Selahattin DEMİREL

Var mısınız bir yolculuğa?

Selahattin DEMİREL

  • 2003

Gecenin bir saatinde otobüse binip tek başınıza yola çıktınız. Geride uzun sürmüş bir kış ve ömürden kopup gitmiş onca anı bıraktınız. Belki de ilk defa kendinizle baş başa kaldınız ve bunu düşününce biraz da korktunuz.

Son kontroller yapıldı, otobüs hareket etti, her şey yolunda görünüyor. Yolculuk bileti için verdiğiniz para, maaşınızdan bu ay da bir şey kalıp kalmayacağı, çocukların ya da eşinizin istekleri, açıklanan enflasyon oranından sonra kira artışlarının da belli olmasıyla ev sahibini aklınıza getirmeniz… Yok, hayır, hiçbirisi yok şimdi. Sadece gecenin içinde yolu izliyorsunuz.

Çalıştığı binanın on beşinci katından düşerek can veren inşaat işçisi, aşevi ekiplerinin yemeğini getirdiği sırada ölü bulunan bir ihtiyar ve ülkenin iç kemiren gündemi… Bunlar da kenarda bekliyor ama otobüs ilerliyor. Kâh yol üzerindeki otogarlara giriyor kâh yolunu gözleyenleri güzergâhından alıyor. İnenler, binenler derken koltukların yolcuları değişip duruyor ama seyahat güven içinde sürüyor.

Yolculuğun nedeni ne?

Uzun zamandır ihmal ettikleriniz, zihninize üşüşmeye başladı şimdi de. Peki siz bu yolculuğa neden çıktınız? “Mecburiyetten!” İyi de bu düşünceler hesapta var mıydı? “Hesapsız yaşamanın bedeli ağır oluyor!” Bırakalım bunları, yollarda nice araç, oradan oraya nasıl da gidiyor? Ya o ışıkları görülen evler… İçindeki insanların hikâyelerini kim merak ediyor? Hangi tasaları ya da mutlulukları yaşıyor bu insancıklar? Siz yola, bunları düşünmek için çıkmadınız hâlbuki!

Dinlenme tesisine yaklaştı otobüs. İlk önce takkeli bir ihtiyar indi, mescidin yolunu sorup vakti gecikmiş bir yatsı namazı için emin adımlarla yürüdü. Mola yerlerinde bir şey de yenmez kolay kolay. Sağlığa pek yararlı değildir satılanlar. Yolcu, ne alacaksa alacak, ondan sonra o sağ, işletme sahipleri selamet! Bozuk, sorunlu gıda veya ürün her neyse kul hakkı olarak Hakk’ın divanına çıkacak. İnsanlık, bu dünyanın davasını yine ahirete taşıyacak. Ne büyük hamallık!

Molada yapılacaklar

En iyisi yürümek… Herkes gibi değil misiniz siz? Millet, akşamdan kalmış zehir gibi çayı içip bir sigara tüttürmüyor mu şimdi? Ne ev kirası ne ailenizin isteği ne de maaşın bu ay yetip yetmeyeceği… On beşinci kattan düşerek can veren işçi de aşevi görevlilerinin evinde ölü bulduğu ihtiyar da maddi durumunuz da iç daraltan gündem de… Evet, hiçbiri aklınızdan kolay çıkmıyor. Yola düşüş sebebiniz belki bunların hepsinden birer pay almış.

En sonunda dilinizden bir şeyler dökülür gibi oluyor:

“Bir yola çıktım ama bu, alelade bir yolculuk… Ne bir iş görüşmesi ne de cenaze uğurlaması! İşte bu sebeple herkesin bilmem kaçıncı uykusunda olduğu bir saatte buradayım. Elbette var benim düşündüklerim de. Misal, kervansaraylardan dinlenme tesislerine geçiş sürecinde toplumumuzda meydana gelen kültürel değişimler, benim bu yolculuğumun neresindedir mesela? Evet, bunu düşünüyorum. Bu sebeple ne kötü hazırlanmış bir tost alabiliyorum ne de akşamdan kalma zehir gibi çay!

Tekli koltukta seyahatin en büyük nimeti kendinle baş başa kalmak… Kalan yolda bu meseleleri de kapsayan bir düşünme hâline geçeyim. Varsın, millet horlaya yellene uyusun! Bir ben kalayım bu davanın divanesi!”

Otobüsün tekli koltuğu

Ne dediği anlaşılmaz, kötü bir Türkçeyle konuşan anons görevlisi molanın bittiğini duyuruyor. Otobüsün içinde hâlâ uyuyan, aşağıya inmeyenleri görüyorsunuz. “Ben niye böyle olamıyorum?” diye gizli bir hayıflanma hâliyle koltuğunuza geçiyorsunuz.

Herkes bir yolda. Otobüsü, treni, vapuru ya da özel aracı yok bu işin. Hem de cep yakan akaryakıt ve bilet fiyatlarına inat! Belki de bu dünyayı yaşanmaz yapan, yolda olup da farkına varmayanlar!

İşin içinden çıkabilmek için bir yolculuğa çıkmak yetmez her zaman. İnsan, kalbinden, zihninden geçen nice yolu fark edene kadar kilometrelerce yolu aşıp durur, onca şehir ya da ülke değiştirir. Aslında insanın bunca telaşı, aradığı yol içindir de dünya telaşı içinde ne aradığının farkındadır ne de bulduğunun.

Yolunu başka türlü bulup ömür boyu avantayla yaşayanları, hileleri için kolaylıkla yasal kılıflar uyduranları, temsil ettikleri makam ya da özel konumların geçiciliğini unutanları kimler düşünüyor ya da bir an olsun aklından çıkarıyor?

Yolculuk bitti mi?

Sizi, en son bir otobüste bırakmıştık. Menzilinize vardınız, kaptan, “Geçmiş olsun.” dedi. Yolcular, kalan mesafeyi başka araçlarla kapatıp varmak istedikleri yerlere ulaşmanın derdine düştü.

Otobüstekilerin ayrılışına şahit olduktan sonra siz de kalkıyorsunuz şimdi. Bu yolculuğun nedeninden artık eminsiniz. Bir dahaki sefere bilet almadan içinizde bir yolculuğa çıkmaya niyetleniyorsunuz. Şehir, sizi asık suratıyla karşılıyor, siz, geceki düşüncelerinizi zihninizden geçirerek acı bir tebessümle yanıt veriyorsunuz. Hadi, geçmiş olsun!

Spikerin Son Haberi çıktı!

İkinci romanım Spikerin Son Haberi çıktı. İşlerinden olmuş bir editörle bir spiker çiftin 2019 İstanbul’unun Ramazan Bayramı’nda birbirinden ayrı olarak yaşadıkları bir gün içinde geçiyor roman.

Eserin başkarakterleri olan çift, terk edilme şüphesini yaşamalarına karşın birbirlerini aramayarak gizli bir oyun başlatıyorlar. Bu terk oyununun içine, geçmiş yıllar özlemi ve pişmanlığındaki huzurevi sakini bir amca, şehirde kanlı bir eylem hazırlığındaki bir canlı bomba, emekliliğe hak kazanmak için girdiği işin şaşkınlığını yeni atmış bir morg görevlisi de dâhil oluyor.

spikerin son haberi

Gün bitip bayramın sonuna gelindiğinde her şey açığa çıkar mı, yoksa evli çift gerçekten birbirinden uzaklaşmaya karar mı verir? Bu sorunun cevabını bulmak için Spikerin Son Haberi’ni tüm kitapçılardan temin edebilirsiniz.

Yazarın Diğer Yazıları