20 Mart, Dünya Serçe Günü olarak kabul edilmiş. Serçe Günü’nün isim babası Hindistan kökenli Sonsuz Doğa Derneği (The Nature Forever Society) imiş. Sonsuz Doğa Derneği 20 Mart’ı Serçe Günü olarak kutlayarak, serçelerin azalmakta olduğunu fark ettirmek istemiş.
İspanyollar da Serçe Günü düzenleyen ilk millet olmuş. İspanyol Ornitoloji Derneği 2010 yılında bir kampanya başlatmış. Bu kampanya dünya genelindeki çevre örgütleri, doğa koruma grupları ve kuş gözlemcileri tarafından desteklenmiş.
Türkiye 2012’den itibaren Doğa Derneği’nin girişimiyle Dünya Serçe Günü’nü kutlayan ülkeler arasına katıldı. Birleşmiş Milletler Örgütü ise 2018 yılında, 20 Mart tarihini resmen Dünya Serçe Günü olarak tanıdı.
“Ben hiç serçe görmedim, adını duymadım” diyen bir Allah’ın kulu çıkmaz. Çünkü serçeler insanın yaşadığı her yerde onlarla beraber olan kuş türüdür. Kuş dediğimizde akla gelen ilk canlıdır.
Dünya tarihinin en acımasız serçe katliamını, Türkiye’de de, bir zamanlar kendisini devrimci önder kabul edip, izlediği yoldan gidilmesini savunan bir kitleye sahip olan Çin Diktatörü Mao Zedung’un yaptırdığını biliyor muydunuz?
Dünya Serçeler Günü’nde Çin’de, Mao’nun emriyle “Serçelere Ölüm!” seferberliği ilan edilerek, 2 yılda 2 milyar serçe itlafını hatırlatmak istedim. Ekolojik dengeyi bozan bir diktatörle yoldaşlarının yanlış kararlarının 30 milyon insanın açlıktan ölmesine yol açtığının dramatik öyküsünü belki ilk kez okuyacaksınız.
-Japon kültüründe aşkın sembolü
Serçeler Japon kültüründe mutluluk, sadakat ve aşkın sembolü olarak kabul ediliyormuş. Japonya’nın komşusu Çin’de ise Halk Cumhuriyeti'nin kurucusu Mao Zedung 1958 yılında, “2 milyar serçeyi katleden diktatör” olarak dünya tarihine geçecek bir eylem planının uygulanmasını emretmiş.
Mao, 1949’da Çin’in başına geçtiğinde, tarımsal üretimi artırmak ve güçlü bir tarım toplumu yaratmak istiyordu. Zhou Jian adlı bir biyolog, karasinek, sivrisinek, fare ve serçenin soyunun kurutulmasıyla tarımın uçacağına Mao Zedung’u inandırdı.
Böylece 1958 yılında, Çin’de “İleriye Doğru Büyük Sıçrama” programı başlamış oldu. Karasinek, sivrisinek, fare ve serçelerin soylarının kurutulması hükümet tarafından kararlaştırıldı.
-Serçelere Ölüm!
Karasinek, sivrisinek ve farelerin akıbeti şimdilik konumuzun dışında kalsın. Diktatör Mao’nun “Serçelere Ölüm!” buyruğuyla birlikte akla hayale gelmeyen çarelere başvuruldu. Minik kuşları itlaf etmek için yemleme ve tuzağa düşürme yöntemleri denendi. Serçelerin yuvaları dağıtıldı, yumurtaları kırıldı ve yavruları öldürüldü.
Halkın tamamı; yaşlılar, kadınlar ve çocuklar da dahil olmak üzere herkes tencere ve sopaları birbirine vurarak, ıslık çalarak ve bağırarak gürültü yarattılar. Gürültüden ürken ve çoğu zaman konacak yer bulamayan kuşlar, yorgunluktan kanat çırpamaz hale gelip patır patır düşerek telef oldular.
Bu yöntemin işe yaradığını gören Mao Zedung, üç gün boyunca tüm halkın kuşların bulunduğu bölgelerin etrafında davul çalmasını emretti. Sadece Pekin ve Şanghay’da üç günde yaklaşık bir milyon serçe öldü.
