'PKK sorunu ile Kürt meselesini aynılaştırmak yapılacak en büyük hata olur'

Hür Dava Partisi (Hüda-Par) Genel Başkanı Mehmet Hüseyin Yılmaz, çözüm sürecini desteklediklerini belirterek PKK sorunu ile Kürt meselesini aynılaştırmanın, özdeşleştirmenin yapılacak en büyük hata olduğunu söyledi. PKK'nın, Kürt…

  • 366
'PKK sorunu ile Kürt meselesini aynılaştırmak yapılacak en büyük hata olur'
TAKİP ET Google News ile Takip Et

Hür Dava Partisi (Hüda-Par) Genel Başkanı Mehmet Hüseyin Yılmaz, çözüm sürecini desteklediklerini belirterek PKK sorunu ile Kürt meselesini aynılaştırmanın, özdeşleştirmenin yapılacak en büyük hata olduğunu söyledi. PKK'nın, Kürt meselesinin çözümsüzlüğünden doğan ve devletin yanlış uygulamalarıyla büyüyen bir sonuç olduğuna dikkat çeken Yılmaz, Kürt halkının gasp ve inkar edilen insani ve İslami haklarının teslimi-iadesi konusunda tek başına muhatap alınmasının ise telafisi mümkün olmayan sonuçlar doğuracağını kaydetti.

19 Aralık 2012 tarihinde Türkiye'nin faal olan 71. partisi olarak kurulan Hür Dava Partisi, birinci olağan kongresini Ankara Anadolu Gösteri ve Kongre Merkezinde gerçekleştiriyor. Kongreye AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Salih Kapusuz ile Mardin Milletvekili Abdurrahim Akdağ da katıldı. Kongre Kur'an-ı Kerim okunmasıyla başladı. Zaman zaman tekbirlerin getirildiği kongrede sahneye tek bir Türk bayrağının asılması dikkat çekti.

Yoğun katılımın olduğu kongrede, "Hür Dava Hür Dünya, Dürüst Siyaset Gerçek Adalet, Güneş Doğuyor, Davamız Huzurdur Barıştır Kardeşliktir" şeklinde afişler asıldı. Kongrede bir konuşma yapan Hüda-Par Genel Başkanı Mehmet Hüseyin Yılmaz, yıllardır ezilen, sömürülen, dışlanan, horlanan, açlığa yoksulluğa, sefalete, mahkum edilen, halka hizmet için çalışırken payına zindan, esaret ve muhacerat düşen insanın sesi olmak için yola çıktıklarını ifade etti.

Bugünlere kolay gelmediklerini vurgulayan Yılmaz, fırtınalı günler yaşadıklarını, nice badireler atlattıklarını, tarifi imkansız acılar yaşadıklarını ve sıkıntılar çektiklerini kaydetti. Mustazaflara, yeryüzünün varisi olmayı vaad eden Allah'ın yardımıyla o günleri geride bıraktıklarını anlatan Yılmaz, "Halkımızın kendi çocuklarına, dininin, emir ve yasaklarını öğretmekten men edildiği günler gördük. Kuran-ı Kerimin öğrenilmesi başta olmak üzere, İslami bilgileri öğrenmek ve öğretmek için camilere gidenlere terörist muamelesi yapıldığı günler gördük. Elifbaların, takkelerin, tespihlerin, kelime-i tevhid tablolarının suç delili olarak el konulduğu günler gördük. Annelerin, babaların, gençlerin hatta çocukların dahi, soruşturma geçirdiğine, binlercesinin cezalandırıldığına, şahid olduk." dedi.

Kendilerine gösterilen sevgi ve teveccühten korkan derin ve karanlık yapıların harekete geçtiğini, geçirildiğini savunan Yılmaz, devlettin, legal ve illegal güçleri, kontrollerindeki tüm yapılarıyla kendilerini ve kurumları hedef aldıklarını söyledi.

"ZULÜMLERİN VE YASAKLARIN KAYNAĞI TÜRK ULUS DEVLET PROJESİ"

Yüzyıla yakındır özelde Kürt coğrafyasında, genelde ise bu ülkenin her tarafında, büyük zulümler yaşandığına dikkat çeken Yılmaz, şöyle devam etti: Ulus Devlet Projesini hayata geçirdiler. Batı dünyasının köhnemiş yaşam tarzını ve değerlerini Müslüman halkımıza dayattılar. Halkımızı inanç değerlerinden koparmak ve köklerine yabancılaştırmak için tarifi imkânsız acılar yaşattılar. Farklı etnik yapıları, halkları bir arada tutan 'Maya' hükmünde olan İslam yok sayıldı. Halkın dinine, diline ve kimliğine düşmanlıkta sınır tanımadılar. Ümmet bilincini, ortak yaşama kültürünü yok ettiler. Müslüman halkları birbirine düşman ettiler. Türk olanların dışında, tüm kavimlerin varlığını red ettiler. İnkâr ve asimilasyon politikalarıyla Türklüğü ve Türkçülüğü dayattılar. Faşizan uygulamalarıyla, kardeşi, kardeşe öldürttüler yüzyıllarca kardeşçe bir arada yaşayan Türkleri ve Kürtleri birbirine kırdırttılar. Yine projenin gereği olarak, İslam'a ve İslami değerlere de savaş açıldı."

