Bozdağ: 'Çocuklarımızı Obeziteden Kurtaracağız'

Türkiye Yemek Sanayicileri Dernekleri Federasyonu (YESİDEF) Genel Başkanı Hüseyin Bozdağ, okullarda eğitim gören 17 milyon öğrenciye yemek verilmesiyle obeziteden kurtulmalarının sağlanacağını söyledi.

  • 666
Bozdağ: 'Çocuklarımızı Obeziteden Kurtaracağız'
TAKİP ET Google News ile Takip Et


YESİDEF Başkanı Bozdağ, Kastamonu Yemek Sanayicileri Derneği’nin açılışı dolayısıyla düzenlenen törende, her türlü sektöre katma değer oluşturduklarını kaydetti. “Türkiye’deki 20 milyon iş gücüne yemek üreten ve 20 milyar dolarlık istihdam ve pazar payı sağlayan 400 bin kişiyi direkt, 1 milyon 500 bin kişiyi de dolaylı istihdam eden, 43 ilde örgütlenmiş 4 bin 800 kişilik aileyiz” diyen Bozdağ, hedeflerinin çok büyük olduğunu söyledi.

Federasyon olarak dünyaya yemek satmayı hedefleyen misyonları olduğunu anlatan Bozdağ, "Böyle olunca çalışmalarımız ve derneklerimiz de bu hızla bize yetişmeye çalışıyor, biz de onlara sinerji yaratarak dünyaya açmaya çalışıyoruz” şeklinde konuştu.

Çeşitli ülkelerde çalışanların yemeğini cebinden ödediğini ifade eden Hüseyin Bozdağ, sözlerini şöyle sürdürdü: “Türkiye’nin Batı’ya dönük yüzüne baktığımızda da Avrupa Birliği’nde bir konuda, insanı doyurmak yönünde öndeyiz. Neden mi? Bugün Mercedes-Benz firmasının İstanbul’da bulunan fabrikasındaki işçisinin yemeğini patronu öderken, Almanya’daki çalışanı kendi cebinden yemek yiyor, bu kadar net. ‘İnsan hakkı’ diyen Avrupa Birliği, bizden bir adım daha geride. Sebebine gelince insanın en temel doyma ihtiyacı beslenmesini Türkiye’de hem özel sektördeki patronlarımız hem de devletimiz cebinden ödüyor.” 

Milli Savunma Bakanlığı ile ilgili projeler hazırladıklarını ve bu kapsamda bakanlıkla görüşme yaptıklarını açıklayan YESİDEF Başkanı Bozdağ, “Hepimiz askerlik yaptık. Hepimizin erkek evlatları var. Onlarda askerlik çağı gelince vatani görevlerini yerine getirecek. Evlatlarımız, askerliğe gittiğinde karavana taşıyor, soğan patates soyuyor. Bu askerlerin görevi değil. Madem bizi askere alıyorsunuz, buna vatan borcu diyoruz, Yurtta Sulh Cihanda Sulh ilkesiyle vatanı savunacak. Bizde, askerin hizmetkarlığını yapacağız. Şu an 110 bin askerimizin yemeğini yemek sektörü yapıyor, geriye kalan 500 bin civarındaki askerlerimizle ilgili projeleri de hazırladık, bunlarında yemeğini biz vereceğiz” diye konuştu.

Bozdağ, Türkiye’nin tarım ülkesi olduğunu belirterek “76 milyon nüfusu besliyoruz, yetmiyor, 35 milyon da turist besliyoruz. 85 yıldır gıdanın başı boştu, gıda yasamız yoktu, çok şükür, bundan iki sene önce 5996 sayılı Gıda Yasası çıktı. Bu yasayı çıkaranlara, destek verenlere YESİDEF olarak minnetlerimizi sunuyoruz. Gerçekten bizim için önemliydi. Türkiye’deki gıdacıları hizaya getirebilen, 104 yönetmeliğiyle YESİDEF olarak sonuna kadar arkasındayız ve bunu da destekliyoruz” ifadelerini kullandı.

