Murat TEKİNALP

Abdi Baba

Murat TEKİNALP

  • 1618

Onu tanıdım, onu sevdim. Yani Abdiyi, Abdi babayı.
Baba gibi bastı beni kucağına. Pamuk gibi sakalları öperdi yüzümü.
Onu kırsam kızdırsam da, bakmazdı sözüme.
Buruk bir sevdayı sırtlamıştı omuzlarında.
Kaşları sert bakışlı, gözleri mağrur ve titrek.
Tanımayan yoktu bizim Abdiyi, severek.

Her zaman o kuytu yerin deniz kıyısında otururdu.
Bazen kitap okur bazen oltayla balık vururdu.
Yıldırım edasıyla çatlayan ellerini buruşuk çehresini ve,
Solmuş kalbini ben bilirdim ancak.

Yanında olduğum zamanlarda gülümserdi bıyıklarının ardından.
Sanki bana sarılacak gibi olurdu her görüşümde.
Sağanak yağmurdu mavi gözlerindeki damlalar.
Yoksuldu, yokluk ve perişanlık içinde.
Ona ait bir parka ve kocaman bir yürek paramparça.

Çok konuşmayı sevmezdi. Kilitlendi mi ağzı kelimeler gitmezdi.
Tek dostu gecenin ıssızlığında sesini dinlediği kedisi, ve oğul soluğu ile ben tabi ki
Gece ürpertiden saklanan bir elik, gündüz bir kurttu.
Soğuk ve yalnız gecelerde onun derdi, çaresizliği beni avuttu.

Anlattığına göre vurmuşlar ailesini, pusuya düşürmüşler o yokken.
Bir kör kurşunun hedefi olmuş karısı,
Cinayetten sonra gitmiş Abdinin yarısı. Ve yavrusu Suphi:
Daha hayatının baharında, yaşamına bile doymadan,
Babası kollarına almadan -ve aldatabilmek için annesini-
Bir oyuncağını bile saklayamadan zarif bir gül edasıyla solmuş yavrucak.

O anlatırdı, kaç dakika kesilirdi nefeslerim.
Düşünürdüm sonu ne olacak. Anlatırdı. Canı sıkılır ağlardı.
Havaya yükselen alevlerin arasından kopardığı ateşiyle,
Cebinden cigara çıkarır asılırdı.
Birkaç defa çeker avazına kadar bağırırdı. Delirecek sanırdım kaç kere.
Parkası düşüp ayağa kalktığı zaman.
Sonra düşer otururdu iskemlesine. Maşasını alır közleri karıştırırdı.
Ve devam ederdi garibim. Onun için düşmanmış insanlara fakirim.

Martıların çığlıklarının havayı kapladığı bir akşam yine gittim.
İçimde buruk bir his 'gitme' diyordu.
Barakaya yaklaşırken yüreğim beynimi deliyordu.
Keşke gitmez olaydım. Ayaklarımla adımımı atmaz olaydım.
Ölüm yakalamıştı onu. Yıllardır çarpışan yüreği kapılmıştı Azraillin pençesine.

Sadakatle bağlandığı iskemlesini bırakmıştı sonunda.
Ulu çınar gibi uzanıp yatmıştı ateşin yanında.
Kalbi susmuştu, vücudu donmuş, yüzü solmuştu.
Yıldızların altında mırıltısını dinlediği kedisi bile habersizdi ölümünden.

Az önce ölmüştü belliydi. Tetik hızıyla atan yüreği dayanamamıştı bu acıya.
Sakallarının arasından bana gülüyor, yıldırım elleriyle başımı okşuyordu adeta. Beni çocuğu bilmişti. Ömrünü, varlığını, hayatını vermişti.

HER SENE GİDER KARA TOPRAĞININ BAŞINA,
DİLİMİN DÖNDÜĞÜ KADAR OKURUM MEZAR TAŞINA.
BAK ABDİ BABA, ARKADAŞIMDIN SEN ÖLDÜN.
DAHA NELER GELECEK BUNDAN SONRA BENİM BAŞIMA.

Murat TEKİNALP
Sağlıcakla kalın efendim.
Yüzünüz Hep Gülsün.

Yorumlar 4
SAADET MISTAÇOĞLU 17 Kasım 2021 11:03

Yüreğinize sağlık hocam çok güzel yazılarınız büyük bi iştiyakla okuyorum yazılarınızı

Tuna Karakaş 16 Kasım 2021 21:22

Çok güzel bir tespit

Muharrem 16 Kasım 2021 21:02

Muhteşem???? başarılar dilerim.

Cengiz Han 16 Kasım 2021 20:30

Hikaye güzel …Hayatımızın bir köşesinde yer alan tüm Abdi’lere selam olsun

Yazarın Diğer Yazıları