İster kırsal bir alanda yaşayın, ister bir gece kondu da, isterse şehrin en lüks semtinde oturun.
Bu bir anlamda o kadar da önemli değil.
Bir yerlerde insanlar üşürken, bir yerlerde bebeler soğuktan hasta olurken, sizin nerede ve ne şekilde yaşadığınız hiçte önemli değil.
Önemli olan, her zaman, her yerde doğru ve aydınlık düşüncenizle, insanlara doğruları gösterebilmenizdir.
Sizden daha zor durumda yaşayan insanların dertlerine ortak olabilmenizdir.
Önemli olan, duyarlı ve ilgili olabilmenizdir.
Önemli olan, bulunduğunuz ortamlarda bir adım önde bulunabilmektir.
Yüreğinizle, ellerinizle, bakışlarınızla, gözlerinizdeki tebessümle, sevginizle insanlarla elinizden geldiğince yardımcı olabilmenizdir.
Zaten bir adım öne geçebildiğinizde sizler de göreceksiniz ki; giyimlerin, kuşamların, yiyeceklerin o kadar da önemi yok.
Bu dünyaya insanlar çıplak geliyor ve geldikleri gibi gidiyorlar.
Tarihte hiç kimse, giydikleriyle, içtikleriyle anılmamıştır.
İnsanlar bıraktığı izlerle anılmışlardır.
Önemli olan, ne giydiği, ne içtiği değildir.
Önemli olan, yüreğindeki sevgisini, bilgisini insanların yararına kullanabilmesidir.
Zaten insanlar fiziksel olarak hep birbirine benzer.
Birbirimizden ayrıldığımız tek nokta, duygu ve düşüncelerimizdir.
İnsanlar, bilgi ve becerileriyle, yaptıklarıyla ya da yapacaklarıyla, bulundukları ortamlarda bir yer edinememişlerse, bu durum onları mutsuzluğa düşürür. Ve böylesi insanlar, bu bilgi eksikliklerini lüks ve pahalı giyimlerle, kaprislerle, içi boş ve değersiz işlerle daha fazla ilgilenerek bu eksik yönlerini kapatmaya çalışırlar. Bu davranışları, tıpkı çok çirkin olan her hangi bir şeyi makyajla güzelleştirip, olduğu gibi değil de, olması gerektiği gibi göstermeye benzemektedir. Ama sahte güzellik fazla sürmez, bir zaman sonra boyalar akmaya başlar. Sonradan eklenerek yapay yaratılan her güzelliğin bir zaman sonra maskesi düşüp, gerçek kimliği ortaya çıkar.
Zaten hepimiz paramızın elverdiği ölçüde giyiniyoruz. Önemli olan giysilerin pahalı olması değil, temiz olmasıdır. Çünkü giysiler ne kadar iyi olsa da, insanın yüreğine iyi şeyler veremiyor.
İyi ve şık giyinebilmek insani yüceltmiyor…
Pahalı giysilerin sağlıklı düşünce ve yüreğe sevgi vermesi gibi bir becerisi yok.
Yüreği ucuz olan insanların pahalı giyimleri ancak kendi kendini kandırmalarından başka nedir ki.
Yemek saatleri öyle... İster lüks bir masa da yemek yiyelim, ister bir simit yiyelim bu o kadar da önemli değil.
Bu dünyada aç insanların, aç çocukların, bir dilim ekmeğe muhtaç olanların varlığı sürdükçe bazı insanların ne yediği ne içtiği o kadar da önemli değil.
İnsanlığı kurtaracak olan yine insan sevgisinden başka bir güç var mı?
Sevgimizi tam olarak bölüşebildiğimizi söylemek mümkün mü?
Sevgiye aç, dostluğa hasret olanlar, çoğunlukta değil mi?
Dünya yaşamına baktığımızda, insani duyguların ne kadar sınırlı paylaşıldığını göstermiyor mu?
Önemi var mı, paylaşılamayan bir sevginin varlığı?
Bir yerlerde insanlar acı çekiyorken, bir yerlerde insanlar huzur ve mutluluktan çok uzakta iken, bireysel mutluluğumuzla iç huzurumuzu bulabilir miyiz?
Çevremiz mutsuz, çevremiz ağlıyorken, biz mutlu olabilir miyiz? Eğer hiç bir kaygı duymuyorsak toplumsal acılarımızda, sosyal yönümüzün ne kadar zayıf olduğunu, ilgisiz ve vurdumduymaz olduğumuzu göstermez mi?
Biz ne kadar zayıfız?
Nedir bizi biz eden?
Nedir bizim için önemli olan?
AşkYazarıMustafaÇifci®