Hakim Sevda Cebeci, evlilik birliği için eşleri uyardı

Kastamonu Hakimi Cebeci, eşlerin birbirine bağımlı hale gelmesi durumunda sorunların başladığını belirterek, bunun sonucunda boşanmaların yaşandığını kaydetti.

  • 2784
Hakim Sevda Cebeci, evlilik birliği için eşleri uyardı
TAKİP ET Google News ile Takip Et

Kastamonu 2. Asliye Hukuk Mahkemesi Hakimi Sevda Cebeci, eşlerin birbirine bağımlı hale gelmesi durumunda sorunların başladığını belirterek, bunun sonucunda boşanmaların yaşandığını kaydetti. Ayrıca Cebeci, Türkiye’de en çok boşanmaların aile içinde yaşanan geçimsizliklerden kaynaklandığını ifade etti.

Kastamonu Ticaret ve Sanayi Odası’nda Aile ve Sosyal Politikalar İl Müdürlüğü tarafından düzenlenen “Aile ve Değerlerimiz” konulu panele konuşmacı olarak katılan Kastamonu 2. Asliye Hukuk Mahkemesi Hakimi Sevda Cebeci, Türkiye’de hukuk mahkemelerine 1 milyon 620 bin 793 boşanma davasının olduğunu belirterek, bunların en çoğunu aile içinde yaşanan geçimsizliklerden kaynaklandığını açıkladı.

Türkiye’de yaşanan boşanmaları rakamlarla açıklayan Hakime Cebeci, 2012 yılında toplam 123 bin 325 boşanma davasının görüldüğünü ifade ederek, “Zina’dan kaynaklı 71, Cana Kast etmekten 30, cürüm ve haysiyetsizlikten 26, terk edilmeden 276, akıl hastalığından 52, geçimsizlikten 119 bin 921 ve diğer sebeplerden de 2 bin 949 boşanma yaşandı. Türkiye’de boşanmalar 2007 yılında 94 bin 219, 2008’de 99 bin 663, 2009’da 114 bin 162, 2010’da 118 bin 568 ve 2011’de de 120 bin 117’ye yükseldi. Bu tabloya göre her yıl boşanmalar giderek artıyor” dedi.

Hakime Sevda Cebeci, 6284 sayılı yasaya göre 2012 yılında Türkiye genelinde 230 kadına koruma kararı davasının açıldığını belirterek, “Bu rakam 2011’de 46, 2010’da 44, 2009’da 47, 2008’de 86, 2007’de 52, 2006’da 24 ve 2005’de 7 şeklinde gerçekleşti. Yani son yıllarda kadına şiddet hem arttı hem de boşanma olaylarıyla birlikte kadınlara koruma kararı da büyük oranda yükseldi” diye konuştu.

EN ÇOK BOŞANMALAR GEÇİMSİZLİKTEN KAYNAKLANIYOR

Kastamonu’da en çok boşanmaların aile içinde yaşanan geçimsizliklerden kaynaklandığını belirten Cebeci, 2012 yılında toplam 449 boşanma davasının görüldüğünü ifade ederek, “Zina’an kaynaklı 3, cana kasttan 2, terk edilmen 10, diğer sebeplerden 10 ve geçimsizlikten ise 424 boşanma yaşandı. Kastamonu’da boşanmalar 2007 yılında 294, 2008’de 360, 2009’da 438, 2010’da 431 ve 2011’de de 496’ya yükseldi. Bu tabloya göre her yıl boşanmalar giderek artıyor” dedi.

EVLİLİK ‘BEN’CİLLİĞİ KALDIRMAZ

Kişinin sadece eşiyle evlenmediğini hatırlatan Cebeci, eğitimi, pozisyonu, geçmişi ve ailesiyle kişinin bir bütün olduğunu vurguladı. “Evet” denilmesinin sadece kişinin kendisi olmadığının altını çizen Cebeci, şöyle konuştu: “Huzur tek kişilik değildir. Evlilik ‘Ben’cilliği kaldırmaz. Dürüstlük, sadakat, sabır ve sorumluluktur. Asla terk edilmemelidir. Gerek evlilik öncesi gerekse evlilikte aranması gereken vasıflar bunlar olmalıdır. Gereksiz ve aşırı kıskançlıkların huzurunuzu, sevgini ve saygınızı yok etmesine izin vermeyin. Şüphe ve vesvese beyni ele geçirmemelidir”

