Selahattin DEMİREL

Spikerin gözyaşı ve Kastamonu'da karanlık sokak!

Selahattin DEMİREL

  • 573

Hafta sonuna büyük anlam yüklememizin nedeni, artık geride kalan günlerin sıradanlığından ötürü müdür, yoksa “hafta sonu” adıyla çalışanlara sunulan havucun üzerine şeker dökme gayretimizden midir, kararı siz verin!

Belki de mesele, insanın, hep aynılıktan çıkıp başka bir şeyin arayışına düşmesindendir! Hangi hâl içinde olursanız olun, hayatın içinde olan başkalarını da düşünmezseniz keyifsizliğiniz artacak, hafta sonlarına yükleyeceğiniz anlam dahi bunu değiştirmeyecektir!

Zaten her şey, sizden ve müthiş önemli bulup çoğu zaman da içinde bunaldığınız hayatınızdan ibaret olsaydı gerçekten de çok sıkıcı olmaz mıydı?

* * *

Misal; bir haber spikerisiniz ve ülkenizde istikrar yok, savaş devam ediyor, “millet” diye bir şeyden söz edemiyorsunuz, çünkü herkes kendi kavmini düşünüyor, din ve ırk konusunda radikal ayrımlar var. Evet, siz böyle bir ülkede akşam haberlerini sunuyorsunuz ve ağabeyiniz de bu ülkenin ordusunda binbaşı görevinde.

O akşam haberleri sunmadan birkaç dakika önce feci bir haber alıyorsunuz, ağabeyiniz bir saldırıda hayatını kaybetmiştir ve siz az sonra haberleri sunmak için kameraların karşısına geçmek zorundasınız! Ne yapacaksınız, çıkacak mısınız, yoksa?..

Irak’taki bir haber kanalının sunucusu olan Sugar Abbas Jamil, böyle bir haberi alınca haberleri sunmayı tercih etti ama başlarken de şunları söylemeyi ihmal etmedi:

“Sadece birkaç dakika önce ağabeyimin öldüğünü söylediler. Bu üzgün görüntüm için özür dilerim. Medyada çalışırken öğrendiğim şeylerden biri, kişisel hayatı stüdyonun kapılarının arkasında bırakmanız gerektiğidir. Bu nedenle, programa devam edeceğim ve ülkede neler olduğu hakkında en son haberleri size bildireceğim.”

Jamil’i, bu ifadesi ve eyleminden ötürü “günün televizyoncusu” ilan edenler oldu! Bense bir medya emekçisinin bu tavrıyla tarihi bir imkânı kaçırdığını düşünmeye başladım. Ne gibi mi?

Birkaç dakika önce aldığınız haber kolay hazmedilebilir bir şey değil ama iş disiplini ve insanlara haber ulaştırma gayretiyle kamera karşısına geçmek istiyorsunuz, peki, geçiniz! Ama kamera karşısına geçip üzgün görüntünüzden ötürü özür diledikten sonra şöyle deseydiniz:

“Böyle bir ortamda sunulacak haberler anlamını yitirmiştir, size bugün ağabeyimin ölüm haberinden başka bir şey iletmeyeceğim! Bu tavrımla da tüm bu olanları protesto ediyorum, başta ülkem Irak olmak üzere yeryüzündeki tüm savaşlar bitinceye kadar da haber sunmayacağım, sizleri de artık haber izlememeye davet ediyorum!”

Asıl gündem o zaman olmaz mıydı? Oğuz Atay üstadın “Tehlikeli Oyunlar”da bahsettiği “nihayet insanlık öldü” haberinin somut hâliyle karşılaşmaz mıydık böylece?

Spiker Jamil’in ve binbaşı ağabeyinin hayat öyküleri nedir, bilmiyorum ama Irak, Suriye ve diğer ülkelerde devam eden savaşın tek nedeni insanı cennetten dahi çıkaran hırsıdır, işte onu biliyorum! Birkaç manyak devlet idarecisinde de zirve yapan bu hırs, dünyada bitmeyen huzursuzluklara neden oluyordu işte!

3 gün önce Barış Pınarı Harekât bölgesinde şehit olan 3 askerimizin hikâyesi neydi peki? “Aziz milletimiz, aziz şehitlerimiz” ifadeli devlet açıklamalarında buna yer verilmiyordu? Bense yaşları benden küçük olan şehitlerimize Allah’tan rahmet ve yakınlarına sabır dilemekten başka bir şey yapamıyordum, bu da benim utancımdı belki de!

AYDINLIK AKŞAMLARI DA YİTİRMİŞİZ!