Bu ülkedeki tüm zulümlerin, yasakların kaynağının Türk Ulus Devlet projesi olduğunu savunan Yılmaz, zulümlerin bugün farklı şekillerde devam ettiğini ifade etti. Uludere olayını da hatırlatan Yılmaz, fail veya faillerin gizlenip himaye edildiğini savundu. "Devlet aklı kasıt yok deyip, kan parası yani tazminat verip dosyayı kapatmaya çalışıyor. Kasıt olsa da olmasa hukuk devletinde suçlu yargıya teslim edilir ve cezalandırılır." ifadelerini kullandı.

"BAŞÖRTÜSÜNÜ DESTEKLEYENLERE HAPİS CEZASI VERİLİYOR"

Başörtüsü yasağının halen devam ettiğini dile getiren Yılmaz, çocuklarının başörtülü okumasını isteyen ve destekleyen annelere babalara hapis cezaları verildiğini kaydettti. Yasakçıların himaye edildiğini anlatan Yılmaz, "Sisteme entegre olanlar, çözüm için, kılık kıyafet yönetmeliğinde basit bir değişiklik dahi yapmıyor. Kılık kıyafet yönetmeliklerinde bulunan 'başı açık' ibaresinin çıkarılması ile bu sorun çözülebilecekken yapılamamasının hiçbir bahanesi yoktur ve olamaz da. Bu gün iktidarda bulunanlar, bu konudaki yasaklayıcı düzenlemeleri kaldırabilecekleri halde kaldırmadıkları için engellemeler devam ediyor. Tesettürün, başörtüsünün serbest olması için bir ay içinde 12 milyon 300 bin imza toplanıyor. Buna rağmen halkın bu haklı talebinin yerine getirilmemesinin sebebi nedir? 10 yıldır iktidarda olanlara, verdikleri sözleri yerine getirmelerini ve bir an önce bu sorunu çözmelerini tavsiye diyoruz." dedi.

"ULUS DEVLET PROJESİ SONLANDIRILMALI"

"Toplumsal barışın ve kardeşliğin tesis edilebilmesi için, ülkedeki tüm sorunların kaynağı olan Ulus devlet projesi sonlandırılmalı ve tarihin çöplüğüne atılmalıdır." diyen Yılmaz, kendilerinin diğer kavimlerle, etnisitelerle iki yönden kardeş olduklarını kaydetti. "Adem ve Hava'nın çocukları olarak, insanlıkta kardeşiz." diyen Yılmaz, "Toplumsal barış için bu kardeşlik anlayışı çok önemlidir. Kardeşlikte adalet ve hakkaniyet ölçüsü gözetilmelidir. Bir arada yaşamayı ve ayrılamamayı ifade eden 'Etle tırnak' gibiyiz söylemiyle kardeşlik sağlanmaz. Birinin diğerine tabi olduğu, entegre olduğu böylesi bir anlayışı eksik, yetersiz ve yanlış buluyoruz. Bizim kardeşlik anlayışımız, inancımızdan gelmektedir. İçinde farklı etnisiteleri renkleri ve sesleri barındıran toplumumuzdaki, kardeşlik anlayışımız, 'bir vücudun azaları gibi olmak'tır. Nasıl ki vücudun organlarından birisinin zarar görmesi, kaybedilmesi bedeni bir sakatlık oluşturuyorsa, bir kavmin dışlanması, yok sayılması da toplum yapısını sakatlar. Düşüncemizde Türk bir göz ise, Kürd diğer gözdür. Türk bir el ise Zaza, Arap, Laz, Çerkez diğer eldir. İnkar ve asimilasyon politikalarıyla sakat bırakılan kör, topal, çolak bir vücud istemiyoruz. Uzuvları tam ve birbiriyle uyumlu çalışan, sağlam bir vücuda sahip olmak istiyoruz. Bizim anlayışımızda, tüm kavimler, etnisiteler 'bir tarağın dişleri gibi eşit ve müsavidirler.' Hiç birinin diğerine üstünlüğü yoktur. Tarak dişleri birbirleriyle eşit olduğu için vazifesini yapar, dağınıklığı giderip düzeltir." şeklinde konuştu.

"TÜRK KARDEŞLERİMİZİN BİRAZ EMPATİ YAPMA ZAMANI GELMEDİ Mİ?"

"Türk kardeşlerimizin biraz empati yapma zamanı gelmedi mi?" diye soran Yılmaz, "Tersi bir durum olsaydı, bu duruma sessiz ve seyirci kalırlar mıydı? İnancımızdan ve insanlığımızdan gelen sorumluluk anlayışı, bu zulme dur demeyi gerektirmiyor mu? İslami kardeşlik, Kürt kardeşlerinin, kendileriyle aynı haklara kavuşuncaya ve eşit vatandaşlar oluncaya kadar desteklemelerini ve birlikte mücadele vermelerini gerektirmez miydi?" sorularını yöneltti.