EŞLER DAİMA BİRBİRLERİNİ ONURE ETMELİDİR

Herkesin üzerine düşeni yapması ve duracağı yeri bilmesi gerektiğini aktaran Cebeci, şunları kaydetti: “Bencilce davranışlardan kaçınılmalıdır. Aile olma sorumluluğunu kaldıramıyorsan aile olmamalısın. Çünkü artık siz bir ailesiniz. Asla aranıza kimse girmemelidir. Kendi ailenizi, arkadaşlarınızı ve iş çevrenizi aranıza sokmayın. Paylaşılan ne varsa içerde kalmalıdır. Kimse ilaç değil. Aman dikkat. Sen-Ben didişmeleri ile yüreğimizi ve sevgimizi yormak yerine biz olmak için çabalayalım, o zaman kazanan huzurumuz olacaktır. Hem hayatta hem ailede riyakar olmamalıyız. Farklı davranışlar göstererek eşimizi zor durumda bırakmamalıyız. Eşler daima birbirlerini onure etmelidir”

EŞLER, BİRBİRİNE BAĞIMLI HALE GELDİĞİNDE SORUNLAR BAŞLAR

“Elde ne kadınlar (erkekler) var!” şeklinde düşünülmemesini isteyen Cebeci, bu şekilde insanların kendilerini kandırmamalarını isteyerek, şöyle devam etti: “Gerek ailede gerekse iş hayatında hayatımızı kolaylaştırıcı kalpteki sevgileri sağlamlaştırıcı bir formülü Türkiye’ye kazandırıyoruz. Birbirimizdeki olumlu ve güzel davranışları görebilme ve geliştirebilme yeteneğine biz hüsn-i kabiliyet diyoruz. Öyle ise bize ikram edilen bir bardak suya, eve alınmış da olsa eşya ve yemek malzemelerine teşekkür etmek ve bizden kaynaklı bir gecikme ve benzer durumlarda özür dileyip helallik almak çok zor olmasa gerek. Hayatımızın güzelleşerek değiştiğini fark edeceksiniz. Evlilikte önemli olan eşlerin birbirine bağlı olmasıdır. Bağımlı olduğunda sorunlar başlar, özgüvenli eşler bağlı eşlerdir. Sevdiklerimizle ortak zaman dilimleri oluşturarak aile bağlarını güçlendirebiliriz. Öyle ise şu iki noktaya dikkat etmeliyiz; ailece zaman geçirme ve eşiniz ile baş başa kalmadır. Burada önemli olan nitelikli zaman oluşturma ve bunu sürekli yapıp istikrarlı davranabilmektir”

EN GÜZEL SÖZLERİ EŞLERİNİZ İÇİN SÖYLEYİN

Eşlerin her zaman kendilerine dikkat etmeli gerektiğini vurgulayan Kastamonu 2. Asliye Hukuk Mahkemesi Hakimi Sevda Cebeci, “Hem kendine hem de eşine saygı gereği bakımlı, temiz olmalı, onun için giyinmeli, güzel görünmeli ve ona özel olduğunu hissettirmeli. Bizden geçti artık dememeliyiz. Sevdiğinin hayatında yüreğinde kalıcı olmak sana bağlı. İçtenliğinle değer verdiğini hissettir “özel” olduğunu göster. Her konuda aynı düşünemezsin. Önemli olan karşılıklı olarak birbirinizi tamamlayabilmektir. Huzurun merkezinde buluşabilmek için fikir alışverişinde bulunmalısın, her zaman sözlerimize dikkat etmeliyiz. Kırıcı, yıkıcı ve yaralayıcı sözlerden uzak durmalıyız. En güzel sözler eşler içindir çünkü o senin için var. Bir olay olduğunda önce kendimizi sorgulamalıyız. Bakarsın eşini yargılamaya gerek kalmaz”

EVLİLİK, BENİM AİLEM-SENİN AİLEN REKABETİ DEĞİLDİR

“Evlilikte önemli olan eşlerin birbirine bağlı olmasıdır” diyen Cebeci, bağımlı olunduğunda sorunların başladığını ve özgüvenli eşlerin bağlı eşler olduğunu belirterek, eşlerin sevdikleriyle ortak zaman dilimleri oluşturarak aile bağlarını güçlendirmesi gerektiği tavsiyesinde bulundu.