Şükrü Erbaş üstadın “Dünya aydınlık sabahlarını yitiriyor usul usul” dediğini biliyor ve bu hâli bizzat görmekle de üzülüyordum. Heyhat ki biz sokak lambalarıyla aydınlatılan akşamları da yitirmişiz, iyi mi! Nasıl mı?

Kastamonu Esentepe Mahallesi’ndeki TOKİ konutlarında yaşayanlara Enerjisa tarafından site dışında kalan sokak lambalarından kaynaklı 7 yılı kapsayan 140 bin liralık fatura çıkarılmış ve ödeme yapılmayınca da icraya başvurulmuş. Konutların çevresindeki sokak lambaları tam 6 aydır yanmıyormuş.

Bunları, CHP Kastamonu Milletvekili Hasan Baltacı’nın Meclis’te gündeme getirmesiyle öğreniyoruz. O çevrede yaşayan insanların okullarına, işlerine telefon ışıkları ve fenerlerle gidip gelmeleri kimseyi rahatsız etmiyor ki iş, Meclis gündemine kadar götürüldü demek!

Enerjisa’dan sokak lambalarını millete fatura etmek konusunda bir açıklama bekliyorum. Kastamonu’yu yüzde 73 ve yüzde 100 oranlarıyla yönetme konusunda hâlâ anlaşamamış olan cumhur ittifakının Sayın il başkanları bu karanlıktan haberdar mısınız ve çözüm için gayrette misiniz? Bugüne kadar bu konuyla ilgili haber yapmayan basın emekçilerine ne demeli peki?

Bunca soru hafta sonu için fazla oldu galiba!

DAVULLU ZURNALI BOŞANMA!

Hatay Antakya’da yaşayan Ayten Kılıç 1,5 yıl önce ikinci evliliğini yaptığı eşiyle 2 ay evli kaldıktan sonra şiddetli geçimsizlik gerekçesiyle boşanmak için mahkemeye başvurdu. “Kurtulacağım gün baklava dağıtacağım.” diye bir adakta bulunan Ayten Kılıç, mahkeme kararıyla boşanınca adliye önünde baklava dağıtıp davul zurna eşliğinde oynadı ve çok mutlu olduğunu da belirtti.

6 çocuk annesi Ayten Hanım’ın adliye önünde davul zurnalı baklava hayratının videosunu izledim, gerçekten çok mutlu görünüyordu. 2 ay evli kaldığı adamdan boşanan Ayten Hanım’ın ilk eşi nasıl biriydi acaba?

“Artık o eski aşklar yaşanmıyor.” diyenleri haklı çıkaracak pek çok şey yaşanırken davul zurnalı ve baklava hayratlı boşanma kutlaması, şairin “Aşktı o yitirdiğimiz, / inan sevgilim, aşktı.” mısralarını tescilliyordu sanki!

15 TATİLİ!

İlk ve orta öğretimdeki çocukların yarıyıl tatili başladı. Umarım, bu tatilde de bir ton ödevle sorumlu tutulmamışsınızdır çocuklar! Dinlenin, gezin, okuyun!

Özellikle liselere girişle üniversite sınavına hazırlanan arkadaşlar! Bilin ki hayat, önünüze konan 5 şıktan ibaret değildir ama siz yine de gayretinizi bırakmayın ve bugün sıkıcı bulduğunuz ders konularını yıllar geçip yaş aldıkça aradığınız göreceksiniz!

Sayın veliler! Çoğu okul müdüründe bulunan asık surattan uzak karşılayın çocukların karnelerini ve ne olur evladınızı başkalarıyla kıyaslamayın, onlara yarışlara hazırlanan at muamelesi yapmayın!

Sayın öğretmenler! Mesleğinize bir iş olarak bakmıyorsanız sizleri saygıyla selamlıyorum ve öğrencilerinizle birlikte 3 Şubat’a kadar iyi tatiller diliyorum.

Madem öyle, Ahmet Erhan’ın “Milli Coğrafya” şiiriyle bağlayalım yazıyı:

“Mutluluğum 39 derece ateşle yatar

Dünyanın 42 derece enlem 26 derece boylamında

Öğretirler Edremit’le Van arası kaç saat tutar

Kanadı kırık kuş hesabıyla

...

Oturdum kalbimin nüfus sayımını yaptım

Bir iki dost, çuvalla düşman

Ben ki iki lafı bir araya getirmeyi bilmem

Haklıdırlar her şeyde dostlarım ve düşmanlarım da…”

Yazarın Diğer Yazıları