Ümit CABBAR

Taş Kafa, Boş Kafa, Hoş Kafa..

Ümit CABBAR

  • 1161

Büyük Veli, Kâmil Zat Behlül-ü Dâna hazretleri elinde üç tane kuru kafa ile bir Pazar yerine gider ve bağırarak kurukafaların birini bedavaya, birini az bir paraya, diğerini ise ağırlığınca paraya satacağını ilan eder. Görenler şaşırıp yanına vardıklarında kurukafaların üzerlerinde Taş kafa, Boş kafa, Hoş kafa yazısını görüp daha da şaşırırlar. İçlerinden  meraklanan Mü’min bir zat bunda vardır bir hikmet deyip sorar Behlül-ü Dâna ya:

  • Söyle hele ey Allah’ın sevgili kulu üç kuru kafa getirmişsin pazara satarsın, iyi ama neden üçüne ayrı fiyat istersin hepside aynı kuru kafa değilmidir ? Der.

Behlül-ü Dâna en baştaki kuru kafayı eline alıp kaldırır ve derki;

Bu kuru kafa hayatta iken kimsenin sözünü dinlemez, her vakit kendi bildiğini yapar, dikine hareket ederdi. Duyduğuna inanır sabretmez, kendisine yapılan en güzel nasihatlerden zerre kadar nasiplenmedi. Onun için bunun adı taş kafadır, hiç değeri olmadığından bedavaya veriyorum.

****

Bu kuru kafa ise, dünyada iken her faydalı nasihati can kulağı ile dinledi, fakat o nasihatleri hayatına hiç tatbik etmedi. Yine kendi bildiği doğruları kabul etti. Bu nedenledir ki, bu kafanın adı boş kafadır. Fiyatı yine de nasihatlere kulak verdiğinden dolayı az bir para ediyor.

***

Bu kuru kafa ya da hoş kafa derim, Çünkü kendisi de hoştu. Her duyduğuna inanmadı, sabretti bekledi, işin sonunu merak etti vardır hikmeti dedi, Her nasihate kulak verdi, bu nasihatleri hayatına, yaşamına tatbik etti. Her nasihatten bir ders alıp hayatını ona göre yaşadı. Bu yüzden hep başarılı oldu. Her işini istişare ile yaptı. İşte bu yüzden mutlu olmayı bildiği için ahretine de hazırlıklı gitti. Fiyatı onun için ağırlığınca para etmektedir, dedi. 

**

Adam haklısın deyip başını eğer, kendisinin hangi kafaya uyduğunu düşüne düşüne pazardan ayrılır.

Kıssadan ibret almak gerek.

İçimizde o kadar çok taş kafa var ki hoş’u şöyle dursun boş’u görünce sevinir olduk.

Yaşanan son gelişmelerden hemen sonra tescillenmiş taş kafalar yeniden meydanlara inmeye başladı. İtibar etmemek, duymamak ve görmemek gerek bunların hiçbirini.

****

Bir referandum ki, dünyada haberi olmayan kalmadı.

Bir referandum ki, sonuçları Ülkenin kaderini belirleyecek, Evet yada Hayır;

Topyekün karşılar sonuçlardan Evet çıkmasına,

Hadi ülkemiz vatandaşlarında, Hayır isteyenler Evet kazanmasın, Evet isteyenler de Hayır kazanmasın istiyor ve haklarıdır da çünkü seçim bizim ve sonucu doğrudan bizi etkileyecek.

Peki ama Referandum bizimse, Dünyanın nesine gerek? Onlara dokunan tarafı nedir bu işin?

Aslında cevap çok basit, ama anlamak istemeyene değersiz ve manasız kalıyor bu sözler.

Kıssadan ibret alınması gerek dedik ya, İbrete mukabil bugün ki; İngiliz The Times Gazetesinin bir haberini paylaşmak istiyorum.

Times muhabiri, Hannah Lucinda Smith  "Avrupa'daki Türkler Erdoğan'ın zaferi için önemli" başlıklı yazısında referandumun "94 yıllık Türkiye tarihindeki en büyük devrimi" gerçekleştirmeyi amaçladığını söyledi.

**

Şimdi soruyorum;

Lucinda Smith’in bahsettiği bu büyük devrim şayet Türkiye yi bölmeye, parçalamaya ve dağıtmaya yönelik bir adımsa;

Yüzyıllardır İslama ve Türklere düşman olan İngilizler,

Her fırsatta sırtımızı yere getirmeye çalışan almanlar,

Kanuni Sultan Süleyman’ın yiğitliği sayesinde topraklarında kalan alçak hollandalılar,

Ve dahi niceleri neden rahatsızlar, neden istemiyorlar “Evet” çıkmasını, mevzu topraklarımızın bölünmesi ve ülke selametinin ortadan kalkması ise, açsalar ya meydanlarını yaptırsalardı ya toplantıları.

“Evet” yaptırmazlar çünkü onlar bizi düşünüyor, ülkemiz elden gitsin istemiyorlar.

Ah taş kafa, ah boş kafa,

Fayda sende hoş kafa;

Vesselam...

Yazarın Diğer Yazıları