Mahir ODABAŞI

Kızılırmak'tan kurtul, çeşmede boğul

Mahir ODABAŞI

  • 327

'Ahiret öyle yakın seyredilen manzarada / O kadar komşu ki, dünyaya, duvar yok arada / Geçer insan bir adım atsa birinden birine / Kavuşur karşıda kaybettiği bir sevdiğine' diyor, Yahya Kemal. Cahit Sıtkı Tarancı ise, 'Neylersin ölüm herkesin başında / Uyudun uyanmadın olacak / Kim bilir, nerede, nasıl, kaç yaşında / Bir saltanatlık saltanatın olacak / Taht misali o musalla taşında' diye ifade ediyor, dönüşü olmayan son yolculuğu.

Efendim, bazen hastalar, yaşlılar dururken, başında bekleyen gencecik refakatçiler ölüverir. Bizler böyle bir ölüm haberi aldığımızda yok, yok bu işte bir yanlışlık var. Hasta olan o değildi. O refakatçi idi, biraz önce telefonla görüştük, hastanın durumu ağır diye bahsetmişti, deriz. Ama nafile... Büyüklerimiz bu durumu 'Kime niyet, kime kısmet veya kim öle, kim kala' diye ifade etmişlerdir. Sevdiğim yaşlı bir Hakkı Amca vardı. Ona hep takılırdım, Hakkı Amca seni ne zaman rahmetli babamın yanına gönderiyoruz diye. O da 'Yok, boşuna beklemeyin, koca koca öküzler dururken, bakarsın taze danaları kurtlar yer' diye espri yapardı.

Yıllar önce Osmancık ilçemizin Seki köyünde yaşanan ve aradan yıllar geçmesine rağmen, güncelliğini koruyan, sürekli anlatılan bir ölüm olayını sizlerle paylaşmak istiyorum. Ta çocukluğumdan beri duyduğum ve merak ettiğim bu olayı, sizlere aktarabilmek adına merhumun oğlu merhum Kadir Sekili’yi ziyaret ettim. Kendisine "Babanızın Osmancık’ta Kızılırmak’tan kurtulup, köyde bir kova suyun bulunduğu çeşmede boğulup öldüğünü anlatıyorlar, bunun nasıl olduğunu anlatabilir misiniz?" dedim. O da, 'Yeğenim; babamın yaşadığı zamanlarda, malum orman köylüleri geçimlerini tarımla, hayvancılıkla ve bununla beraber ormandan kestikleri odunları, keresteleri gece şehre kaçak olarak getirip satarak sağlamaya çalışırlardı. Yaklaşık 50-60 yıl önce, babam da bir grup arkadaşıyla beraber atlara yüklediği tahtayı ilçeye götürür. İlçeye yaklaşıldığında arkadaşları babamı gözcü olarak önden gönderirler. Çünkü şehrin ortasından geçen Koyunbaba köprüsü karşı tarafa geçilecek tek yer olduğundan burası ormancıya yakalanacak en müsait yerdir. Bu yüzden buralarda ormancı olup olmadığının gözlenmesi, şayet ormancı varsa gerekli tedbirin alınması gerekmektedir.

Babamda gece vakti köprüden etrafı gözetlerken, ormancıların olduğunu fark eder ve arkadaşlarına haber vermek için panikle koşmaya başlar. Bu esnada dengesini kaybederek köprüden Kızılırmak’a düşer. O zaman Koyunbaba köprüsünün çarşı tarafının bitişiğinde un değirmeni vardı. Değirmene gelen su kanalından değirmenin çarkının olduğu bölüme kadar sürüklenir ve bu çarkın yanından geçer fakat hiçbir şey olmaz. Babamın düştüğünü gören ormancılar, adam herhalde sarhoş ki düştü diye düşünürler. Hemen değirmenin altına koşarlar ve oradan babamı çıkarırlar. Köprünün yakınındaki hamama götürüp elbiselerini değiştirirler ve böylece babam hayata yeniden döner.

Babam köye gelir. İki, üç ay sonra sabah erkenden ekin biçmek için yalnız başına köyün dışındaki tarlamıza gider. Giderken, içinde ancak bir kova kadar su bulunan çeşmede abdest alıp sabah namazını kılmak ister. Abdestini alıp, çeşmenin üzerine eğilip su içerken, sarası tutar ve o bir kova suyun bulunduğu çeşmede boğularak ölür.

İşin aslı böyle oldu yeğenim. Senin anlayacağın rahmetli babam, Osmancık’ta Koyunbaba köprüsünden Kızılırmak’a düşüp değirmenin çarkının altından geçip kurtuldu ama köyümüzde bir kova suyun bulunduğu çeşmede boğularak öldü.' dedi. Babaya da, oğula da Allah rahmet eylesin. Tedbirden sonra sıra takdire gelince, kelamı Konfüçyüs’e bırakalım. "Ecel gelmiş cihane, baş ağrısı bahane"

TAVSİYE: 50 yılın birikimi olan, muhtevasında 660 adet farklı nükteli nasihatin yer aldığı Mahirane Söylemler ve -hikâyeden şiire sızan- Susamak, Depremle Yaşamak ve Kazalar geliyorum Demez kitaplarımı mutlaka okumanızı ve evlatlarınıza okutmanızı samimi olarak tavsiye ediyorum. 536 5681141 No’lu telefondan iletişime geçerek, benden imzalı olarak temin edebilirsiniz.

Yazarın Diğer Yazıları