Selahattin DEMİREL

Dikkat! Afetlerin nedenini açıklıyorum!

Selahattin DEMİREL

  • 579

Meteoroloji 10. Bölge Müdürlüğü 2 ay önce şöyle bir açıklama yaptı:

“Sıcaklık artışının yaz mevsiminde daha fazla olacağı; bu nedenle sıcaklık artışı kaynaklı olumsuzlukların daha çok yaz mevsiminde yaşanacağı tahmin edilmektedir… Bu nedenle yüzey sıcaklıklarının artışına bağlı olarak kuvvetli meteorolojik hadiselerin (dolu, fırtına ve hortum gibi) sayısı ve şiddetinde artış olması beklenmektedir.”

Birkaç gün önceyse AK Parti İl Gençlik Kolları Başkanı Musa Kalafat, Taşköprü Sarımsak Festivali’nde düzenlenen güzellik yarışması haberini sosyal medya hesabından paylaşarak bu etkinliğin “evliyalar diyarı, şehitler beldesi” şehrimize yakışmadığından ve afetlerin artmasına neden olduğundan bahsetti.

Kalafat’ın bu yorumuna karşı CHP İl Kadın Kolları Başkanı Hakime Salman’dan “doğal afetlerin sorumlusu olarak kadınları hedef göstermiştir.” açıklaması geldi.

Ben bu iki görüşü de sorunlu buluyorum. “Festivallerde il, ilçe nüfusunun artması ticareti hareketlendirir ve bu da o bölgeye maddi imkânlar sağlar.” anlayışıyla yıllardan beri böylesi organizasyonlar yapılıyor. Çok eski yıllarda da panayırlar varmış değil mi? Konserler ve çeşitli etkinliklerin yapıldığı festivallerin bitiminde gelir-gider dengesinden, olumlu-olumsuz sonuçlardan da haberdar olmak her yurttaşın hakkıdır tabii. Şu ana kadar sarımsak üreticisinin festivalde iyi satışlar yaptığını öğrendik mesela.

Geçen yıl İstanbul Maltepe’deki Kastamonu Günleri’ni ziyaret ettiğimde Taşköprü standındaki Sarımsak taçlı mankenin Kastamonu’nun tanınmış simalarıyla fotoğraf çekilmesine şahit olmuştum. Bu güzel manken fotoğraftan sonra suratını asmış, fena hâlde sıkıldığını belli etmişti, hayır, ben buna şaşırmamıştım ama yaptığı işin zorluğunu yakından görmüştüm. Her fotoğraf isteyene zorunlu gülümsemeli bir poz vermek, kolay iş miydi?

Taşköprü’deki etkinlikte güzellik yarışmasını eleştiren Kalafat, bu eleştirisini önceki yıllarda neden yapmadı acaba? Önceki yıllarda Taşköprü Belediyesi’nin kendi partisinin yönetiminde oluşundan mı yoksa?

CHP İl Kadın Kolları’nın karşı açıklamasında laiklik vurgusu yapılıyor ama kadınların, kapitalist sistemde bir meta olarak görülüşünden bahsedilmiyordu. TV’lerdeki haber bültenlerini neden güzel kadınlara sundururlar, otomobil bayilerinde satış temsilcisi olarak neden ekseriyetle kadınlar tercih edilir, banka ve çağrı merkezi çalışanlarının, pazarlamacıların çoğu neden kadındır? sorup düşündünüz mü hiç? Üstelik daha mankenlerden de bahsetmedik. Otomobil vb. araçların tanıtımlarında da mankenlerden yararlanılmıyor mu? Galiba kapitalist sistem içindeki pislikler bu güzel mankenlerle örtülmeye çalışılıyor. Musa Kalafat keşke bunlardan bahsetseydi ama önceki yıllardaki festivalleri de es geçmeyerek!

Her konuda mutlaka bir sözü olan sosyal medya yorumcularına inat bir de Taşköprülü çiftçilere fikirlerini sorabilseydik… Sarımsak, festival, üretim, geçim deseydik… Daha iyi olmaz mıydı peki?

Afetlerin nedeni!

Güzellik yarışmalarını ben de eleştirir, kadınları bir meta olarak gören sistemin pisliğini şova dönüştürmek olarak değerlendiririm ama bilirim ki güzellerin bir kabahati yok! Fakat buna gelene kadar afetlere davetiye çıkaran birkaç şeyden bahsetmek isterim. Kırılan kalp ve canlar, döktürülen gözyaşları, alınan ahlar-veballer… Bunlar büyük günah değil midir? “Ben bunları yapmadım!” diye kendinizi aklamaya çalışmayın, bunlara seyirci kalmanız bile suçluluğunuzu gösterir.