Merdiven altı diye tabir edilen yerlerin bulunduğuna dikkat çeken Bozdağ, şöyle konuştu: “Mutlaka her sektörün merdiven altı var ama gıda ve yemekte merdiven altı işletmeyi kabul etmiyoruz. Burada merdiven altı müşteri var. Hem kamu hem özel sektörde eğer siz benden ucuz yemek talep ediyorsanız; kusura bakmayın siz merdiven altı müşterisiniz. Dolayısıyla her sektörde belki merdiven altı işletmeler belki kabul görür ama hiç olmazsa gıdada olmamalı. Ucuza yenilen yemek sizi merdiven altı müşteri haline getirir. Bu önemli bir kriter olarak kabul edilmeli.”
YESİDEF’in yemek federasyonu olarak şişmanlık, obezite, kanser, şeker hastalığı gibi konularda da dünya çapında bir araştırma yaptığına işaret eden Hüseyin Bozdağ, “Dünyada ne yapılıyorsa biz de yapalım dedik. Bu çerçevede Türkiye’de ‘Aşşal’ bir dönüşüm yapmaya çalışıyoruz. Aşşal dönüşümün altında çok önemli 2 -3 projemiz var” dedi.

Farkında olmadan kendi geleceklerini kötü beslediklerini vurgulayan Bozdağ, sözlerini şöyle sürdürdü: “Federasyon olarak yeni neslin beslenmesi ile ilgili ciddi bir sosyal sorumluluk projesi hazırladık. 17 milyon çocuğumuz var, geleceğimiz bunlar. Çocuk okula ilk giriyor tostla tanışıyor. Arkasından hamburger, fast food, gazlı içecekle. Sonrasında artık çocuğu bunlardan kurtaramıyorsunuz. İstedik ki bunlar artık ‘tost verin yesinler, test verin çözsünler’ modelinden çıksın; tostla test arasında gidip gelmesinler. Çocukların beslenmesi annesinden 5 yaşında ayrıldığından itibaren annesi onu nasıl besliyorsa o şekilde devam etsin. 68 bin okulda 17 milyon çocuk, 600 bin öğretmeni içine alan projemizin üzerinde iki sene çalıştık. Doğru beslenme biliyorsunuz dünya için önemli bir konu”
Obama’nın eşinin çocukların daha iyi beslenmesi için dans ettiğini ve Putin’in de çocuklar tosttan kurtulsun diye Moskova’nın merkezine 22 mutfak kurdurduğunu hatırlatan Bozdağ, şunları kaydetti: “Biz de ne yaptık, Milli Eğitim, Sağlık ve Gıda bakanlığımıza, Başbakanımız, Cumhurbaşkanımız, CHP Genel Başkanımız Kemal Kılıçdaroğlu, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli ile görüştük. Kimi zaman barışta bile uzlaşamayan bu isimleri tabakta uzlaştırdık. Çocuklarımızın doğru beslenmesi için hepsinin ortak kanaatini aldık. Türkiye yemek sanayinin kaptanı olarak böyle bir projeyi hazırladık Bakanlıklarımıza sunduk. Ama Türkiye’de çivi bir sefer vurmayla çakılmıyor. Çalışmalarımız devam ediyor. Bakın gazlı içecekler günah keçisi. Aslında çocuğun orada sıcak yemek yemesi önemli. Gazlı içecek vermedin de tost verdin, bisküvi verdin; ne fark eder? Biz okullarda kantin olmasın demiyoruz. Ama yemek de verilsin. Türkiye’de 600-700 okulda yemek veriliyor. Çok yetersiz, yüzde 1 bile değil. Burada ilk hedef çocuğun sağlıklı beslenmesidir. Ekonomik olarak çok önemli bir adım. Bu işin Türkiye’ye maliyeti ortalaması yıllık olarak 13 milyar TL. Ama bu 13 milyar lira ile 400 bin yeni insan istihdam ediyorsunuz, tarıma dayalı gıdada 1 buçuk milyon insanı dolaylı istihdam ediyorsunuz ve en önemlisi de bu para da Sağlık Bakanlığının bütçesinden 20 milyar TL’lik ilaca, kanser hastalığı, şeker hastalığı, obezite için harcanan paraya baktığınızda da yıllar geçtikçe azalacak.”

Milli Eğitim Bakanlığına yönelik yapılan projede tüm okulların yapısına göre model geliştirdiklerini anlatan Bozdağ, sözlerini şöyle sürdürdü: “Mesele mutfak yoksa koordinatör mutfak kurup okullara yemek servisi buradan yapılacak. Yeni açılacak okullarda mutfağı da projeye dahil edilecek, yeri varsa prototip mutfak kurulacak. Türkiye’nin neresinde olursanız olun aynı hizmeti alacaksınız. Çünkü benim Türkiye’nin dört bir tarafından lisanslı üyelerim var. Tabii ki bunun için bir pilot bölge uygulaması yapılması lazım. Çocuğun defteri, kitabı, sütü devlet tarafından veriliyor. Biz de evet bunlar gerekli ama yetmez yemek de verelim diyoruz. 17 milyon çocuk doğru beslenirse kanser, şeker, obezite gibi hastalıklardan ari olarak yetişirse kendinden sonraki nesiller de sağlıklı olacaktır.”

