Şehit Şerife Bacı
Şerife Bacı, 1921 yılının Aralık ayında ağır kış şartları nedeniyle henüz 21 yaşındayken donarak şehit olmuştur.
"Dünyada hiçbir milletin kadını: 'Ben Anadolu kadınından fazla çalıştım. Milletimi kurtuluşa ve zafere götürmekte Anadolu kadını kadar emek verdim' diyemez" diyen Ulu Önder, Anadolu kadınının milletin kurtuluş mücadelesinde ne denli önemli bir rol oynadığını bildirmiştir bizlere. İşte bu kurtuluş mücadelesinde yıldız gibi parlayan Anadolu kadınlarından bir tanesi: Şehit Şerife Bacı…
Peki, kimdir Şerife Bacı, kimdir bu yıldız, milletini kurtuluşa götüren yolda aydınlık olan. Adı: Şerife, derdi hürriyet, memleketi Anadolu’nun şirin köşesi Kastamonu. Kocası Birinci Cihan Harbi’nde şehadet şerbetini içmiş bir er, kendisi de bağımsızlık yolunda canını veren bir nefer… Anadolu işgal altında, her yer zâlim saldırısında…Yeni bir hükümet kurulur. Ankara’da ve bu hükümetin ordusuna mühimmat lazımdır mutlaka…
Peki, nereden gelecek bütün bunlar bu darlıkta. Anadolu bu düşünceler altındayken İstiklâl Yolu açılır. Kastamonu-İnebolu’dan Ankara’ya. İstanbul’dan deniz yoluyla İnebolu’ya gelen cephaneler buradan kağnılar vasıtasıyla Ankara’ya ulaştırılır. Ancak, yol çetin, yol zorlu, yol soğuk…
Erkekleri cephede olan kadınlar bu görevde gönüllü sayarlar kendilerini. Görevleri kağnılarla İnebolu’ya gitmek, oradan aldıkları cephaneyi Kastamonu’daki kışlaya teslim etmektir. Şerife Bacı da bu gönüllü bacılardan bir tanesidir. Köyünden iki öküzünü koştuğu kağnısıyla ve kucağında yetim Elif bebeğiyle yola düşer diğer köylülerle ve İnebolu’ya gelir. Buradan mühimmatı alır ve kafile ile birlikte yolculuğa başlar. Yolculuk başta iyi başlamıştır; ancak Küre Dağları’na varıldığında işin seyri değişir. Karlı tepeleri aşmakta zorlanır kağnılar. Bu esnada Şerife Bacı’nın cılız öküzlerinden birisi de bu zorluğa dayanamayarak yolda kalır. Şerife Bacı öküzün yerine kendini koşar kağnıya ama kendi grubu çok yol almıştır bu esnada. Var gücüyle çeker kağnıyı Şerife Bacı ama yetişemez arkadaşlarına, hatta arkasından gelen bir başka köyün grubu da gelir geçer yanından. Bu esnada kar şiddetini iyice arttırmıştır. Elif bebek açlığın ve soğuğun verdiği acıyla ağlar da ağlar...
Ağlamaktan ve yorgunluktan sesi kısılır ama yine de ağlar…
Şerife Bacı kızının sesini duyamayınca bir an, korku ile mermilerin üzerinde battaniyenin altında yatan Elif bebeğe koşar. Korktuğu olmamıştır. Ancak; Elif bebeği bitap düşmüştür, neredeyse canını teslim etmek üzeredir soğuktan. Yağan kar da mermileri iyiden iyiye ıslatmaya başlamıştır. Yapacak bir şey kalmamıştır artık Şerife Bacı için. Kendini kızının üzerine örter, ona anne şefkati ile sıcacık bir kucak hazırlar. Sadece Elif bebeğe değildir bu annelik, altındaki mermileredir de…
Onların da üzerini örtmüştür bedeniyle…
Islanmasınlar ve hatta donmasınlar diye. Üzerine ıslak battaniyeyi örter, kendini ve kağnısındakileri Allah’a ve koşuktaki tek öküzüne emanet ederek yoluna devam eder… Kastamonu kışlasının önünde tek öküzlü bir kağnı durur ertesi günün sabahında. Askerler merak eder bu kağnıyı, nasıl gelmiştir onca yolu tek başına. Bu merakla giderler kağnıya ve kaldırırlar battaniyeyi… Orada Şerife Bacı’nın şehit olmuş bedenini görürler. Bu esnada kağnının içinden bir bebek sesi gelir. Ağlayan Elif’tir, ağlayan askerlerdir, ağlayan Mehmetçiktir, ağlayan Anadolu’dur aslında…
Şerife Bacı, o emsalsiz kadın, kendini mermilere siper etmiş ve onlar yerine kendisi soğuktan donarak can vermiş, şehadet şerbetini içmiştir. Kastamonu’da ve Anadolu’da bir kurtuluş abidesidir Şehit Şerife Bacı. Atatürk’ün: "Gözüm cephede, kulağım İnebolu’da" sözünün mensubudur Şehit Şerife Bacı. Ve Anadolu coğrafyasındaki her kadın gibi vatan sevgisiyle can vermiştir Şehit Şerife Bacı. Ruhu şâd olsun…
Vatan sağ olsun…
KAYNAK: Muhammed Kamil YAYKAN kastamonu.gov.tr