Daha öncede yazmıştım, serbest piyasa ekonomilerinde piyasanın üzerinde hiç bir güç yoktur. (Haşa Allah-ü Teâlâ münezzehtir).
Bunu ben söylemiyorum, söyleyenler dünyanın önde gelen ekonomi profesörleri. Ayrıca diyorlar ki; Serbest piyasa ekonomilerinde arz ve talebi, fiyatları, faizi, enflasyon ve döviz kuru değerlerini piyasa kendi belirler. Bunlara yapılacak dış müdahaleler piyasayı bozar diyorlar.
Türkiye şimdi bu gerçeği yaşıyor. Piyasanın gerçek değerlerini değiştiren anti parantez ne için yapıldığı da tam belli olmayan belki de popülist siyasi baskılarla birlikte alınan yanlış kararlar sonucu Türk ekonomisi yokuş aşağı freni boşalmış treyler gibi tepe taklak oldu. Her şey birbirine karıştı. Fiyatlar durdurulamıyor, enflasyon tavan yaptı, döviz kuru akıldan geçmeyen seviyelere yükseldi, özetle piyasanın dengeleri bozuldu. Tabii bütün bunların yanında en önemlisi sabit gelirli maaşlı kesimlerin alım güçlerinin düşmesi ile ortaya çıkan geçim sıkıntısı oldu.
Bir önceki Sosyal Güvenlik ve Çalışma Bakanı Vedat Bilgin yaptığı açıklamalarda, maaşlarla ilgili olarak yoğun çalışma içinde olduklarını belirterek bilhassa emeklilerle ilgili pirim gün sayılarına ve yatan primlere göre bir çalışma yapıldığını ima edip o gün için sayıları 13 milyon civarında olan emeklilere ümit verdi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın en düşük memur maaşı 22 bin lira olacak açıklaması sonrası biraz daha ümitlenen emekliler, temmuz ayında açıklanan maaş artış oranlarını görünce hüsrana uğradı adeta şok oldu.
Bir kesim memura % 85, bir kesimine % 75, emekliye % 25 ..!
Bunun mantığını anlamak ve anlatmak mümkün değil.
Son üç senede Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Hükümet yetkililerinin birbirini tutmayan değişken açıklamaları AK Parti seçmenini yormaya başladı ve bunun karşılığı olarakta AK Parti son seçimlerde genel bir oy kaybı yaşadı.
Peki her şeye rağmen Cumhurbaşkanlığı seçimi birinci turunda hiçbir adaya yetki vermeyen seçmen, ikinci turda neden Tayyip Erdoğan'ı Cumhurbaşkanı seçti.
Bu sorunun cevabı bana göre şudur:
1- Muhalefeti teşkil eden Millet ittifakı partilerinin tutarsızlığı.
2- Hiç birinin Cumhurbaşkanlığını taşıyacak bir liderlik kapasitesine, karizmasına sahip olmaması.
70'li yıllarda yaklaşık olarak 10 sene bizzat içinde olduğum, daha sonra gazeteci kimliğimle Türkiye siyasetini 54 senedir takip eden biriyim. Tecrübelerim ve gözlemlerim neticesi olarak, Kılıçdaroğlu'dan lider olmaz, Akşener'den lider olmaz, Davutoğlu'dan lider olmaz, Babacan'dan lider olmaz, hele Karamollaoğlu'dan hiç lider olmaz. Ancak şimdi olduğu gibi Parti Genel Başkanı olurlar. İşte bu sebeplerle seçmen, eli mahkum Recep Tayyip Erdoğan dedi. Piyasayı düzeltirse yine Erdoğan düzeltir dedi ve Erdoğan'ın seçim vaatlerine inanmak zorunda kaldı.
Diğer taraftan Ekrem İmamoğlu'dan da lider olmaz, Ekrem İmamoğlu AK Parti'nin hataları sebebiyle İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı oldu. Kastamonu'da Tahsin Babaş'ın hataları sebebiyle Galip Vidinlioğlu'nun Belediye Başkanı olduğu gibi.!
Türk siyaseti gelecek seneler için yeni liderler çıkartmak zorundadır, bilgili, donanımlı, kariyerli ve lider duruşu sergileyebilecek liderler.
Tekrardan maaşlara ve özellikle emekli maaşlarına dönecek olursak, maaş artışlarında en mağdur kesim maalesef ve maalesef emekliler olmuştur.
Artış oranlarında hakkaniyet ve adalet olması gerekirken bu olmamıştır. Yapılan %25'lik zamla emekli kesim hafife alınmıştır, bir kısım emekli bu zammı bir aşağılama olarak görmektedir.
Cumhurbaşkanlığı seçimleri sonrası yapılan, dolaylı ve dolaysız vergilerdeki artışlar, kurda ki yükseliş, akaryakıt zamları ve bunların neticesinde emtialarda, gıdada ve kiralardaki artışlar emeklilerin zamlı maaşlarını sıfırlamış, hatta maşları almadan eksiye düşürmüştür.
Emekliler artık 2024'te maaşlara yapılacak zam vaatlerine ve hele Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın 31 Mart 2024 seçimlerini işaret ederek sıkıntılardan kurtulacağız sözlerine inanmamaktadır.
Ekonomideki kötü gidişe çare olarak yurt dışından getirilen Ekonomi Bakanı Mehmet Şimşek ise sıkıntıların 2026'da hafifleyeceğini söylemekte, Merkez Bankası Başkanı Hafize Gaye Erkan ise sene sonu enflasyon tahminini %58'e yükselttiklerini açıklamıştır.
Netice olarak emekliler zor durumdadır, emekliler sıkıntı içine girmiştir, Cumhurbaşkanı Erdoğan, ittifak ortakları Devlet Bahçeli'yi, Mustafa Desteci'yi ve Fatih Erbakan'ı dinleyip sene başını beklemeden emeklilere prim gün sayılarını da baz alarak adaletli ve hakkaniyetli bir zam yapıp, dengeleri sağlamalı, gönülleri almalı, kendi ifadesiyle gönüllere girmelidir. Bu yapılmazsa öyle görünüyor ki emekliler 31 Mart 2024'de zam %25 zammın acısını acı bir şekilde iktidara fatura edecektir. Bizden söylemesi.
Not: Bir sonraki yazımın başlığı "Bunların hepsi Amerika'nın işi" olacak...