Yemeği kutsal olarak değerlendiren Hüseyin Bozdağ, şöyle konuştu: “Yemek sadece doyma aracı değildir. İnsanların kalbine giden, barışa iten, aynı sofrada buluşturan en önemli araçtır. Hayat boyunca insanın üç beyazının içindedir yemek. Doğarken mevlidinizin yemeği, evlenirken düğün yemeği, ölünce de yine mevlidinizin içinde yer alır. Hayatımızdan vazgeçilmeyen tek şeydir. Bugün dünyanın tüm barış süreçleri bir yemekle başlamıştır. Eğer iyi bir yemek sunduysanız unutamayacağı tek lezzettir. Barıştır ama öte yandan da boykottur, üniversitelerde özellikle. Tek doyma aracı değil önemli bir sevgidir. Bazen barışı, bazen tepkiyi bazen de insanların güleç yüzünü koyarız. Vazgeçilmez bir hayat unsurudur.”

Kastamonu Yemek Sanayicileri Derneği (KASTAYSAD) Başkanı Hüseyin Kömürcü ise, bütün mesleklerin özen istediğini ve hakkı verilerek yapılması gerektiğini ifade ederek, bazı mesleklerin ise daha fazla özen istediğine dikkat çekti. Yemek sektörünün de fazla özen isteyen bir sektör olduğunu vurgulayan Kömürcü, şunları söyledi: “Kitlelerin sağlığını ilgilendiren, gelecekte bizi yönetecek gençlerimizin ve çocuklarımızın gelişimine, ülke genelinde fabrikalarda istihdam edilen işçilerimizin üretim gücüne direkt etki eden bir sektör. Stok edilemez bir ürünle ve günde birden fazla sevkiyatla tamamen yöre, yetiştiriliş tarzı ve damak tadı gibi kişisel beğeni ile değerlendirilen, ölçülebilir kriterlerin dışında ürün kontrolü olan farklı bir sektör." Zor bir sektörden bahsettiklerine işaret eden Hüseyin Kömürcü, şunları söyledi: “Biz, sanayi tipi kazanlarda, sanayi tipi fırınlarla, sanayi tipi yemek üretiyoruz. Ne yazık ki, evde annelerimizin, eşlerimizin sevgilerini katarak yaptığı ev tipi yemeklerle mukayese ediliyoruz. Birçok mesleğin farklı riskleri var. Örneğin sağlıkta ameliyatta yapılan bir hata, ya da yanlış verilen bir ilaç bir cana mal olabilir. Ancak bizim sektörümüz binlerin, onbinlerin, sağlığını ilgilendiriyor. Her ne kadar sürekli gelişim anlayışı ile kritik kontrol noktalarımızı düzenli denetlesek, daimi eğitim ve kontroller yapsak da en riskli sektörlerden biriyiz. En önemli sorunlarımızdan biri de kayıt dışı üretim. Merdiven altı olarak bilinen gerekli izin ve belgelerini tamamlamadan, bir kaç ocak, yetersiz sermaye ile faaliyet göstererek maalesef pazar bulabilen kayıt dışı firma üretimlerinin yüksek oranda olduğu sektörlerin başında geliyoruz. Bir kalem nasıl üretilir, kauçuk nasıl hamur haline getirilir, çoğumuzun fikri, bilgisi yoktur. Doğal olarak işi ehline bırakır, kalite kontrolcülerin işine karışmayız. Ama yemek, bütün evlerde pişen, yapımı gerçekleştirilen bir ürün olduğu için belki de hepimizin kendine göre bir fikri ve doğrusu vardır. Okul, hastane, fabrika gibi insanların bir arada bulunduğu tüm mekanlarda yemek üreten ve taşıyan biz, işte bu çok sesli ve çok doğrulu kontrollerle değerlendiriliyoruz. Öyle bir iş yapıyoruz ki binlerce kontrolcüye ürün beğendirmek zorundayız. Herhangi bir sektörde olduğu gibi ölçülebilir değerlerle ürün ve kalite kontrolü sektörümüz için geçerli değil. Sektörümüzdeki kalite kontrolü anlayışı damak tadı gibi tamamen göreceli bir alanda gerçekleşir.”

Konuşmaların ardından Kastamonu Üniversitesi Fazıl Boyner Sağlık Yüksek Okulu Öğretim Üyesi Yrd.Doç. Dr. İlknur Tütüncü, Yeni Neslin Beslenmesi konusunda bilgi verdi.

VEDAT YUNUS İKİZOĞLU (İHA)