünde beş para değeriniz kalmaz…

Yukarda dediğim bütünlük olmazsa, bir türlü tamam olmayan, hep eksik kalan bir şeyler olur. Bir gün iyi, iki gün kötü, kavgalı gibi..

Bunlardan biri eksik olduğunda yarı topal yürüyen bir ilişki çıkar ortaya,

Çevrenizde kavgalı gürültülü ilişkiler varsa bunların eksikliğini göreceksiniz.

Betül Fırat: Evlenmiş ama aile olamamış diyorsunuz, biraz açabilir miyiz?

Mustafa Çifci: Hepimizin sevilmeye ihtiyacı vardır. Bir eşi sevmeyip sadece maddi destek sağlayarak bir ilişki devam eder mi? Bir çocuğu sımsıkı kucaklamanın verdiği duyguyu para vererek yaşanması mümkün değildir. Evlenip ayrı yaşayanlar, evlilik dışı yasak ilişki içinde olanlar bunlardan birini eksik yaşayanlardır. Evlenmiş ama aile olamamış insanlardır. Ev içinde eşler birbirine sahip çıkmayı öğrenirse hem evlenmiş hem de aile olmuş olurlar. Evlilik bir anlamda anlaşmak demektir. Evlilik, iki kişi arasında yeni bir dil oluşturabilmektir. Bir elmanın yarısı olmak ise hiç değildir. Yarım kalan, yarım bırakılan hiçbir şey bir başkasından alınıp tamamlanamaz. Yarım kalmışsa yarım kalmaya devam edecektir. Sevgi alınıp satılmaz. Sevgiyi birinden alıp bir başkasına devredemezsiniz. Ya severseniz, ya sevmezseniz. Evlilik dediğin, ruhsal, fiziksel tüm ihtiyaçların karı koca arasında karşılanmasıdır. Evlilik dediğin aynı zamanda duygusal bir bütünlüktür. Bir başka tenin kokusunu duymayı, eşe tutkuyla dokunmayı, sarılmayı.

Betül Fırat: Empati konusunda ne kadar başarılıyız?

Mustafa Çifci: Ben olsaydım şöyle yapardım, o işi yanlış yaptı gibi yargılayıcı ve eleştirici sözler söylemeyin. Çünkü siz başkasınız, faklısınız, diğerleri de farklı. Empati hiçbir işe yaramaz. Empati yapmak belli bir olgunluk gerektirir. Erdem gerektirir. Empati yaparak, kendinizi karşı tarafın yerine koyarak beklediğiniz cevapları alamazsınız. Hiç kimse, kimsenin yerine geçip onun düşündüğü gibi düşünemez. Empati yaparak, hiçbir düşünceyi değiştiremezsiniz. Empati yaparak, hiçbir duyguyu yok edemezsiniz. Empati yaparak, bir duyguyu karşı tarafta uyandırmanızda mümkün değildir. Var etmek, gerçek kılmak için o duygunun, o düşüncenin kendi içinizde olması gerekir.  Empati yaparak, dünya üstünde hangi sorunu çözdük? Empati yaparak, hangi hüznü, hangi acıyı yok ettik? Empati yaparak, hangi olumsuzu tamamen insanların hayatından çıkardık? Hiçbir şeyi yapamadık, insanın mutluluğunda bir arpa yol alamadık. Savaş filmi izlemek gibi... Film çekmek, yapılan her şeyin bir senaryo olduğunu bilerek oyun oynamak ne kadar sahte ise, gerçek savaşın içinde bulunmakta o kadar gerçektir. Bir gerçek daha var, oyuncu asker ile savaşın ortasında bire bir savaşı yaşamış olan askerin asla birbirini tutmadığı, aynı duyguları yaşamalarının asla mümkün olmadığıdır.

Betül Fırat: Sanat hakkında düşünceleriniz nedir?

Mustafa Çifci: Sanatın gücü, duyarlılık ve farkındalık yaratabilecek güçte olmasıdır. Farkında olabilmek, yaşanan sorunları görebilmek, sorunlara anlık değil, kalıcı çözümler üretebilmesini sağlar. Bireylerin farkındalık düzeyinde olması ise, toplumun aydınlık haritasının göstergesidir. Sanatçı dediklerimiz ise, toplumun içinde değil, toplumun bir adım önünde olabilen insanlardır. Toplumun içinde olanlar toplumdan birisidir oysa sanatçı ve liderler daha aydınlık yarınları görebilenlerdir…

Betül Fırat: Kitap okumak- okumamak, kitaplar insana ne sağlar?