-En çok serçe öldürenlere ödül
Yetmedi; Çin’in dört bir yanına yüzbinlerce korkuluk dikildi, büyük kırmızı bayraklar üretildi. Ülkedeki işçilerin yarısı bu seferberliğin zorunlu neferi olarak görevlendirildi. Serçe ölülerinden “tüylü dağlar” oluştu. Serçeleri öldürmek için özel atış ekipleri kuruldu. Eline sapan almamış bir Çinli bile kalmadı. Devlet en çok serçe öldüren vatandaşlarını ödüllendirdi.
1960 yılına gelindiğinde öldürülen serçe sayısı iki milyara ulaştı. Çin Devleti “Serçelerden Kurtuluş Günü” düzenleyip zafer kutlamaları yaptı. İki yıl boyunca kesintisiz devam eden “Serçelere Ölüm!” politikası sonucunda toplamda öldürülen kuş sayısı iki milyarı geçti.
Kimse Komünist Parti’yi, Diktatör Mao’yu, yoldaşlarını ve uygulanan politikayı sorgulamadı. Katliama karşı çıkma cesaretini gösteren de olmadı.
-Doğa, müdahaleden hoşlanmaz
Mao ve devrimci yoldaşları tarımsal üretimde patlama beklerken ilahi adalet veya doğa (siz hangisine inanıyorsanız) öyle bir intikam aldı ki, 1960 baharında tarım toprakları çeşitli böceklerle tırtıl ve çekirge istilasına uğradı.
Yaşamın zincirleme birbirine bağlı bir döngü olduğu bilincinden yoksun, ekosisteme çomak sokmanın facia getireceğini hesaba katmayan Diktatör Mao ve yoldaşları ne yapacaklarını şaşırdılar. Zararlı böceklerin sayısı inanılmaz derecede arttı.
Serçe itlafı, Çin genelinde yaklaşık üç yıl sürecek bir kıtlığa neden oldu. Ekolojik dengeyi kendi elleriyle mahveden Mao ve yoldaşları tüm bunların geçici zorluklar olduğuna ve her şeyin yoluna gireceğine Çin halkını ikna etmeye çalıştılar. Yoğun şekilde yalanlar üretildi ve algı oluşturulmaya çalışıldı.
Oysa kıtlık gerçekti ve insanlar toplu halde ölmekteydi. Komünist Parti üyeleri felaketin boyutunun farkına varmasına varmışlardı ama olan olmuştu. Kıtlık sonucunda en iyimser tahminle 30 milyon Çinli hayatını kaybetti.
-Serçelerin ahı tuttu
Bunun üzerine Çin hükümeti, Sovyetler Birliği (Bugünkü Rusya ve birçok ülkeden oluşan devlet) ve Kanada’dan acilen kuş göndermeleri için yardım istedi. Bu ülkelere gönderilen temsilciler, Çin’deki durumu uzmanlara aktardılar.
Sovyetler Birliği ve Kanada, Çin’in bu isteğine kayıtsız kalmadı. Çeşitli yöntemlerle toplanan serçeler vagonlarla Çin’e taşındı ve doğaya salındı. Çin’deki kuş sayısı arttıkça böcek, tırtıl ve çekirge popülasyonlarında azalma başladı. Bu arada tarlalara tonlarca zehirli ilaç boca edildi.
Mao ve yoldaşlarının “Serçelere Ölüm!” fermanı, insanlık tarihinin en büyük kuş katliamı olarak kayıtlara geçti. İnsanlık tarihinin en büyük akıl tutulmalarından biri ve en dramatik olayı olarak kabul edilen serçe itlafının bedeli ağır oldu. İtlaf edilen 2 milyar serçenin ahı tuttu, doğa intikamını almakta gecikmedi. 30 milyon Çinli açlıktan öldü.
