Selma ÖNALAN

SORGULAYAN MÜSLÜMAN

Selma ÖNALAN

  • 330

Bir insan neyi sorgular ?

İnsan genelde inanmadığı, içine sindiremediği, karşı olduğu şeyi ya da zararlı sonuçları olduğuna inandığı ve bu zararın deneyimlendiği meseleleri sorgular.

Son zamanlarda güya iyi niyetlerle başlatılan bu akımın hatta fitnenin demek istiyorum bizi iyiye doğru götürmediği açıktır.

Deve sidiği, acve hurması tartışmasını izlemedim. Sadece taraflardan biri ola Taslaman Bey'in kendini galip zannederek zaferini (!) anlattığı videoyu izleyerek konu hakkında bilgi sahibi oldum. Aslında fazla söze hiç gerek yok. Hz . Ali 'nin  ( r .a ) dini hükümlerde mantığın olup olmayacağı ile ilgili soruya verdiği örnek konuya noktayı koyacak nitelikte. Diyor ki Halife :

" Eğer din kişilerin mantığına göre olsaydı buna ruhsat verilseydi, ben mestlerin üstüne değil altına mesh ederdim. Ama Allah Rasulu ( a.s ) Efendimiz giydiği mestlerin üzerini meshetmiştir; biz kişisel mantığımıza değil, Rasululah'a ( a.s ) uyarız ve ona uymakla emrolunmuşuzdur."

Evet Hz. Ali 'nin buyurduğu gibi biz O' na uymaya emrolunduk sorgulamadan. Ne diyor Ayet-i Kerime'de Cenab-ı Hak ?

"Peygamber size neyi verdiyse onu alın size ne yasakladıysa ondan sakının. Allah'tan korkun. Çünkü Allah'ın azabı çok çetindir."

Bir başka Ayet-i Kerime'de de şöyle buyuruluyor:

"De ki : Eğer Allah'ı seviyorsanız bana uyun ki Allah da sizi sevsin."

Demek Allah'ı seviyorsak Rasûlu'ne de uymamız gerekiyor. Ona uymak da onu taklitle yani sünnetine ittiba ile olur. Tabi sorgulaya sorgulaya elimizde uyacağımız hadis-i şerif ve sünnet kalırsa..

O zaman yapılması gereken duyduğumuz bir hadis-i şerifin sahih kaynaklarda geçip geçmediğinin araştırılmasıdır. Sorgulama bundan öteye geçmemelidir.

Eğer âlimlerin, mezhep imamlarının güvenirliği konusunda ittifak ettikleri bu kaynakları da sorgular hatta bu âlimleri de sorgular ve inanmazsanız işin içinden çıkamazsınız ve durum vahim bir hâl alır.

Ayrıca altı çizilmesi gereken bir husus ta şudur ki; bir hadisin sahih olup olmadığı ile ilgili geçmişte çok ciddi çalışmalar yapılmış ve bu iş neticelendirilmiştir. Bu konuda dört-altı yıl okumuş hocaların söyleceği bir söz yoktur. Bugün rivâyetleri kabul edilmeyip de dil uzatılan o mübarek insanlar, bir hadisi birincil ağızdan duymak için kilometrelerce yol katedip  er-Rıhle fî Talebi'l-Hadis denilen hadis yolculuklarına çıkmakla kalmayıp; hadisi rivâyet eden kişiyi yani raviyi; zabt, adalet, vb. açılardan teste tabi tutarak bir hadisi ancak kitaplarına almışlar ve verilen hadis sahih midir, mevzu mudur, garip midir ? yani sıhhat derecesi nedir ? bunları belirtmişlerdir.

Yani vakti zamanında bu kutsal ilimle meşgul olanlar görevini yapmış; günümüz tabiri ile "sorgulamışlar" biz zahmet etmeyelim amel edelim diye ..

Kaldı ki; bir hadis-i şerifin % 99 uydurma ihtimaline karşılık % 1 sahih olma ihtimali varsa takdir edersiniz ki; o hadise, o sözün sahibinin hürmetine "saçma" demek bir müslümana yakışmaz, bu çok tehlikelidir ve edebe de aykırıdır.

Sonuç olarak bu akımın ismi değiştirilip "ARAŞTIRAN MÜSLÜMAN" olursa ve bu araştırma da edeple, ahlâkla yapılırsa ancak fayda verir. Aksi takdirde dini hurafelerden ( ! ) arındırayım derken dinden uzaklaşmak veya inanca bir zarar gelmesi işten bile değildir.

Sadece sorgulayan değil biraz da UYGULAYAN MÜSLÜMANLAR olabilmek duasıyla ...

Yazarın Diğer Yazıları