Mustafa Çifci: Kitap okumak, insanı daha güçlü yapar! İnsan, bir kitabı okuduktan sonra düşüncesi değişir. Her kitap, gökyüzüne açılan yeni bir pencere gibidir. Aydınlık yarınlar hep okumanın yolundan geçer. Dünya haritasında, okuyanlarla, okumayanları bir karşılaştırın, farkı göreceksiniz. Kitap, uygarlığa giden tek yoldur. Kitap kavgayı önler. Şiddeti önler. Kitap, canlıların, doğanın kısaca yaşamın anlamını öğretir.

Kitap, insanı öğretir. Kadını öğretir. Aşkı öğretir. Sevgiyi öğretir. Ve kitabın okumayan yerlerde, mürekkebin yerine gözyaşının kanın daha fazla aktığı sözü çok doğrudur.

Betül Fırat: Gelişim, değişim ve yaşam konularındaki düşüncelerinizi de merak ettim..

Mustafa Çifci: İnsan beyni de öyle anlaşılır değil! Dev uçakları, füzeleri, kurşunları yapıyor ama gözün görmediği kadar minik bir virüsü öldüremiyor bedenine girince, teslim oluyor. Bu kadar gizemli bir dünya da ve sınırlıyken her şeyin süresi, aynı dünya telaşı devam ediyor. Kadınlar zengin, yakışıklı koca; erkekler genç ve güzel kadın istiyor. Çok zengin yaşlılar, gençlik isterken, gençler zengin olmak istiyor. Oysa yaşamda, her şeyin sırası gün gün geliyor. Ne mal, ne mülk kalıyor geriye. Ne de öpülmeye kıyılamayan o güzel yüz kalıyor, solup gidiyor. Kim olursan ol, nasıl yaşarsan yaşa bir yanın öksüz, bir yanın yarım, bir yanın hüzün oluyor. Mutlaka özlemini çektiğin bir şeyler kalıyor içinde. İşte bu yüzden derler ya, hayırlısı olsun, azı kar çoğu zarar diye. Yanı kısaca, sağlığın yerindeyse, kimseye muhtaç olmayacak kadar bir gelirin, bir de seni ısıtan sevdiğin bir başka beden varsa yatağında, kral da sensin, paşa da sensin…

Betül Fırat: Sosyal medya hakkında ne diyeceksiniz?

Mustafa Çifci: Artık eller, bir başka el yerine telefona, tablete daha çok dokunuyor.  Özel bir bağ gibi sosyal medya ile bağlantı kuruluyor. Oysa ekrandakiler ne kadar güzel olursa olsun, dokunamaz, el süremez ve öpemezsiniz!

Betül Fırat: Mutlu aşk olmaz derler, doğru mudur?

Mustafa Çifci: Yanlıştır. Bir ilişkiyi sadece son olaylarıyla değerlendirmek son derece hatadır. Sonuç ayrılmak kötü olabilir ama öncesinde mutlu anları yaşamıştır. Sonuçta biz acı çekelim diye bir ilişki, bir aşk, bir evlilik başlamaz.

Betül Fırat: Mantık evliliği hk düşünceniz nedir?

Mustafa Çifci: Son derece saçma sapan, kâğıt üstünde evlilik olmaz.

Betül Fırat: Eşler arasındaki tensel tinsel mutluluk nedir?

Mustafa Çifci: Evliliğin gerektirdiği karı koca ilişkisi, tensel ve tinsel yakınlaşma her zaman doya doya yaşanmalıdır. Bedenler ne kadar sık buluşursa ruhsal yakınlaşmalar da o kadar artar. Kadınlar için yatak olayı sevginin dile gelmesi gibi yorumlanırken, erkek taraf için ise giderilmesi gereken bir ihtiyaç gibi olabilir. Kadın; ilgi ister, güzelliğinin görülmesini ister.

Betül Fırat: 'Ben aşık olmam, kendimi kontrol edebilirim', demek doğru mudur?

