Geçtiğimiz yıl bizleri çok ama çok yordu. Başta başımıza bela olan siyasetçilerin her gün saçma sapan demeçleri, kavgaları, hakaretleri, ipe sapa gelmez sözleri. Millet koşar adım yoksulluğa giderken bu sinir bozucu, insanı yaşamaktan soğutan, çaresizlere çare olamayan siyaset inanın ömrümüzü yedi bitirdi!
Bu cennet vatan bu kadar mı yaşanmaz hale getirilir?.. Bu kadar kötü yönetip her şeyin güllük gülistanlık bir ülkedeyiz saçmalıklarına nasıl tahammül edeceğiz?
Çok partili dönemden beri, yani 1950'den bu tarafa bir çok 'DARBE', 'KRİZ' yaşadık ama bu günler kadar yoksulluğu, perişanlığı, parasızlığı, işsizliği yaşamamıştık.
İtiraz edenler olacaktır, çünkü onlar beynini kiraya vermiş, asalak yaşayan trollerdir. Basit bir örnek verelim, portakal ve limon memleketi ve üretim zamanındayız millet alamıyor! Geçtiğimiz yaz Türkiye tarihinde ilk kez, dilim ile karpuz satıldı! Diğerleri zaten hepimizin malumu!
Daha neler neler.
Hep beraber yaşıyoruz. Bunun için diyorum ki yeni yıl bu karabasan günlerinin sonlandırılması olmalıdır.
Ülke olarak bilime uzak kalıp, din sarmalına dolanmış, sermayesiz ve her türlü kazanca müsait olan din istismarı bu ülkenin her tarafını sarmış, ilerleme gibi bir derdimiz olmamış!
Bir ülkenin ilerlemesi, kalkınması ancak bilimle olur. Haddinden fazla İmam Hatip açarak değil, her yerde Fen liseleri açarak olur! Kalkınma ve zenginlik matematiktir, bilimdir, ar-ge dir.
Birinci sanayi devriminde (1700'lü yıllar) icat edilen 'Buhar Makinaları' ile bir devrim yaratıldı. Ama biz seyrettik!
İkinci sanayi devriminde (1800'lü yıllar) elektrik, telgraf, telefon icadı ve seri üretime geçildi. Bir tarafında yokuz. Çünkü bilimimiz yok, hurafe çok!
Üçüncü sanayi devriminde (1900'lü yıllar) otomasyon, mikro bilgisayarlar ve daha nice buluşlar. Biz yokuz, sadece alıcısıyız!
Dördüncü sanayi devrimini de ( 2000'li yıllar) ıskalıyoruz. İnternet, robotlar, yapay zeka ve daha bir çoğu bizden uzak ama bilim kafası olan ülkelerde baş tacı ve zenginlik!
Bizim kafalar varsa yoksa TÜRBAN… TÜRBAN… TÜRBAN!
Yetti sizin geri kafalılığınız, din tacirliği, hayal satma, yalan dolan ve 'cambaza bak' anlayışınız.
Gerçekten isyan ediyorum. Dünya hep ileriye giderken bizim patinaj yapmamız kabul edilemez. Çare var, Çare sizsiniz. Yani sen ben o. Yeter ki; mantıklı düşünerek halimize ve dünyanın haline bakarak bir sentez yapalım. Ona göre kararımızı verelim.
Durup birkaç saniye düşünelim. Tarikatların kandırmacaları ile, üfürükçülerin üfürmesiyle, her mahalleye cami yaparak (içinde cemaat çooook az) kuran kursları diye kaçak yerler açıp çocuklarımızı zehirleyenlerle, uyuşturucuya çanak tutanlarla, asalak yaşamak isteyip ona buna zarar verenlerle bu ülke kalkınamaz, zenginlik olamaz.
Önümüzde seçim var. O zamana kadar kafalarımız yine yalanlarla, hayallerle şişirilecektir. Tek dileğim, her vatandaşın kısa da olsa geçmiş halinden bu güne kadar olan zaman dilimini bir mukayese ederek kararını ona göre vermesidir. Bunu yaptıktan sonra kararı en değerli karardır.
Yeni yıl, yeni bir umuttur. Bu umudun herkes için gerçekleşmesini gönülden dilerim.
Unutmayın, ne ekersek onu biçeriz!