Dünyanın en zalim diktatörleri sıralamasında ilk sıradaki yerini kimseye kaptırmayan Mao, açlık, zulüm, sürgün, zorunlu tarım işçiliği, hapishane ve toplu infaz yoluyla kimi kaynaklarda 80 milyon kimi kaynaklarda 100 milyon kişinin ölümünden sorumlu tutuluyor.
Bunca kurbanın yanına, iki yılda katledilen iki milyar serçeyi eklemeyi unutmamak gerekir. Uzun Çin seyahatimde Pekin’de görmek istemediğim tek şey, Tiananmen Meydanı’nın ortasına inşa edilmiş devasa büyüklükteki anıt mezarda mumyalanmış cesedi sergilenen Mao oldu.
Mozole önündeki kuyrukta beklemek yerine Yasak Şehir’e daha fazla vakit ayırmayı tercih ettim. (Mao’yu hâlâ hayırla yad edenler için ek bilgi: Mao’nun dişleri yeşilmiş. Çünkü dişlerini fırçalamaz, onun yerine ağzını çayla çalkalar, yapraklarını çiğnermiş. “Kaplanlar dişlerini fırçalamaz” diye övünürmüş.)
-Serçe nüfusu azalıyor
Mao ve yoldaşlarının dramatik uygulaması ilk ve son oldu. Bu çılgınlığı denemek isteyen bir başka diktatör çıkmadı. Ancak serçe ölümleri bitmedi. Serçe nüfusu son yıllarda, iklim değişikliği, habitat kaybı, kentsel gelişim, çevre kirliliği ve tarım ilaçları gibi faktörler nedeniyle azaldı.
Fransa, Belçika, İtalya ve Finlandiya’nın da dahil olduğu 28 Avrupa ülkesinde ve Hindistan’da yapılan izleme çalışmaları, serçe sayısının önemli oranda azaldığını göstermiş. İngiltere’de son 40 yılda serçe nüfusu yüzde 64 oranında azalmış. Hollanda ve Almanya’da serçe, nesli tehlike altında olan tür kabul edilmiş.
Serçeler göç etmezlermiş; yerleşik ve koloniler halinde yaşarlarmış. Otuza yakın türü varmış. En çok bilineni, bahçe gibi yerlerde sürüler halinde yaşayan ve neredeyse elimize konup yemlenecek kadar yakınlık kuran bayağı serçe türü imiş.
-Türkiye’nin serçeleri
Türkiye’de sekiz farklı tür serçe yaşıyormuş. Ev serçesi, ağaç serçesi, söğüt serçesi, kaya serçesi, kar serçesi, sarı boğazlı serçe, boz serçe ve küçük serçe… Ülkemizde her yerde sıklıkla karşılaştığımız serçeler “Passer domesticus” olarak bilinen ev serçeleriymiş.
Çeşitli türlere ayrılmış olan serçelerin ömür beklentileri ve davranışları da birbirinden farklıymış. Bir serçenin yıllık hayatta kalma oranı yüzde 45-65 civarı; yani her yıl, bir önceki yıl yaşayan serçelerin yüzde 35-55 kadarı hayatını kaybedermiş.
Yumurtadan çıkan serçelerin sadece yüzde 20-25 kadarı ilk üreme mevsimine kadar hayatta kalabilmekteymiş. Sokakta gördüğümüz herhangi bir ev serçesinin ortalama ömrü 3 yıl kadarmış. Serçeler her yıl iki kez kuluçkaya yatar ve bir seferde ortalama 5 adet yumurta yaparmış.
Solucandan tohuma geniş bir yelpazede beslenen serçeler, insan kaynaklı değişime uğrayan yaşam koşulları nedeniyle çeşitli yiyeceklerle de beslenebilme yeteneği geliştirmişler.
Serçeler doğanın tatlı dili, cıvıltılı neşesi, ağaçların süsü ve bekçisi, toprağın gözü, kulağı ve hamisidir. Bu neşeli ve minik kanatlı dostlarımıza sahip çıkmak hepimizin görevi.
Kahrolsun zulüm, kahrolsun doğa düşmanları, kahrolsun kuş katilleri. Dünya Serçe Günümüz kutlu olsun.