Mustafa Çifci: Yanlıştır, aşk kontrol dinlemez. Kontrol edilirse aşk olmaz. Öte yandan bir görüşte aşık olabilirsiniz ama asla dost olamazsınız…

Betül Fırat: Kardeşler arasındaki geçimsizlik nedenleri nelerdir?

Mustafa Çifci: Kardeşler arasındaki gerilim, aile içinde eşit davranılmayan çocukların birbirine olan nefretinden ileri gelir. Aileyi yıkan, araya soğukluk girmesine neden olan eylemlerden biri de aile içinde adaletsiz ve haksızlık yapılan işlerdir.

Betül Fırat: Aşk yaşarken evlilik olmaz dediğiniz nedir?

Mustafa Çifci: Aşk yaşarken evlilik olmaz! Aşk, hayallerin dünyası, evlilik ise yaşamın gerçeğidir. Aşkta, aradığını bulmuş gibi bir inanış vardır. Evlilikte ise bulduğunun gerçek yüzünü görmektir. Evlilik kilit ve anahtar gibi birbirini tamamlar. Birbirini bulamamışsa kadında, erkekte kendi yalnızlığına gömülür.

Evlilik için durgunluk gerekir. Çünkü aşk, aradığını, görmek istediğini, içinde eksikliğini yaşadığını bulmuş gibi bir durumdur. Oysa evlilik aşk ve mantığın birlikte karar vermesi gereken bir durumdur. Maddi durumların, fiziki beğenilerin aşılmış olması gerekir. Ekonomi durumlar son derece önemli olup, fakirse evlenmem, zenginse hayatım kurtulur gibi saçma sapan düşüncelerle evlilik yoluna da çıkılmaz.

Betül Fırat: Sizi okumak isteyen, takip etmek isteyen dostlarımız nerelerden ulaşabilirler?

Mustafa Çifci: Benim kartvizitimde şöyle yazar: hiç kimse ulaşılamayacak kadar uzak ya da büyük değildir. Bana herkes ulaşabilir, yazabilir. Hesaplarım bunlardır. İnsanlar kanunlar önünde eşittir. Farkımız sadece kalbimizde ve beynimizdeki duygu düşüncelerimizin farklı olmasıdır. Ve herkesin büyüklüğü yüreğinin sevgisi kadardır.

Betül Fırat: Şu ana kadar sohbetimizi okuyan ve bizlere eşlik eden dostlara son olarak ne söylemek istersiniz?

Mustafa Çifci: İnsana huzur vermeyen, sağlığından eden her şey olmaz olsun. Bir işin sonunda gözyaşı olacaksa, parası da, zenginliği de, yeraltı petrol yatakları da olmaz olsun. Altınları da batsın,
Sahi ya, hayatımızda hiç altın olmasa ne değişir? Bir buğday tanesi kaç ton altına karşılık gelebilir? Tüm altınlar da denizin dibine batsın. Bilimin önceliği hastalıkları yok etmek olmalı. Acı ve gerçeğin yolları hep farklıdır ama kaynak tek insandan çıkar. Silahı yapan da bilim, ilacı yapan da insandır. Aşk, Yaşam, Hayatın tadı hepimizin olsun. Bir tek hayatımız var. Ve ölüm karşısında hepimiz eşitiz.

Betül Fırat: Yalan söylemek hakkında ne dersiniz?

Mustafa Çifci: Yalanın olduğu yerde doğrunun kıymeti olmayacağı için yalandan nefret ederim. İlişkilerin devamını doğru sözler belirler. Bir yalan binlerce doğruyu yok edebilir.

Betül Fırat: Acılar insanı olgunlaştırır derler, sizce doğru mu?

Mustafa Çifci: Acıların insanları olgunlaştırdığı, değiştirdiği doğru olsaydı yeryüzünde acı kalmazdı.

Betül Fırat: İnsanların genelde bir stres altında ve sinirli olmalarına ne söylemek istersiniz?

Mustafa Çifci: Güncel yaşamda hepimiz birçok etkinin altındayız. İletişim olduğumuz insanlara kızarsak, sinirimizi, öfkemizi o an söylemeden içimize atarsak, bir nevi gönül koyarsak, kırılırsak sonuçları hep olumsuz olur. İnsan kırıldığı kadar çevresinden bir öç alma, kötü davranma, sevimsiz olma gibi durumlar sergilerler. Bu yüzden kırılmayalım ve kırmayalım. Kötü davranış sergileyenlerde bir yerlerde kırılmış insanlar olduğundan, bizde kötü davranmayalım sevgimizi verelim.

