Aşk Yazarı Mustafa ÇİFCİ

Sonbahar Dostlukları

Aşk Yazarı Mustafa ÇİFCİ

  • 659

“Şimdi rüzgârda uçuşan
Sarı saçlarını görür gibiyim sevgilim...”

Soğuk günler kapımıza dayandı.
            Bazen bütün gün telefon beklediğim bazen de küsüp gün boyu aramadığım sıcak yaz günleri gerilerde kaldı.
            Bir türlü dargın olarak uzak kalmaya dayanamadığım her şeyi unutup aşkım diye aradığım, gün doğumuyla birlikte kapısını çaldığım sevgilimde artık soğuk var diye erteliyor buluşmalarımızı.
            Ay ışığında gece yarılarına kadar yollarda yürüdüğümüz, yaz bitmese ve ikimiz böyle her gece yürüsek diye söylendiğimiz geceler bitti artık.
            Ağustos’ta buram buram terlediğimizde yağmurun ıslaklığını ve serinliğini istediğimiz mevsimlerdeyiz artık.
            Sıcak günler gerilerde kaldı.
            Görülen yerlerin güzellikleri anılarda, gidilemeyen yerlerin hayali gelecek baharlara ertelendi. Tekne gezileri, piknikler, düğün geceleri, yeni doğumlar, hastane koridorlarındaki hüzünlü bekleyişleriyle bir mevsim daha bitti.
Yaz aylarında sırt üstü kumlara uzayıp göğün mavisini seyretmek yok artık. Deniz uzaklarda kaldı. Ama her bitiş yeni bir başlangıca gebedir. Kış günlerinin sıkı dostluklara kucak açabildiğini biliyorum.
Zaten sonbaharda başlayan dostluklar yaz aylarına erişebilirse uzun soluklu olur, değil mi?
            Lapa lapa yağan karın altında göz kapaklarımızı kapadığımızda o duru, o saydam, o masmavi gökyüzünü hayalimizde canlandırabilmenin aylarıdır kış ayları.
            Çamurlu yolların, üşüyüp titremelerin, ellerin buz gibi olmasının o dayanılmaz sancılarını beyaz örtünün altına serebilmenin ve yaşanan “güneş yanıklarının” acı hatıralarını unutmanın aylarıdır kış ayları.
Yaz aşkları günü birlik yaşanıp unutulan ilişkilerle doludur. Bazen de olmadık zamanlarda hatırlanan, unutulmayan fakat kaybedilmiş tanıdıkların anımsandığı gecelerdir kış geceleri. Ve uzun sürecek sağlam dostlukların  daha başlamadan  eriyip yok olduğu aylardır kış ayları.
            Kış ayları biraz da kendi kendini dinlemenin, hayatın anlamını düşünmenin aylarıdır.
            Yaşanan ilişkilerin yürekten silinmesi, kimi dostlukların sağlamlaştırılıp kimilerinin unutulduğu aylardır kış ayları.
            Mutlu olmanın, mutluluğun kalıcı ve sürekli olmasının en önemli özelliğinin bu duygunun önce insanın kendi yüreğinde, daha sonra kendi evinde, kendi ailesinde olduğunu ama bunun da yeterli olmadığını, mutlaka dostlarında olması gerektiğini öğrendiği aylardır kış ayları.
            Çünkü kısa süreli yaşanan ilişkiler Ağustos’un yakıcı sıcağında ayaklar altında ezilip yok olan, ufalanan kum tanelerine benzer.
            Oysa kış dostlukları cana daha yakın olur.
            Çünkü kış dostlukları zorlu buluşmaların ve derin sohbetlerin koynundan geldiği için kıymeti daha iyi bilinir.
            Hele hele buzlu ve karlı yollarda sevgilinin düşmemesi bahanesiyle sarılmaların, yakınlaşmaların tadını başka hiç bir yerde bulamazsınız.
Duraklarda otobüs beklemenin, beklerken üşümenin ama kavuşunca ateşe düşmüş gibi yanmanın akşamlarıdır kış ayları.
Kış ayları biraz da, buğulanmış camlara rastgele atılan çiziklerdir…
Yaz ayları hep hızlı yaşanan aylardır...
Ama kış aylarının geceleri uzun olur.
Yaz ayları sadece yol üstlerinde karşılaşmaların tersine kış ayları buluşmaların aylarıdır.
Yaz ayları azda olsa fiziksel görüntülerin egemen olduğu, bedenlerin öne çıktığı, fazlalıkların eritilmeye çalışıldığı dönemlerdir. Ama kış ayları insan yüreğinde başlayan, daha çok duyguların dile geldiği zamanlardır.
Dostlardan gelecek telefonların beklendiği anlardır uzun kış geceleri.
Başkalarının duymasını istemediğimiz, sanki çok gizli sırlarımızı paylaşıyormuş gibi sessiz sessiz konuştuğumuz gecelerdir kış geceleri.
Sevdiğimiz insanın ten kokusunu bolca içimize çektiğimiz,  sevgimizin çoğaldığı gecelerdir.
Bazen de kar gibi beyaz yalanların söylendiği günlerdir.
Saçların bir başka biçimde tarandığı aylardır.
Gece yarısı sevgiliden ayrılıp herkesin kendi evine giderken sokakların buza kestiği ama yüreklerin alev alev yandığı buzlu sokaklardır kış geceleri.
Ve ayrılırken o derin bakışların izlerini sabaha kadar hayal etmelerin ve ayrılık acısıyla yanmaların geceleridir kış geceleri.
Yatak odalarındaki o yarı aydınlık ışıkların altında biraz gizemli biraz da utangaç hallerin aşkın heyecanını körüklediği gecelerdir kış geceleri.
“Ben soyunurken arkanı dön, utanıyorum”, sözlerinin ardından gizli gizli bakmaların, yalancıktan gözlerim kapalı deyip az az görmelerin heyecanının yaşandığı gecelerdir kış geceleri.
Ateşli sevişmelerdir biraz da.
Şimdi rüzgârda uçuşan sarı saçlarını görür gibiyim.
Ve ellerin avuçlarımda…(2003)

Yazarın Diğer Yazıları