Mesela; bir şehirde-ülkede bin bir dolap dönerken millet o dolaplara değil de atlıkarıncalara bakıyorsa, devlet idarecileri, işsizliğin ve borçların karanlık sokaklarında çıldırmaya yüz tutmuşları görmezden geliyorsa, belediyelerde “sen, ben, bizim oğlan” mantığıyla haksız işe alımlar, ihaleler dönüyor ve işsizlikten kıvrananlara “hadi oradan, Allah versin!” deniyorsa, yeni yönetim, kendinden önce yapılan haksızlıkları görmezden gelip pislikleri halının altına süpürüyorsa, yerel basın, güzellik yarışmasını afet nedeni sayan Musa Kalafat gibi yakın zamana kadar belediyede ne görev aldığı bile bilinmeyen partililerin işe gitmeden maaş almalarını görmezden gelip “bir açıklama yap ya da istifa et!” diyemiyorsa, krizi bahane eden işletmeler çalışanlarını köle gibi kullanıp İŞKUR üzerinden alımları suistimal ediyorsa, çocuklara, kadınlara taciz-tecavüz haberleri artık sıradan sayılıyorsa ve şiddet gitgide bir iletişim çeşidine dönüşüyorsa bunların hepsi birer afet nedenidir.

Yazının sonunda şehirdeki afetlerle güzellik yarışması bağlantısını kuran Kalafat’a hak verdim biliyor musunuz? Karşısında hiçbir açıklama istemeyen, soru sormayan “uslu” bir yerel basın ve duymazdan, görmezden gelenlerin çoğunlukta olduğu bir halk varsa neden böyle konuşmasın ki? Böyle bir ortamda düşünmeye değil, konuşmaya özenilmez de ne yapılır? Nasıl olsa her şey yolunda!

Şimdi herkes kendini bir yoklasın, “kimin ahını, vebalini aldım?” diye bir düşünsün. Keşke günah, gözyaşı, kalp ve can birde kalsa! Ne mümkün, ya birden fazlaysa? O zaman afetlerle yaşamaya alışmaya başlayabiliriz! Afetlerin nedeni konusunda anlaştık mı ne diyorsunuz?

Maganda adres sormaz!

Balıkesir Erdek’te bir eğlence mekânında güvenlik görevlisiyle müşteri arasında çıkan tartışma sonrasında pompalı tüfekle mekânı basıp güvenlik görevlisinin üzerine ateş eden müşteri, ailesiyle birlikte mekânda bulunan 10 yaşındaki Selin’in ölümüne neden oldu. Tartışma, pompalı tüfek, maganda ve olayla tek alâkası orada bulunmak olan 10 yaşındaki Selin!

Geçende Kastamonu şehir merkezindeki bir düğün salonunda da silahlar çıkarılıp tavana doğru ateş edildi. Neyse ki salonda kimse bu magandaların kurşunlarına hedef olmadı.

Yorgun mermi ve kaza kurşunuyla ölenlerin haberleri de artık kimseyi şaşırtmıyor. Yiğitliğin silahla olmadığının bir gün anlaşılması dileğiyle!

İstanbul afetinden arda kalan!

Cumartesi günü İstanbul’daki şiddetli sağanağın sele dönüşmesi sonucunda Unkapanı Alt Geçidi'nde bir yurttaşımız boğularak can vermişti. Kimliği tespit edilen kişinin adı Sezai Gülek’ti. 59 yaşındaydı ve evsizdi, çevrede “Cici Baba” olarak biliniyordu. Ordu’nun Kumru ilçesindendi ve İstanbul’da 6 yıldır bu şekilde yaşıyordu.

Haberlerde talihsiz adamın kimliği konusunda tam bir netliğe ulaşılamasa da sokaklarda ve alt geçitlerde yaşayan evsiz yurttaşlarımızdan biri olduğu anlaşılıyor. İBB, böylesi bir felaketle bir daha tedbirsiz karşılaşmamak adına şehrin altyapısındaki eksikleri tespit edip sorunları gidermede elini çabuk tutsa ve evsizlerin mekânı olarak bilinen Unkapanı Alt Geçidi’ne de Sezai Gülek’in adı verilerek bu yaşayıştaki insanlarımızın başını sokacağı güvenli bir çatının kurulmasında adım atılsa fena mı olurdu, ne dersiniz?

Ahmet Erhan’dan bir şiirle:

“İki köşeli yalnızlığın bir ucunda sen, bir ucunda ben
Birleşip ayrılıyor çizgilerimiz
Hangi boyuttan koparılmıştık ki biz

Anı bile yok, ses, koku bile
Bir elin yazdığını öteki el karalıyor sanki
Silgiler hatırlıyor, kalemler unutuyor bizi...”

Yazarın Diğer Yazıları