Biz de Varız

Otizm hastalık değildir, farklılıktır

Biz de Varız

  • 466

Erol ÇELİKEL
Halime Çavuş Özel Eğitim Anaokulu Müdür Yardımcısı

Otizm günümüzde rastlanan en yaygın nörolojik bozukluktur. Araştırmalara göre, 2006 yılında 150 çocuktan 1’inde otizm görülürken 2018 yılında her 59 çocuktan 1’inde otizm görülmektedir. Birçok otizmli çocuk 6-36 ay arasında belirti vermeye başlar. Başlangıçta çocuğun ruhsal ve motor gelişimi tümüyle normalken kazandığı özellikleri yavaş yavaş kaybetmeye başlar. Otizm erkeklerde kızlara oranla 4 kat daha fazla görülmekle birlikte genelde kızlarda daha ağır seyreder. Otizmli bireylerin % 70'inde zekâ geriliği görülmektedir. Geri kalan %30'luk dilimin %10'u üstün zekâya sahiptir. Zekâ düzeyi ve eşlik eden diğer hastalıklar otizmin ağırlık derecesi üzerinde belirleyici rol oynar. Eşlik eden hastalıklar arasında en sık rastlanılanlar dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu, duygudurum bozuklukları ve epilepsidir. Her üç çocuktan biri epileptik anlamda risk taşımaktadır. 0-5 yaş arası ve ergenlik döneminde epilepsi nöbetlerinin görülme olasılığı artar.

Otizm spektrum bozukluğunun belli başlı belirtilerini:

Göz kontağı kuramama. Diğer bireylerle eğlence, ilgi veya başarıyı paylaşmaya karşı ilgisizlik. Yaşıtlarıyla arkadaşlık kuramama. Empati eksikliği. Konuşmayı öğrenememe veya konuşmada gecikme. Sohbet etmeye başlamada zorlanma ya da başlamış bir konuşmayı sürdürmede zorlanma. Kalıplaşmış veya sürekli tekrarlanan konuşma şekli. Aynı şeyleri yapmakta ısrar, rutine sıkı sıkıya bağlılık. Duyusal yönden az veya çok uyarılma. Dinleyicilerinin bakış açısını anlamada zorlanma, şeklinde sıralayabiliriz.

Otizmin özellikleri, şiddet ve seviyesi, kişiden kişiye değişmekle birlikte, genel olarak; dil gelişiminde ve sosyal ilişkileri anlamakta ciddi gecikmeler, duyusal tepkilere kapalılık, zihinsel işlevsellikte dengesizlik, etkinlik ve ilgilerde sınırlandırmalar olarak karşımıza çıkar.

Çocuğa otizm tanısı çocuk ruh hastalıkları uzmanı ve çocuk nöroloğu tarafından çocuğun gözlemlenmesi, gelişim testleri yapılması ve anne babalara çocuğun gelişimi hakkında sorular sorulmasıyla konulabilir. Erken tanı konulması, bir an önce eğitimin başlaması açısından önemlidir. Erken tanı ve doğru bir eğitim yöntemi ile yoğun olarak eğitim alan çocukların yaklaşık %50’sinde otizm belirtisi kontrol altına alınabilmekte, hatta bazı otizmli çocukların ergenlik yaşına geldiklerinde diğer arkadaşlarından farkı kalmayabilmektedir.

Otizme henüz neyin sebep olduğu kesin ve net anlamda ortaya konulamamıştır. Kullanılan ve önerilen tedavi yöntemleri ya da ilaç tedavisi ancak onun dikkatini yoğunlaştırma, iletişim kurmasına yardımcı olma ve iletişim kurmayı öğrenmesini destekler nitelikte tedavi çeşitleridir. Okullarda verilen eğitimler de bunlardan ibarettir. Amaç tam anlamıyla otizm spektrum bozukluğu bulunan öğrencileri topluma kazandırmak ve onların da bizler gibi normal bir birey olduğunu hissettirmektir. ZATEN ONLAR HASTA DEĞİL, BİZLER GİBİ NORMAL BİREYLERDİR.

Otizmin tedavi süreci uzun vadelidir; gelişmeler birçok zaman istenen düzeyde olmayabilir. Anne-babaların önemli bir kısmı bu zorlu çabayı sürdürmek için insanüstü bir güç gösterir. Nasıl ve ne kadar düzeleceğini kestiremediğiniz, çocuğun temel gelişimini etkileyebilecek bir problem ile karşılaşmak çok sarsıcıdır. Bu konuda anne-babanın çevresindekilere, topluma ve kamuoyuna çok iş düşmektedir.

Bunun için bize düşen görev, bu bireylerin farklılıklarının getirdiği güzelliklerle, iyi ve kötünün yan yana yer aldığı gerçek yaşamla tanışmalarına olanak sağlayarak kendisiyle barışık, mutlu ve sevgi dolu bir yaşam sürmelerine destek olmaktır. Her insan dünyaya farklı özelliklerle gelmektedir. Herkesin kendine has fiziksel, duygusal ve sosyal yapısı vardır. Herkes için gerekli olan eğitim, otizmli çocuklarımız için büyük önem arz etmektedir. Bu açıdan erken teşhisle birlikte verilecek özel eğitim, onları toplumsal hayata kazandıracaktır. Bizlerin de temel çabası bu yönde olmalıdır.

Yazarın Diğer Yazıları