Betül Fırat: Neden dev aşkların sonu hüsran oluyor?

Mustafa Çifci: Aşk duygusu, aranan, özlenen, duygusal olarak doyum sağlanan her şey, doyduğunda biter. Aşkta biter. Sevgi bitmez. İlişkiler iyileştikçe, insanların birbirine desteği arttıkça sevgi artar.

Betül Fırat: Neden başladığı gibi sürmez ilişkiler?

Mustafa Çifci: Güncel yaşamda değişen her şey duygularımızı düşüncelerimizi de değiştirir. Başlarken farklıdır, zamanla beklentiler de değişir bu yüzden ilişkilerde değişecektir.

Betül Fırat: Gelecekte neler yazmayı planlıyorsunuz?

Mustafa Çifci: Hiçbir şey planlamıyorum. Ne yazacağımı da bilmiyorum. Çünkü neyi yaşayacağımı bilmediğim için neyi yazacağımı nasıl bilirim. Yazacaklarımın konusunu yaşadığım hayat verecek. Yaşamadan, deneyimlemeden ne aşk hikâyeleri yazabilirim, ne de aşk şiirleri. Ben yaşadıklarımı, gördüklerimi yazan bir yazarım. Ben yaşamadan, görmeden, kurgu üretip dayanağı olmayan, yapay, sahte, hissedilmemiş duyguların yazarı değilim.

Betül Fırat: Toplumların gelişimi hakkında neler söylemek istersiniz?

Mustafa Çifci: Kitap okumak için iki eli bir araya gelmeyen, okumayan topluların iki yakası da bir araya gelmez. Gelişmiş ülkelerin sosyal yaşamı ve kadınların yaşamına bakarsanız farkı görürsünüz. Suç oranları da eğitimle ilgili bir durumdur. Ve en büyük aşk vatan aşkıdır. Toplumu her bireyi sahiplik içinde yaşarsa toplum gelişir. Parkta otururken görürüz, adam aşkını söyleyememiş masaya kazımış. Dünyanın en modern teknolojiyi kullanacaksın ve tarımın hep en iyisi olacak. Tarım, ülkenin gelecek sorunudur. Çünkü doğal afetlerde bile gördük işte, elektrik olmayınca soğuktan öleceksin. Ne lazım, odun. Evet, odun, su ve ekmek olduğu sürece yaşam devam edecektir. Silahın var ama kurşunun yoksa bir anlamı var mı? Tüfeğin var, fişek yok. Fişek yoksa o tüfek bir odun parçası gibidir.

Betül Fırat: İyi insan, doğru insan tanımı size göre nedir?

Mustafa Çifci: İyi insan, güvenilir insan demek, iyi günde aldığın dostlarının özel sırlarını kötü gün de ortalığa sermemektir. Erdem sahibi olabilmek bunu gerektirir. Komşularımız bize evlerinin anahtarını tatile giderken verebiliyorlarsa biz güvenin kalelerini kurmuşuz demektir.  İyi insanların işleri güçleri hep rast gitsin, zenginlikleri, varlıkları, sağlıkları hep çoğalsın. Ey güzel insanlar, hep iyi olun, her zaman çok daha, çok çok iyi olun.

Betül Fırat: Peki yazarken ağladığınız oldu mu?

Mustafa Çifci: İşte bu soru kalbime dokunur. Kimi yazılarımda ağladığım çok olmuştur. En çok babama, anneme yazdığım yazılarımda çok ağladığım olmuştur. Hatta bir defasında kâğıt gözyaşlarımla tamamen ıslanmıştı.  İnsan, insana doymadan yok olup gidiyor. Ne anne baba doyuyor çocuğuna, ne çocuklar anne babaya. Âşıklar da doymuyor birbirine. Eşler ise, gönül dili ile beden dili uyuşmazsa, ne kavgalar duruyor ne de didişmeler. Ve üç günlük Dünya hayatı, iki günde bitiyor.

Betül Fırat: Teşekkürler..

Mustafa Çifci: Ben teşekkür ediyorum."