Mehmet SAYAN

Cumhuriyet 93 yaşında

Mehmet SAYAN

  • 419

Birinci Dünya Savaşı sonunda Osmanlı Devleti ile İtilaf Devletleri arasında 10 Ağustos 1920 tarihinde Sevr Antlaşması imzalandı. Bu antlaşmaya göre başta İzmir olmak üzere ülkenin batısındaki ve Trakya’daki ve bazı şehirler Yunanlılara; doğu ve güneydoğudaki bazı şehirlerle bugün sınırlarımız dışında kalan Suriye, Irak, Lübnan ve Arabistan gibi yerler Fransız, İngiliz ve İtalyanlara bırakıldı. Osmanlılar Ermenistan’ı tanımayı kabul ediyor, Ermenistan’ın sınırlarını belirleme yetkisi ABD Başkanı Wilson’a bırakılıyordu. Wilson; Trabzon, Erzurum, Van ve Bitlis’in Ermenistan’a verilmesine karar verdi. Fırat’ın doğusundaki illerde İngiliz, Fransız ve İtalyanların belirleyeceği bir Kürt yerel yönetimi oluşturulacak, Kürtler eğer isterlerse Milletler Cemiyeti’ne bağımsızlık için başvurabileceklerdi. Türklere ise aralarında Kastamonu’muzun da bulunduğu Sinop, Çankırı, Ankara, Çorum, Yozgat, Samsun gibi illerin bulunduğu bir bölge bırakılmıştı.

23 Nisan 1920’de Ankara’da Mustafa Kemal önderliğinde kurulan Meclis, Sevr Antlaşması’nı kabul etmediği gibi bu antlaşmayı imzalayanları vatan haini ilân ederek işgalcilere direnme ve onları yurttan kovuncaya kadar savaşma kararını verdi. Böylece Türk Milleti, hür olarak yaşayabilmek için İstiklâl Savaşı’nı başlattı.

Meclis 1921’de ilk Anayasayı kabul etti. Anayasa’daki, “Hakimiyet kayıtsız şartsız milletindir.” ifadesi gelecekteki ülke yönetimin şekli ile ilgili ilk sinyali veriyordu.

Yokluklar, sıkıntılar içinde dünyanın en güçlü ordularına karşı savaşan Türk Milleti, sonunda mucizeyi gerçekleştirdi, galip gelmeyi başardı. 11 Ekim 1922’de önce Mudanya Ateşkes Antlaşması, daha sonra da 24 Temmuz 1923’de Lozan Antlaşması imzalandı. 1 Kasım 1922’de saltanat kaldırılmış, sıra Cumhuriyetin ilân edilmesine gelmişti. 26 Ekim 1923’de yaşanan hükümet buhranı üzerine anayasanın bazı maddelerini değiştiren bir kanun teklifi hazırlanarak 29 Ekim 1923’de Meclise sunuldu. “Türkiye Devleti’nin hükümet şekli Cumhuriyettir” ifadesinin de yer aldığı anayasa değişikliği oylanarak kabul edildi. Mustafa Kemal de ilk cumhurbaşkanı seçildi.

30 Ekim 1923 tarihinde Malatya Milletvekili İsmet İnönü, başbakan olarak atandı ve Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk kabinesini kurdu.

Lozan Antlaşması’nı içlerine sindiremeyen: “Bakalım bu yeni devlet 10 yıl dayanabilecek mi?” diyen İtilaf Devletleri’nin yetkilileri günümüze gelinceye kadar bu sözlerinde haklı çıkmak ve emellerini gerçekleştirmek için her türlü oyunu oynadılar. Sevr Antlaşması’yla başaramadıkları topraklarımızın bir bölümünde bağımsız Kürt devletinin kurulması, Ermenilerle ilgili emellerinin fiiliyata geçmesi için gerek Türkiye içinde, gerekse Türkiye dışında yazdıkları senaryoları zaman zaman sahneye koydular. Bu süreç içinde ülkemiz çok sayıda şehit verdi. Halen vermeye de devam ediyor…

2023 yılı yaklaşmaktadır. Bu tarihte Cumhuriyetimiz 100 yaşına girecektir. 10 yıl yaşamaz denilen Türkiye Cumhuriyeti’nin 100 yaşına girecek olması çok önemlidir. Ülkenin etrafı bir ateş çemberi ile çevrilidir. Irak ve Suriye’de savaş vardır. Dünyanın en büyük güçleri buralarda fiilen savaşmakta gizli emellerini gerçekleştirmek için çaba sarf etmekteler. Özellikle Sevr’le Kürt Devleti’ni kurmayı başaramayanlar, gizli ajandalarında yer alan ülkenin doğusunda kazanmayı planladıkları bir bölge ile Irak ve Suriye’deki Kürt bölgelerinin birleşmesiyle yeni bir Kürt devleti kurma hayallerini gerçekleştirmek için çalışmalarına devam ediyorlar.

Bu arada ülke 15 Temmuz’da bir de darbe tehlikesi atlattı. Halkın sağduyusu sayesinde ülke büyük bir tehlikeden kurtuldu. Bu darbe teşebbüsü ile Cumhuriyetin önemi bir kere daha ortaya çıkmış, ülkenin idaresinin belirli bir kişiye, zümreye, gruba, tarikata, cemaate bırakılamayacağı herkes tarafından bir kere daha anlaşılmıştır. Bir an önce bu olağanüstü durumdan çıkılarak ülkenin normal düzene geçmesi için iktidarıyla, muhalefetiyle herkes elinden geleni yapmalı, barış ve huzur ortamının oluşması için çaba gösterilmelidir. Nasıl ki 10. Yıl Marşı’nda ifade edildiği gibi İstiklâl Savaşı ile Türk’ün gücünün ve en zor şartlarda bile neler başarabileceği dünyaya gösterilmişse bugün de Türk Milleti, bu problemli gündemden ülkeyi çıkartarak Cumhuriyetin 100. yılına çok daha iyi şartlarda, güçlü bir devlet olarak ulaşmayı başarmalıdır.

Cumhuriyet Bayramınızı kutlar, Cumhuriyet’in kuruluşunda emeği geçenleri, başta “Cumhuriyet fazilettir.” sözünün sahibi, Cumhuriyetimizin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere silâh arkadaşlarını, İstiklâl Savaşı şehitlerimizi ve günümüzde ülkenin bekası için canını veren şehitlerimizi ve bugün aramızda olmayan gazilerimizi rahmetle anıyor, hayatta olan gazilerimize acil şifalar ve sağlıklı bir ömür diliyorum.
Yazımı Cumhuriyetin 10. yılı için Faruk Nafiz Çamlıbel ve Behçet Kemal Çağlar’ın birlikte yazdıkları 10. Yıl Marşı’ndan aldığım aşağıdaki mısralarla bitiriyorum:

“Çizerek kanımızla öz yurdun haritasını,
Dindirdik memleketin yıllar süren yasını
Bütünledik her yönden istiklâl kavgasını,
Bütün dünya öğrendi Türklüğü saymasını.
Türk’üz, Cumhuriyetin göğsümüz tunç siperi,
Türk’e durmak yaraşmaz Türk önde, Türk ileri !”

 

Yazarın Diğer Yazıları