ŞİDDET VE ÇATIŞMA ORTAMINDAN EN FAZLA KÜRT HALKI ZARAR GÖRDÜ

Halkın evlatlarını birbirine öldürten çatışmalı ortamının son bulması için başlatılan 'Çözüm Sürecini' olumlu bulduklarını vurgulayan Yılmaz, yıllardır süren bu şiddet ve çatışma ortamından en fazla Kürt halkının zarar gördüğüne dikkat çekti. Diyarbakır'ın Lice ilçesindeki olayların ise bir provakasyon olduğunu ve çözüm sürecini hedef aldığını kaydetti.

Çatışan tarafların, kendilerini desteklemeyen silahsız ve savunmasız halka büyük zulümler ettiklerini anlatan Yılmaz, şunları söyledi: "Çatışmalı ortamın bitmesi, silahların susması, duygusal yaklaşımları durdurup daha akılcı davranmayı getirecektir. Bu ilk aşama olarak önemlidir. Kürt meselesinin çözümü için sonraki aşamalarda adımlar atılırken sap ile saman birbirine karıştırılamamalıdır. PKK sorunu ile Kürt meselesini aynılaştırmak, özdeşleştirmek yapılacak en büyük hata olur. PKK, Kürt meselesinin çözümsüzlüğünden doğan ve devletin yanlış uygulamalarıyla büyüyen bir sonuçtur. Devlet PKK ile silahların bırakılması ve şiddetin sonlandırılması için pazarlık yapabilir. Böyle bir pazarlığın PKK ile yapılması doğal olan şeydir. Normaldir. Elinde silah olanla silahın bırakılması pazarlığı yapılır. İmralı ve Kandil sadece kendilerini destekleyenlerin temsilcileridir. Bu münasebetle Kürt halkının sadece bir kesiminin temsilcileridirler ve temsilcisi oldukları örgüt ve kişiler adına konuşabilirler. Taleplerde bulunabilirler. Kürt halkının gasp ve inkar edilen insani ve İslami haklarının teslimi/iadesi konusunda tek başına muhatap alınması telafisi mümkün olmayan sonuçlar doğuracaktır. Kürtlerin hakları söz konusu olduğunda, muhatap Kürt halkının gerek seküler ve gerekse İslami kesimlerinin tüm örgütlü yapılarıdır. Masada her kesimin temsilcisi olmalıdır. Haklar ve talepler için ortak bir deklarasyon yayınlanmalıdır. Hiç kimse dışlanmamalıdır. Bu yapılmadığı takdirde Kürt halkı bilinçli bir şekilde kaos ve çatışmanın içine çekilmiş olacaktır. Bu durumda olacakların tek sorumlusu devlet adına buna zemin hazırlayan hükümet olacaktır. Kürt halkının örgütlü yapıları, oluşturulmak istenen böylesi bir fitne ortamına fırsat vermemelidir. İttifak içinde olunmalıdır. Halkın lehine sonuç alabilmeleri için, ilk önce aralarındaki husumet ve ihtilaflarını çözmelidir. Ardından Adalet ve hakkaniyet ölçüsüyle. eşit temsil edilecekleri bir üst yapı oluşturulmalıdır. Ancak o zaman, Kürt halkının gasp edilmiş insani ve İslami hakları güçlü bir şekilde talep edilebilir ve iadesi sağlanabilir. Bu sürecin sağlıklı yürümesi için, süreç oldukça şeffaf olmalı, halktan bir şey gizlenmemelidir. Kapalı kapılar ardında yapılan görüşmelerde, Kürdistan’da diğer siyasi yapıların tasfiyesi ve etkisizleştirilmesi gibi pazarlıklara girişilmemelidir. Kendi lehlerine, halkımızın aleyhine sonuç doğuracak anlaşmalardan kaçınmalıdırlar. Böyle bir girişimi kabul etmeyeceğimizi herkes bilmelidir. Hiç kimse yanlış hesap içine girmemelidir. Süreci izliyor, gelişmeleri takip ediyoruz. Kürt halkının tüm kültürel ve siyasi hakları verilmeli ve statüsü belirlenmelidir. Statü ve haklar, bir örgüte veya gruba değil, Kürt halkına tanınmalıdır, verilmelidir. Kürt halkının kültürel ve siyasi hakları kişisel ve örgütsel çıkarlara kurban edilmemelidir."

Ortadoğu'daki gelişmeleri de değerlendiren Yılmaz, batılı ülkelerin tavrını eleştirdi. Hür Dava Partisinin birilerine alternatif olsun diye veya 'bizim de bir partimiz olsun' diye kurulmuş bir parti olmadığının altını çizen Yılmaz, tüm sorunların çözümü için yola çıktıklarını ifade etti.