Evlilikte iki noktaya dikkat çeken Cebeci, ailece zaman geçirme ile eşlerin baş başa kalmalarının önemli olduğunu vurguladı. Cebeci, şöyle devam etti: “Burada önemli olan nitelikli zaman oluşturma ve bunu sürekli yapıp istikrarlı davranabilmektir. Eşler her zaman kendilerine dikkat etmeli. Hem kendine hem de eşine saygı gereği bakımlı, temiz olmalı, onun için giyinmeli, güzel görünmeli ve ona özel olduğunu hissettirmeli. Bizden geçti artık dememeliyiz. Evlilik, benim ailem-senin ailen rekabeti değildir. Aksine birlikteliğin getirdiği bereketin adresidir. Eşler, eski kalelerini koruma derdine düşmek yerine yeni kalesine sahip çıkmalıdır. Hatalar insan içindir hatamızı kabul etmek ve özür dilemek erdemdir. En güzeli ise bir daha aynı hatayı yapmamaktır. Affetmek en büyük erdemdir. Unutmak ise özgürlüktür. Erkek ya da kadın fark etmez sahiplenmeyi seviyoruz. Bundan dolayı yönlendirme yaparken abartıp karşımızdakini bunaltmaktayız. Sahiplenme ile bu duygu had safhaya ulaşmaktadır. Sahiplenme duygusu giyinmede, düşünmede, davranışlarda, adab-ı muaşeret kurallarında ve sürekli bilgilenme isteğinde kendini göstermektedir. Aile içi iletişimde problem olarak gördüğümüz bir diğer husus eleştirici yaklaşımı abartıp sadece kötüyü konuşmaktır. Oysa eşimizin ve çocuğunuzun takdir edilecek ve bizi mutlu edecek çok özelliği var. Önemli olan bunu fark edebilmektir”

EŞLER, ASLA YATAĞA KÜS GİRMEMELİDİR

Sağlıklı bir iletişimin beyinde başladığını ifade eden Cebeci, “Beyninizde kurgular ve tilkiler oldukça kıskançlık hastalık derecesine varacaktır. Aşırı kıskançlık ise hastalık belirtisi olarak insanların mutlu aile olmasında ve birbirlerine saygı duymasında en büyük engeldir. Güveneceğiz ve öz güvenli olarak iç içe yaşamanın güzelliğini yaşayacağız. Sürekli küsme halleri içerisinde yaşıyoruz. Alınganlıklar bizi birbirimize karşı soğutmaktadır. Aslında doğru anlamamız gerekenleri bile sırf bu yüzden yanlış anlıyoruz. Eskiden ana babalar yeni evli çiftlere şöyle tavsiyede bulunurlardı; “aman sen sen ol, asla yatağa küs girme” bu, çok manidar ve hatır sayılır bir ifadedir. Oysa şimdi insanlar en özel varlıklarını düşman güçleri gibi algılamaktadır. Yazık. Özellikle televizyon ve internet hastalığına kapıldık kapılalı toplumca şiddeti sever olduk. Hatta kendimizi seyrettiklerimizden neyimiz eksik diye önemsemeye başladık. Bu da sizinle konuşmaya çalışana imkan vermemektedir. Sürekli bir sinir hali içinde kendimizi başkalarından uzak tutuyoruz. Belki de kızının ya da oğlunun sana ihtiyacı var ve sen yine sinirlisin ve barut fıçısısın. Aman ha yaklaşmayın patlar halleri iletişim kanallarınızı gerginlikle kapatmayın. Duygusal ve fiziksel olarak uzaklaşmalar iletişimi engellemektedir. Daha önceki nedenler bu nedeni körüklemektedir. Oysa yanı başımızdaki yabancı değil eşimiz ya da çocuğumuzdur. Ya da anne ve babamızdır” dedi.

ASLA EŞLER BİRBİRLERİNE ‘YALAN’ SÖYLEMEMELİDİR

Eşlerin, sürekli kendilerini saklamaya ve kendisinden başkası olmaya çalışırken yalan söylediğini belirten Hakime Cebeci, sözlerini şöyle sürdürdü: “İletişimin en büyük düşmanı yalandır. Aslında günü kurtarırken geleceğimizi ve yuvamızı mahvediyoruz. Yalan üzerine doğru kurulmaz aksi halde temelsiz yuvalar kurulur. Eşler sürekli birbirine bakarsa ve ona göre yaşarsa hep fark bulur oysa yan yana gelip aynı noktaya bakabilmek en güzelidir. Eğer ruhta sevginin ışığı olursa insanda güzellik olur. Eğer insanda güzellik olursa, evde uyum ve yardımlaşma olur. Eğer evde uyum ve yardımlaşma olursa, ülkede düzen ve adalet olur. Eğer ülkede düzen ve adalet olursa dünyada sulh ve barış olur. Hakiki sevgi iyilik gördüğünde artmayan kötülük gördüğünde azalmayandır.”